Televizyon ekranlarındaki tartışma programlarında bir klişe vardır: Büyük resme bakalım. Büyük resimden kasıt, makro ölçekteki değişkenlerle gidişatı tayin etmektir.
Bir hadisenin gözümüzden kaçan yönlerini ancak büyük resme bakarak anlamlandırabileceğimiz düşünülür. Grand strateji diye bir şey var mesela. Bildiğimden değil. SETA geçen günlerde bu konuda kitap çıkardı. Amerikan Grand Stratejisi isimli kitap “Obama’nın Ortadoğu Mirası” alt başlığını taşıyor. Çağatay Özdemir’in kaleminden çıkan kitabı ilgililere tavsiye ederim. Büyük resme bakmak ve olayları değerlendirmek elbette kötü değil. Aksine ufkumuzu açar, hokkabazlıkları açık eder. Ama tüm hayatları esir alan büyük resim şehvetini anlamakta güçlük çekiyorum. Hayat ayrıntılarda yaşanıyor ve şekilleniyor. Hepimiz sıradan insanlarız ve birbirimize çok benziyoruz. Korkularımız var, endişelerimiz, umutlarımız. İnsanız hepimiz ve insani duygular taşıyoruz. Bir makinenin parçaları haline gelsek de makine değiliz, insanız.
O nedenle?
O nedenle küçük resme odaklanmalıyız. Aç kişiler varsa onları nasıl doyuracağımızı, boş vaktimizi başka insanlara faydalı olarak nasıl geçirebileceğimizi, çocuklarımız gibi başka çocukların da faydasına işleri nasıl yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Yani? Yani küçük resme odaklanmalıyız. Kediler için de düşünmeli, israf edilen gıdaları yeniden kullanmanın yollarını düşünmeli, daha az tüketerek daha mutlu olmanın yollarını aramalıyız. Küçük resme odaklanırsak yüzüne bakmadan hızla geçip gittiğimiz şehir sakinlerinin dertlerine dokunabilir, insanların içindeki merhameti ortaya çıkarabiliriz.
Bir yıl geldi ve geçti. Büyük resimden, büyük planlardan neyi değiştirebildik. Kendimiz dışında kime hükmümüz geçti, elimizde yaptığımız yapmayı düşündüğümüz iyiliklerden başka anlamlı ne kaldı, kalabildi?
Devletler büyük resme bakacak, kurumlar daha ortancalara, biz sıradan insanlar olarak küçük resme bakmakla mükellefiz. İyi de bu işler benim harcım demeyin. Hepimizin yapacağı bir şeyler var. Örnek ver örnek, yazar, boş konuşuyorsunuz, mu dediniz. İşte şimdi yanıldınız. Bu işleri illa ki büyük ekiplerle yapılır sanırdım. Sayende Derneğini görünceye kadar. Merve Eryürük Nimetoğlu ihtiyaç sahibi çocuklar için bir dernek kurmuş. Kendisinin ve kendisine güvenenlerin desteklerini ihtiyaç sahibi çocuklarla paylaşıyor. Sınırlarının farkında ama potansiyelini de küçümsemiyor. Elinden gelen neyse yapmaya çalışıyor. Küçük resme odaklanan büyük bir ruh diyorum. Evsizlere çorba dağıtan bireysel bir girişim vardı. Bir akademisyen Aşhane projesiyle her gece evsizlere çorba dağıtıyordu. Bu girişimlerden bazıları devam edecek bazıları da nefesleri tükendiği için çalışmalarına son verecek. Bunun için küçük resme odaklanan, hayata dokunan kişilerin tecrübelerini paylaşması ve birbirine destek olması önemli. Hepimizin birbirimizden öğreneceği çok ama çok fazla şey var. Baktığımız küçük resimleri, detaylarını düzelttiğimiz küçük resimleri bir araya getirerek kocaman büyük bir resim oluşturabiliriz. Her dijital resim piksellerden oluşur. En büyük resimlerin bile özünde hücre diyebileceğimiz bu pikseller vardır. Piksellerin içini iyilikle doldurursak karşımıza kocaman güzel büyük bir resim çıkar. Ve inanın bu işte kaybetmek yok, çünkü iyilik daima kazanır.