Biraz Doğu: İsrail Batı Şeria’da İntifada’yı zorluyor

Başlığa bakanlar diyecektir ki nereden çıktı bu Pasifik. Evet gerçekten de çevrede yazacak çok şey var; öncelikle İsrail, içeride anlaşma ve koridorlar, özellikle de Philadelphia koridoru konusunda yaşanan kafa karışıklığını aşmak için Batı Şeria’yı patlatmayı deniyor. Ülkede işgali destekleyen önemli bir kesimin olduğu malum. Bu kesim, rehineler krizinin geldiği noktadan memnun mu, İsrail’in güvensizliği üzerine düşünüyor mu, muhakkak düşünenler ve memnuniyetsizler vardır. Ancak İsrail aşırı sağı daha fazla işgal, daha fazla yerleşimci, Batı Şeria ve Doğu Kudüs üzerinde daha fazla baskı kartını (güya ABD’nin itirazlarına rağmen) oynamaya başladı. Bu baskı ve Batı Şeria’yı zorlama politikası yeni bir İntifada’yı zorlama stratejisi değil ise (-ki bu tür bir patlamadan İsrail elitleri ne kazanabilir söylemek çok zor), farklı, Hamas dışında Hamas’a kimi zaman uzak olan grupların direniş retoriğine yaptıkları fazlaca atfın İsrail’i rahatsız ettiğini gösteren bir gelişme. Bu arada Hamas- Arabulucular-İsrail arasındaki görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Geçtiğimiz hafta bahsettiğimiz sebeplerden Mısır, uğraşmaktan vazgeçmiş değil, ama basına yansıdığı gibi Philadelphia koridoru konusunda İsrail taleplerini de kabul etmiş değil. Elde koca bir sıfır ile herkes birbirine bakıyor. Bu hafta da çokça Filistinli ve daha az sayıda İsrailli öldü. İran-ABD hattından -bir İran haberli ve sınırlı misilleme yapacak, -bir habersiz ve sınırını Tahran’ın belirleyeceği misilleme yapacak haberleri geliyor. Hafta içi Harris ve Waltz ilk TV mülakatlarını verdiler ve mümkün olduğunca az dış politika konusuna değindiler. Harris, İsrail’in kendini savunma hakkının ve Amerika’nın İsrail’e sunduğu güvenceyi tekrarladı. Ayrıca “çok Filistinli öldü” gibi bir cümle kurdu ve mutlaka bir anlaşmaya ulaşmalıyız dedi. Tüm bu bildik nakaratlardan anlıyoruz ki Biden’ın çok bir şey yapamama ve arka kapıdan pazarlıklarla durumu kontrol altında tutma politikası devam ediyor.

Biraz Batı: Kursk kumarı Rusya’nın alanını daraltmıyor endişesi

Sonuçta doğu cephesi bildiğimiz gibiyken, batı cephesinde de fazla bir şey yok. Ukrayna, Kursk’daki saldırısını sürdüredursun Ruslar Harkiv ve Kiev’in kritik alt yapısında ciddi zarar verici saldırılarda bulundular. Putin, Kursk’ta olanları küçümsemeye/küçümser görünmeye devam ediyor. Ukrayna karşı saldırısını küçümsemek konusunda Kremlin haklı olmasa da şans ya da saldırı-savunma dengesi Ruslardan yana bir eğilim gösterdi. Kiev, ABD’nin Ukrayna’ya verdiği F16’lardan birini ve pilotunu kaybetti. Böylece Zelensky, karşı saldırının başından itibaren duyduğu Ukrayna direnişinin aynı anda hem Rus topraklarında saldırı hem de Ukrayna topraklarında savunma yapamayacağına yönelik itirazları daha güçlü şekilde duydu. ABD’den – sanki Ukrayna’nın savaş stratejinde dış kapının mandalıymışçasına- itirazlar da geliyor. Oysa Washington’un Ukrayna’nın bu denemesini arkadan cesaretlendirdiğini düşünüyorum. Tabi Kiev’in pazarlık gücünü artırmak, hemen şimdi artırmak için daha fazla sebebi vardı. Pek çok sebebi, iki hafta önce Kursk saldırısını ele aldığımız yazıda dillendirmiştik. Burada son hafta, özellikle Putin’in Bakü ziyareti sonrasında görünürlük kazanan bir hususa daha değinelim. Bilindiği üzere Ukrayna-Rusya uzun dönemli doğal gaz sözleşmesi 2025’te sona eriyor. Bu Avrupa’ya Ukrayna üzerinden giren Rus doğalgazının akıbeti belirsiz demek. Avrupalılar, Rus doğalgaz alımını büyük ölçüde azalttılar ama yine de piyasada Rusya var, ayrıca yeşil dönüşüm sona ermediğinden, vuslat da pratikte ertelendiğinden doğalgaz da piyasada var. Rusya ve Ukrayna dolayısıyla farklı seçenekler üzerinden birbirlerine karşı pazarlık alanlarını artırmak istiyorlar. Rusya, bazı hamleler üzerinden Avrupa piyasasını hala Rusya’ya (bir şekilde belki Rusya’nın adı arkaya itilerek) açık halde tutmak istiyor. Avrupalılar, zaten imajı kurtaran karlı işbirliklerini severler. Bu atmosferde Kursk saldırısı Ukrayna’ya bir pazarlık gücü, elinde olmayan bir pazarlık gücü sunabilirdi, ama şimdilik Ruslar bu tür bir pazarlık kapısını Kiev’e açmadılar. Ukrayna karşı saldırısı başarılı ama etkisiz etiketi ile çok çabuk yaftalanırken Almanya, aslında Doğu Almanya’da eyalet seçimine gidiyor ve AfD üzerinden Rusların Alman politikası içerisine daha fazla sızmasından korkuyor. Fransa’nın yaşadığı siyasi kriz düşünüldüğünde (hükümet Macron’un ayak diremesi yüzünden hala kurulamadı), Avrupa’da demokrasi krizi için Rusya’ya gereksinimi var mı diye sorulabilir. Muhtemelen bu sorunun cevabı hayır yok, ama “network/ağ” politikasının varlığı (ki yıllarca bizzat Avrupa bu ağların oluşturulmasında bulunduğu, kullanılmasını hayal etti filan) Rusya’nın sadece bir güvenlik meselesi değil bir güvenlikleştirme meselesi olmasını da sağlıyor. Eğer pazar günkü seçimleri AfD kazanırsa 2025’deki seçimler üzerinden bol bol Avrupa krizi, Rusya’nın gölgesi, Doğu Almanya üzerinden Rus darbesi tarzı analizler okuyacağız.

Biraz Pasifik: Mutat çatışma iklimi ve Sullivan’ın ziyareti

Doğu ve Batı cephelerinde yeni bir şey yok, zira Pasifikteki mücadelede değişen bir şey yok. Çin ve ABD bayağı bir mesai harcamak zorunda kalıyorlar. Her iki ekonomide de yolunda giden ve gitmeyen şeyler var ve yolunda gitmeyen şeyler Asya piyasalarını etkiliyor. Her iki aktör de ABD’nin bir tür decoupling (iki büyük ekonomi arasındaki karşılıklı bağımlılığı bitirme) hazırlığında olduğunu biliyor, ama bunun hızı konusunda yaşanan kararsızlık ve çatışma çıkma tehlikesi iki aktörü angajman ve alan kontrolü stratejilerini beraberinde uygulamaya itiyor. Pasifikte neler olduğuna bakmak için uygun bir hafta zira bir yandan mutat gerginlikler yaşandı; Çin ve Japonya arasında Doğu Çin Denizi’nde jet dalaşı, Çin ve Filipinler arasında Güney Çin Denizi’nde donanma sürtüşmesi. ABD, Filipinler’le imzaladığı savunma anlaşmasına bağlı olduğunu ve gerekirse Çin donanma unsurlarının taciz ettiği Filipin gemilerine eşlik edeceğini ve koruyacağını açıkladı. Bu iki krizin aynı anda vuku bulması tesadüf olamaz diye düşünenler, Çin’in ABD’ye Pasifik’te sadece tek cepheye sıkışmış bir caydırıcılık misyonuna sahip olmadığını, çok cephede aynı anda caydırıcılık sergilemek durumunda kalacağını hatırlattığını varsaydılar. ABD, caydırıcılık konusunda güçlü olduğunun ama karşı karşıya kaldığı caydırıcılık görevi ve sahnesinin zorlu olduğunun farkında. Bu nedenle çevreleme stratejisini caydırıcılığı sağlayacak görünürlükte tutmaya çalışıyor. Çok uluslu tatbikatlar (savaş senaryoları Çin, Kuzey Kore gibi aktörleri hedef alarak) Güneydoğu ve Doğu Asyalı müttefikleri ve ABD arasında koordinasyon ve kapasite inşası mesajı veriyor. Karşılığında Çin ikili bir tatbikat gerçekleştiriyor (en son Tayland ile Falcon Strike’ı yaptılar) ve bu çok uluslu tatbikatların işaret ettiği çevrelemeyi yaracağı mesajını veriyor. Pasifikte denizde-havada bu itişme Doğu Çin Denizinden Güneydoğu Asya’ya sürerken ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan Çin’e üst düzey bir ziyaret gerçekleştirdi.

Biden’ın mirası

Ziyaret beklendiğinden daha az gürültü koparttı. Sullivan’ın misyonu sadece Wang ve Şi ile görüşmeyi değil, Biden’ın gelecek Çin ziyaretini planlamayı da kapsıyordu ve kimilerine göre Biden çoktan topal ördek, onun mirası ve mirasında Çin vurgusu ile kim ilgilenir. Yine de Harris ve Walz’un Çin politikasının ne olduğunu anlayamayanlar için Biden politikaları bir kılavuz değerinde: Bu politikalar ABD’ni ittifak sistemini güçlü bir şekilde oluşturup sürdürecek kadar askeri, teknolojik, ekonomik üstünlük noktasında tutmayı amaçlayan politikalardı. Büyük strateji Pasifik’te meydan okumaların mini ya da büyük çok taraflı ittifak kümelenmeleri üzerinden caydırılması ve çevrelenmesi stratejisi ve Çin ile yavaş, sorumlu, istikrarlı ekonomik boşanma ümidini ihtiva ediyordu. Tüm bunları yaparken de Çin ile konuşabilen bir aktör olarak kalmak Biden yönetiminin temel politikasıydı. Açıkçası Doğu ve Batı’da ABD’nin karşı karşıya kaldığı sınırlandırmalar düşünüldüğünde tıkır, tıkır işleyen politikası da Pasifik politikası (daha çok vakit, para harcandığı ve beyin jimnastiği yapıldığı için). Dolayısıyla Biden Kasım’dan Ocak’a son siyasi ziyaretini Çin’e gerçekleştirirse ve Harris başkan seçilmişse, bu ziyaret şöyle bir mesaj verecek: Ne Asya’yı ne de Çin’i kaybettim, sen de aynı yoldan yürü. Nitekim Sullivan, ABD ve Çin’in sorunlarını çözemediklerini ama konuşmalarının iyi bir şey olduğunu söyledi. Bu arada iki taraf önemli bir anlaşma imzaladı. Bir karşı karşıya gelme durumunda saha komutanları birbirlerini “manalı bir sürede” doğrudan arayacaklar. Soğuk savaş günlerinin izlerini gördüğümüz bir anlaşma. Taraflar birbirlerine şunu söylüyorlar temelde: ABD çevreleyerek caydırmaya devam edecek, Çin çevrelemeyi yardığını göstererek caydırmaya devam edecek. Bu iki strateji tarafların kafa kafaya gelme olasılığını yadsımıyor ama kimse çatışma istemiyor o yüzden saha komutanlarının tansiyonu düşürecek adımı atmasına olanak veriliyor.

Avusturalya’nın adalar stratejisi

ABD ve Çin çevreleme-çevrelemeyi yarma üzerine düşünürlerken bu iki stratejinin geleneksel olarak uygulandığı alanlar (Tayvan Boğazı, Güney ve Doğu Çin Denizleri, Güney Doğu Asya, Birinci ve İkinci Ada Zincirleri) dışında Güney Pasifik Adalarının giderek önem kazandığını görüyoruz. Geçtiğimiz Çarşamba Perşembe Pasifik Adaları toplantısı ufak çaplı bir Tayvan krizi ile (Zirve bildirgesi önce Tayvan’ın haklarına atıf yaptı sonra muhtemelen Çin’in baskısı ile Tayvan ile ilgili paragraf bildiriden uçtu) sarsılırken Avusturalya çok ciddi bir hamle yaparak kendi liderliğinde (muhtemelen fonun büyük kısmını da Avusturalya ödeyecek) Pasifik Adaları Bölgesel Polis Gücünün oluşturulmasında tüm adaların anlaştığını açıkladı. Hatırlanacaktır Çin, bir süredir ada ada (Solomon Adası ile yapılan 2022 anlaşmasından beri) bu tür bir polis gücü oluşturmaya, Avusturalya, Yeni Zelanda ve ABD’nin elinden adaların güvenlik sağlayıcısı rolünü almaya çalışıyordu. Canberra, Beijing’e dur demiş görünüyor (tabi anlaşma uygulanabilirse, yarın, öbür gün bakarsınız adalarda isyan çıkar, darbe olur, anlaşmayı millet unutmak zorunda kalır) ama daha önemlisi AUKUS ile başlayan sürecin yani ABD’nin Pasifik ittifak stratejisinin işe yaradığını hatırlatıyor.