UEFA Başkanı Ceferin’in 90’lara denk gelen gençliği ülkesi Slovenya’da sosyalizmden bağımsızlığa geçilen o çalkantılı günlere denk geldiği için olsa gerek; göreve geldiğinden bu yana yaptığı hamlelerde hep bir eşitlikçi, hep biraz daha az imkanı olanla, gani zengin arasında dengeyi korumaya yönelik işlerle kendini belli ediyor ve sol-sosyalist geçmişini endüstriyel futbolun bütün bozulmuşluğuna rağmen ufak-tefek dokunuşlarla belli ediyor.

Son yaptığı ve bizim kolayca “çarşaf liste” diye tarif edebileceğimiz tek devreli, bolca takımın bolca maç yaptığı Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi formatı da tam bu tanıma uyuyor. İlk bakışta bu ne böyle “beş benzemezle el mi olur?” dedikten az sonra maç takvimine göz atınca kendiliğinden gelen bir tebessüm oturuyor dudaklarınıza. Bu yaptığı iş kolay bir iş değil ve bu zamana kadar bu kadar cesur bir format değişikliği pek alışıldık değil Avrupa futbolunda. “Kolomb’un Yumurtası” tanımı yapılması pek mümkün görülmeyen şeylerin çok basit bir formülle şıppadanak yapılması konularında örnek olarak anlatılır. Rahmetli Süleyman Demirel çokça kullanırdı.

Enflasyon, gelir dağılımı, ücretler falan söz konusu olduğunda, kendisinden imkânsızı talep ettiklerinde Kolomb’un Yumurtası mı bu? der çıkardı işin içinden. Doğu Hindistan’a gidecek gemilerin sponsorluğu için İspanya Kraliçesi tarafından yumurtayı masada dik olarak durdurması şartı dayatılınca; Cristofero Colombus abimiz fizik olarak imkansız olan bu talep üzerine aldığı yumurtayı biraz da hırsla masaya vurunca yumurta kırılan alt tarafı sayesinde dik olarak duruvermiş ve aslında ne kadar kolay bir çözüm olduğunu görenler bu tür durumlara Kolomb’un Yumurtası demişler. (Sunay Akın bunu pek hoş anlatır, meraklısına tavsiye olunur.) Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray Avrupa Ligi’nde sekizerden 24 maç yapacak.

Başakşehir de 6 maç oynayacak Konferans’ta bu yeni formatta ilk olarak. Yani toplam 30 maçımız var kafadan. “İstanbullu Biraderler” yaptıkları bu maçlarla hem ülke puanına hem de kendi keselerine oldukça önemli katkılar verebilirler biraz dikkatli olurlarsa. Takımlarımızın grupları kendi içinde diğer tüm gruplar gibi belli bir dengeyi gözetiyor. Ağır abiler de var, meraklı turistler de. Ağır abilerle eğer maç içerideyse en azından berabere kalıp, dişimize göre olanları içerde-dışarda geçersek son 16’ya kalırız.

Formatı hatırlarsak şöyle diyor: Takımlarımız Avrupa Ligi’nde ilk turda 4'ü içeride, 4'ü de deplasmanda olmak üzere 8 maça çıkacak ve lig usulüne göre ilk 8'de yer alan takımlar adını son 16 turuna yazdıracak. 8 maç sonunda 9 ve 24. sıralar arasındaki takımlar play-off oynayacak. Yani hakikaten Kolomb’un Yumurtası kadar kolay bir eliminasyon var ama kağıt üzerinde.

Bizimkilerin Şampiyonlar Ligi ön elemesinde oynadıkları pek parlak olmayan futbol aklımıza gelince biraz endişelenmiyor değiliz ama o zaman daha sezon yeni başlamıştı, hazır değildik, kadrolar tamam değildi vb mazeretler artık geride kaldı. Şimdi ayağımıza kadar gelen bu fırsatı iyi değerlendirip alacağımız puanlarla UEFA Ranking’de Çek Cumhuriyeti’ni geçmeliyiz. Uluslar Ligi’nde Galler ve İzlanda maçlarında haydi bastır Türkiye diyor başarılar diliyoruz.