Kürtlerin tercihlerinin bir partiye seçim kazandırıp kazandırmama dışında Türkiye'nin geleceği ve bekâsı üzerinde ciddi etkisi var.
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Hürriyet gazetesi yazarı Fatih Çekirge’ye açıklamalarda bulunmuş.
Geçtiğimiz yerel seçimlerde İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehir belediye başkanlıklarının kaybedilmesi ile ilgili olarak, yoğun bir çalışma yürüttüklerini, gerekli analizleri yaptıklarını, hataları, eksiklikleri ortaya koyduklarını belirten Kurtulmuş’un şu sözleri önemli; “Daha çok yakınlaşmaya ihtiyaç var. Birleştirici söyleme önem veriyoruz. AK Parti’nin bütün Türkiye’yi kucaklayan söylemi… Edirne’den Hakkâri’ye kadar kucaklayıcı bir söylem. Mesela anadil… Biz ne diyoruz? ‘Anadil ananın ak sütü gibi helaldir’. Etnik farklılıkları, mezhep çatışmalarını değil, birleştirici olmayı seçiyoruz.”
Kurtulmuş, “Muhafazakâr Kürt kardeşlerimizin düşüncelerini alıyoruz. Bu konuya özen göstereceğiz” diyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürtlere yönelik en ciddi açılımları yapan, Kürt sorununu önemli ölçüde sorun olmaktan çıkaran AK Parti’nin muhafazakâr Kürtlerin düşüncelerini alması olumlu ama yetersiz.
Kürtlerin tercihlerinin bir partiye seçim kazandırıp kazandırmama dışında Türkiye’nin geleceği ve bekâsı üzerinde ciddi etkisi var.
Malum, Türkiye dışında Irak, Suriye ve İran’da da büyük bir Kürt nüfusu var.
Irak Kürtleri zaten fırsatlarını buldukları an bağımsızlıklarını ilan etmek için hazır bekliyor.
PKK/PYD, Suriye’de ABD himayesinde bir devletçik kurma hesabında.
ABD ve Fransa’nın başını çektiği bazı Avrupa ülkeleri Irak’taki Kürtlerle PKK’yı uzlaştırarak Irak Kürdistan Bölgesi ile Suriye’de PYD’nin denetimindeki Fırat’ın doğusunda kalan bölgeyi kapsayan bir devlet kurma çabasında. Rusya da bu plana teşne olmuşa benziyor.
Kurulacak bu devletin sonrasında hem Türkiye’deki hem de İran’daki Kürtler için bir çekim merkezi oluşturması öngörülüyor.
Ondan sonra Ankara’nın ve Tahran’ın karnına vur vurabildiğin kadar…
ABD yaptırımları ve ekonomik krizle boğuşan İran’ın şuan için kendi içindeki Kürtlerin sorunlarıyla ilgilenecek hali yok.
Ayrıca büyük çoğunluğu Irak’taki Barzanilerin partisi KDP’ye yakın olan İran’daki Kürt partiler de henüz oradaki Kürtleri arkalarına takıp sürükleyecek kadar güçlü değiller.
Oysa ABD’nin parmağında oynattığı PKK’nın siyasi uzantısı HDP, Türkiye’deki Kürtlerin oylarının yarıya yakınını alabilmekte. Diğer yarısını da AK Parti alıyor.
Öte yandan AK Parti’yi iktidardan indirmek için her türlü yolu mubah gören ana muhalefet başta olmak üzere çoğu muhalefet partileri de bu parti ile ittifak kurmakta bir beis görmüyor.
Tüm bu durumlar, Türkiye’nin en büyük ve iktidar partisi AK Parti’nin muhafazakâr Kürtler dışında da hatta özellikle de onların dışındaki Kürtlerle temasa geçmeyi zorunlu kılıyor.
Türkiye’nin geleceğini tehdit eden PKK değil HDP’dir.
HDP gibi yaklaşık 5-6 milyon oy alan bir parti olmaksızın PKK hiçbir şeydir.
Hatta PKK Suriye’deki gücünü de HDP’nin varlığından almaktadır.
HDP, PKK için sadece dağa asker yetiştiren bir kurum değil.
Aynı zamanda hem Türkiye’de hem Suriye, Irak ve İran’da hem de uluslararası arenadaki siyasi gücüdür.
Bu siyasi güç olmaksızın PKK, birkaç bin kişiden oluşan bir terörist grup olma dışında hiçbir anlam ifade etmez.
O nedenle AK Parti’nin öncelikle yapması gereken, Kürtlerin yarıya yakınının HDP’ye neden oy verdiklerini tespit edip onların talep ve beklentilerini karşılayacak politikalar üreterek PKK’nın bu siyasi gücünü eritmektir.