Biz arkadaşlar arasında yaşı ilerleyip de çıkan bedelli askerlik kanunlarından istifade edip 28 gün askerlik yapanlara Mehmet Bey diye takılırdık.

Bayram nedeniyle on günlük aradan sonra herkese merhaba… Bu sıralar yine Türkiye’nin etrafında kazanlar kaynıyor. Öncelikle, artık kanıksadığımız, sanki ezelden beri varmış gibi hissettiğimiz kuzeyde Ukrayna ve güneyde Suriye savaşları… Ülkemize yerleşmiş milyonlarca Suriyeli mülteci… Afrika’dan Afganistan’dan, Ermenistan’dan kaçak gelmiş garibanlar… Şimdilerde bunlara eklenen S-400 Krizi ve Doğu Akdeniz’de bizim karasularımızdan bizim doğal gaz ve petrolümüzü gasp etmek için kurulan ittifaklar… Hepsini üstüne, bir de yakıcı ekonomik kriz bulunmakta. Ve bu ortamda, İstanbul tekrar seçime gidiyor. (Artık sadece İstanbul’un seçimi değil, tabiî ki; DMD.)

Manzara-i umumiye budur. Ülkemizin etrafı ateş çemberi, devletimiz siyasi belirsizlikten ve milletimiz de iktisadi sıkıntılardan mustarip. Dış tehditlere karşı, hepimizin selameti için bu zamanda güçlü ve caydırıcı bir orduya ihtiyaç vardır. Tam da bu ortamda 10 Haziran 2019 Pazartesi günü Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Milli Ordu” başlıklı bir yazısı Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı. İlker Paşa yeni askerlik sisteminin bilinen haliyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milli ordu olma vasfını ortadan kaldıracağını, ordu ve milletin irtibatını keseceğini ve bunun da büyük bir tehdit olduğunu söylemişti. Yani meselemiz ordunun küçültülmesi, profesyonelleşmesi ve bunu ekonomi politiği. Bugün İlk önce İlker Paşa’dan kısa bir alıntı yapıp, daha sonra kendi görüşlerimi özetleyeceğim.

İLKER PAŞA NE DEDİ?

“Türk ordusu milli ordudur. Vatanın her karış toprağından gelen vatan evlatları, üzerinde yaşamakta oldukları toprakların “bölünmezliğini” ve Türk milletinin “bütünlüğünü” korumak üzere seve seve, askerlik hizmetini yerine getirmek üzere asker olurlar…

… İşte, Çanakkale Savaşı’ndan beri, Türk ordusunu diğer ordular arasında emsalsiz kılan nokta, böyle bir ruha ve düşünceye sahip olan “Mehmetçikler”in var oluşudur. Mehmetçikler, Türk ordusunun omurgasını oluşturur.

…Edirne’den Ardahan’a kadar vatanın her yerinden gelen vatan evlatları “eşit” ve “adil” bir şekilde bu orduda kendilerine yer bulurlar...

… Türk Silahlı Kuvvetleri’nde “profesyonel er ve erbaşlar” da bulunmalı mıdır?

1990’lı yıllardan beri Kara Kuvvetleri’ne belirli uzmanlık görevlerinde kullanılmak üzere “uzman çavuş”lar alınmıştır.

2006 yılında başta terörle mücadele olmak üzere, zor arazi ve iklim koşullarında muharebe etme yeteneğini güçlendirmek maksadıyla mevcut 6 komando tugayının “muharip personel”inin tamamının profesyonel (uzman çavuş) hale getirilmesi kararı alınmıştır.

2010 Ağustosu’nda da söz konusu 6 tugayın profesyonel hale getirilmesi tamamlanmıştır. Orduda belirli alanlarda profesyonelleşme olabilir.

Ancak burada esas olan, Türk ordusunun omurgasını, asli unsurunu teşkil eden “Mehmetçiklerin” özelliklerine zarar verilmesinden kaçınmaktır. Diğer bir deyişle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde toptan profesyonelleşmeye gidilmesi veya “Mehmetçiklerin” ordu içindeki sayısının azınlığa düşürülmesi, Türk ordusunun “milli ordu” olma niteliğine vurulan bir darbeye dönüşebilir. Bu konuda dikkatli olunmalıdır….

… Bazı ülkelerde zorunlu askerlik kaldırılmış veya askerlik süreleri, yasa değişikliği teklifinde olduğu gibi 6 aya indirilmiş olabilir. Ancak, Türkiye bir ateş çemberinin tam ortasındadır. Türkiye için “güçlü ordu”ya sahip olunması “hayati” bir zorunluluktur.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1431447/MiLLi_ORDU.html)

YENİ ASKERLİK SİSTEMİ NE GETİRİYOR?

Getirilen değişikliklerden birisi; er ve erbaşların hizmet süresinin altı aya indirilmesidir. Gerekli hallerde Cumhurbaşkanı’na bu hizmet süresini ihtiyaca göre bir katına kadar artırma veya yarısına kadar azaltma yetkisi verilmektedir.

Mevcut sistemde, kısa dönem askerlik 6 ayı kapsamaktadır. Altı aylık hizmet süresini tamamlayan er ve erbaşlardan “istekli olanlar” altı ay daha askerliğe devam edebileceklerdir. Bunlara da net asgari ücretten az olmamak kaydıyla harçlık ödenecektir.

Yeni sistemin en önemli unsuru ise “bedelli askerliğin” resmiyet kazanmasıdır. Yükümlüler 1 aylık temel eğitimden sonra MSB tarafından belirlenen yüklü bedeli ödeyerek terhis olabileceklerdir.

MİLLİ ORDU VE MİLLİ DEVLET

Milli devletin ayırıcı unsurlar birkaç tanedir: Milli devletin vatandaşları Millet’i oluşturur, ırk din, mezhep ve ana dil ayrımı gözetilmez. Milli devlette, bütün milletin çocuklarına ortak bir eğitim programı uygulanır, buna da Milli Eğitim adı verilir. Özel Eğitim kurumları bile, bu Milli Eğitim sistemine uymak zorundadır. Milli Devletin bankacılık sistemi, sağlık sistemi, adalet sistemi Millidir. Milletin seçtiği temsilcilerinin koyduğu ve milli hedeflere göre tasarlanmış finans ve sağlık sistemine bu sektörlerdeki bütün kurum ve kuruluşlar tâbi olmak zorundadır. Milli Devlette adalet sistemi yürütmeden bağımsızdır ve kararı bütün bir millet adına verir. Milli Devletin parasını Milli Merkez Bankası basar. Ve son olarak, Milli Devletin ordusu Milli Ordudur. Askerleri ise bütün bir millettir.

Bundan iki gün sonra Vaka-yı Hayriyye’nin 193’üncü yıldönümü. 16 Haziran 1826’da Yeniçeri Ocağı lağvedilmiş ve Türkiye Milli Ordu sistemine Asakir-i Mansure-i Muhammed adıyla Sultan II. Mahmut Han zamanında geçmişti. Bütün erkek vatandaşlara zorunlu askerlik hizmeti getirildi. Bu eğilim Fransız İhtilalinde ortaya çıkmıştı. Çünkü gelişen silah sistemleri ve artan silah üretimi çok kısa zamanda çok büyük kitlelerin vurucu bir güç olarak orduya katılabilmesine neden oluyordu. Asker kaynağı bütün bir millete yaygınlaştırılarak ordu büyütülmekte idi. İşte Sultan II. Mahmut Han’ın başlattığı zorunlu Askerlik Hizmetine dayanan “vatandaşlardan kurulu ordu” daha sonra Harp Okulları ve Harp Akademilerinin kurulması ile çok vasıflı ve yetenekli subay ve kurmay subay yetiştirilmesi ile bugünkü Türk Ordusu halini aldı. Yunan Harbi, 93 Harbi, Balkan Harpleri, Birinci Dünya Harbi ve Çanakkale Harbi bu ordunun pişerek İstiklal Harbi’deki Türk Ordusu, askerlerinin de “Mehmetçik” olduğu süreçtir. Bugün askerlik hizmetinin kısaltılması ve bedellinin resmiyet kazanması ile “Mehmetçik” kavramının içi boşaltılmaktadır. Vatandaşlık hukuku açısından da bu durumun bir mahsuru vardır: Vatandaşlar arasında milli vazife açısından zengin ve fakir ayrımı yapılmaktadır. Bu ise bizim millet olma duygumuzu zedeler.

MEHMETÇİKLER, MEHMET BEYLER VE SİNYOR MEHMETLER

Gelelim başlığa… Biz arkadaşlar arasında yaşı ilerleyip de çıkan bedelli askerlik kanunlarından istifade edip 28 gün askerlik yapanlara Mehmet Bey diye takılırdık. Zaten bu arkadaşlara da komutanlar herhangi bir iş vermez, “Ortada dolaşmayın, yeter!”, derlerdi. Yine de bu arkadaşlar, öyle ya da böyle, 28 gün de olsa kışlaya giriyorlardı. Sonra iş teknoloji çağında daha kolaylaştı. Bundan bir önceki bedellide artık yükümlüler parayı bankaya yatırıp, dekontu aldıklarında terhis de olmaktaydılar. Hatta bizim Kürsü’nün asistanlarından bir arkadaşımız da bu furyadan yararlanmış ve bana şöyle demişti. “Hocam bankaya girdim, parayı ödedim ve tam on yedi dakikada terhis oldum!” Bu arkadaşlara da Sinyor Mehmet diyorduk.

Şimdi sorum hepimize? Allah korusun, on sene sonra bir savaş olsa (bugün değil, bugünkü ordumuzun kaynağı eski sistemde askerliğini yapmış yedeklerle desteklenir) ülkemizi kim savunmalı dersiniz? Sinyor Mehmetler mi, Mehmet Beyler mi, yoksa Mehmetçikler mi?

Hayırlı Cumalar…