Dün "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü"ydü.

Dün “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”ydü. Diktatör Trujillo, 2 Kasım 1960 tarihinde “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabel kardeşlerdir.” açıklamasını yaptıktan 23 gün sonra Mirabel Kardeşler, 25 Kasım 1960 tarihinde Trujillo taraftarları tarafından tecavüz edilip katledildiler.

Trujillo rejimine karşı “Clandestina” hareketi içinde mücadele eden Mirabel Kardeşler ülkenin demokratikleşmesinde büyük rol oynadılar, bunun bedelini ise hayatlarıyla ödediler. Mirabel Kardeşler’in ölümünden sonra ülkede ayaklanmalar iyice arttı ve 6 ay sonra Trujillo bir suikast sonucu öldürüldü. Mirabel Kardeşler’in katledildiği tarih Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak yaşatılmaya devam ediliyor.

Elbette bu herkes için geçerli değil. Zira bunların başında Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Çünkü geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu şu skandal açıklamayı yaptı: “Erkek işsizse, eve yeteri kadar para gelmiyorsa akşam tencere kaynamıyorsa bu erkek de gelir hıncını karısından alır.” Bu açıklamayı duyduktan sonra aklıma ilk Kemal Bey’in eşi Selvi Kılıçdaroğlu geldi. Ne düşünmüştü acaba eşinin bu açıklamasından sonra çok merak ettim. Kemal Bey demek ki hayatının belli bir döneminde işsizlik çekseydi Selvi Kılıçdaroğlu’na şiddet uygulayacak tıynette biri olurdu. Ne de olsa kadına şiddeti bu sözlerle meşrulaştıran Kılıçdaroğlu’nun farklı davranmasını bekleyemeyiz.

Kadına şiddeti parayla ölçen CHP liderinin “üstün zekasına” bazen şaşıp kalmamak elde değil. Böyle değerli ilkeleri bile paraya bağlayan bir adamın hangi ilkesine insan inanır onu da bilemiyoruz. Bırakın kadına şiddeti hiçbir insana şiddetin mazur görülecek bir tarafı olmasa da buna sebep aramak, kılıf uydurmak ve buna davetiye çıkarmak her babayiğidin harcı değil. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun ruh hali konusunda bana soracak olursanız modern tıp bile zaman zaman çaresiz kalıyordur.

Elbette sadece Kılıçdaroğlu’ndan bahsetmiyorum. O her zaman ki skandallarına yenisini ekleyip duruyor. Ya feministler, solcu gruplar, kadın hakları için yanıp tutuşanlar, vakti zamanında “kürtaj tartışmaları” için sokaklara inenler, Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki binalarda toplumsal cinsiyet temasını işleyenler, LGBTİ grupları ve daha birçoğu neredeler? Neden susuyorlar? Yaşam tarzı seküler olan birinden böyle sözler duyunca “kadına şiddete karşı” olmayı kenara mı koyuyorlar? Peki aynı açıklamayı muhafazakâr biri yapmış olsaydı? Ya da AK Partili herhangi bir ilçe yöneticisi yapmış olsaydı, ne diyeceklerdi? Aydın Doğan medyası ne yapacaktı örneğin? Ya da diğer sol gruplar, muhalifler ortalığı birbirine katıp linç törenleri düzenlemeyecek miydi? Yapacaklardı, hem de en ağırını yapacaklardı, protestolarla, manşetlerle itibar suikastına soyunacaklardı. Yapmadılar, yapamadılar. Çünkü bu skandal ve son derece cinsiyetçi sözleri söyleyen kişinin yaşam tarzları onlarınkiyle birebir aynıydı. Yediremediler, sustular, görmezden gelip üç maymunu oynadılar.

İşte onlar senelerdir bu ilkesizlikleri yüzünden her daim kaybetmeye mahkumlar. Bu samimiyetsizlikleri yüzünden savunmuş oldukları bazı “haklılıklara” bile insanlar güvenmiyor, rağbet göstermiyor. Kendilerini soyutladıkları dört duvar arasında konuşup duruyorlar, Türk’ün Türk’e propagandası gibi kendi kendilerine propaganda malzemesi üretiyorlar.

Mirabel Kardeşler’in kemikleri sızladıysa Kemal Kılıçdaroğlu adına onlardan ben özür diliyorum. Zira onda artık özür dileyecek yüz kalmadı, ne dediğinin farkında olsa da ona çanak tutan yan sanayi gruplardan ve kendi tabanından tepki görmeyeceğini çok iyi biliyor…


Canik Belediyesi’nin doğayla sorunu ne?

Yer; Samsun’un Canik ilçesi. Mülkiye Orman İşletmesi’ne ait “Meşe Tesisleri” olarak bilinen ormanlık alana Canik Belediyesi tarafından yürüyüş yolları yapılmak üzere beton dökülüyor. Bazı yerlerin üstü ahşap malzemeyle kaplanırken bazı yerlerde ise sadece beton bırakılıyor. Duruma itirazlar olunca da betonlar sökülüp ormanlık arazi eski haline getiriliyor.

E şimdi haliyle kafamda deli sorular var. İşte iki tanesi:

- Betonlaşmayı söktüğüne göre demek ki Canik Belediyesi yanlış yaptığının farkına varmış. Bile bile neden bu yanlış yapılarak hiç gerek olmamasına rağmen ormanlık araziye beton döküldü?

- Bu doğa katliamına tepkiler yükselmeseydi orası öyle beton halde kalacak, yapılan yanlışta ısrar mı edilecekti?

“Black Friday” çılgınlığı!

Şükran Günü’nden bir sonraki haftanın Cuma’sı ABD’de “Black Friday” olarak geçiyor. “Kara Cuma” olarak literatüre geçen bu günde tam bir alışveriş çılgınlığı yaşanıyor. Çünkü ABD genelinde tüm markalarda inanılmaz indirimler uygulanıyor. Hal böyle olunca komik manzaralara da mağazalarda rastlanıyor.

Bu “Black Friday” çılgınlığı bu sene Türkiye’ye de bulaştı. Cuma günü tüm AVM mağazalarında indirim çılgınlığından tutun da bir alana bir bedavaya varan indirimler vardı. Hatta bu durum online alışveriş sitelerine de yansıdı. Alışveriş kalabalığına gelemeyenler için internet üzerinden indirimli satışlarda yapıldı.

Açıkçası bu durumu eleştiriyorum. Şundan dolayı… Şükran Günü’nden bir sonraki Cuma’yı ABD’deki gibi alışveriş manyaklığıyla kutlayacaksak yakında Şükran Günü’nü de kutlamaya başlarız. Böyle olacağına kendi belirleyeceğimiz bir günde bu çılgınlığı neden yapmıyoruz?

Taklitlerle uğraşmak yerine daha özgün bir şey yapmış oluruz belki… O nedenle yaşadığımız bu durumun hiçbir cazibesi yok bence… Pek kimsenin gerçek anlamda ilgisini çekmiş gibi de durmuyor.