Sokakta "tecrübe"yi tarif ederken: "Hayatta yediğimiz kazıkların bilançosudur" denir.
Sokakta “tecrübe”yi tarif ederken: “Hayatta yediğimiz kazıkların bilançosudur” denir. Aslında çok doğru ifade edilmekle birlikte bu bilimsel olmayan bir tespittir aynı zamanda. Çünkü “Yönetim Bilimi” müesseselerin kazık yememesi için bir takım önleyici tedbirler de ihtiva etmektedir. Fakat Dernekler Kanunu’na göre yönetilen spor kulüplerimiz Dünya Tecrübe Ansiklopedisi’nde ilk üç cildi tek başlarına dolduracak kadar “transfer kazığı” yedikleri için oldukça tecrübelidirler bu konularda.
Robin van PERSIE’nin İstanbul macerası ardından söylenebilecek tek şey de galiba; “kazık/yazık” olacak. Ülkemiz futbol ekonomisinin zaten kıt olan kaynaklarından 23.1 milyon €uro’yu sokağa atmış olduk bu sayede.
Kronik bir diz sakatlığı bulunduğu İngiltere’de sağır sultan tarafından bile duyulmuşken, zamanın Fenerbahçe Futbol A.Ş. Sportif Direktörü Giulliano TERRANEO’nun özel (!) gayretleriyle Manchester United’dan 6.5 milyon €uro bonservis bedeli ve 3 yıllık net 13.8 milyon €uro maaş karşılığı transfer edilen “uçamayan Hollandalı”nın, sezonun ikinci yarısında, -evine- Feyenoord’a döneceği bildiriliyor. Hollandalı Hollanda’ya dönüyor ama Fenerbahçe’nin çilesi daha bitmiyor. Yapılan kapı gibi sağlam kontrat gereği; van PERSIE’nin Feyenoord’da oynarken bile maaşının önemli bir kısmını (yaklaşık 1.5 milyon €uro) Fenerbahçe ödemeye devam edecek.
Yakın tarihi hatırlayacak olursak; mevcut Fenerbahçe Yönetiminin ilk transfer tecrübesi (!), Ariel ORTEGA’nın 14 maçlık İstanbul kaçamağı olarak geçer kayıtlarda. 2002 yılında (şu andaki) Yönetim tarafından River Plate’den oldukça yüklü bir bonservis bedeli ile transfer edilen Arjantinli için de sağa sola (Parma Kulübü’nden aracı ve menajerlere kadar bir dolu hesap) saçılan milyon dolarlar (toplam zararın 20 milyon dolar olduğu söylenir) acı acı hatırlanır.
Milli maç bahanesiyle Arjantin’e gidip bir daha da dönmeyen Ortega için UEFA/CAS’ın verdiği 11 milyon dolarlık tazminat kararı da tahsil edilecek merci bulunamadığı için maalesef yalan olmuştur.
2008 yılında gerçekleşen Daniel GUIZA transferi ise bir başka “büyük tecrübe” olarak bilinir. İspanya Gol Kralı olan fakat kişilik olarak henüz gelişimini tamamlayamamış bir “büyük çocuk” olan Guiza için 14 milyon €uro’su bonservis olmak üzere 29 milyon €uro para çıkmıştır kasadan.
En büyük “yerli” tecrübe de hiç şüphesiz, BJK ile girilen gereksiz bir inatlaşma ile Mehmet TOPUZ’a 9 milyon €uro bonservis bedeli verilmesiydi. Normal şartlarda 1-2 milyon €uro etmeyen sıradan bir futbolcu için bu rakamları ödemek çılgınlıktı ama edinilen tecrübe oldukça büyük (!) oldu.
Mamadou NIANG, Issiar DIA ve Miroslav STOCH’a paket olarak 20 milyon €uro ödendi ama (Stoch için geçen sezon Yunanlılardan 1 milyon €uro bonservisi saymazsak) yönetimin edindiği tecrübe oldukça derinlerde hissedildi.
Mousa SOW, Emanuel EMENIKE ve Raul MEIRELES transferlerinden de yaklaşık 30 milyon €uroluk bir tecrübe ediniliyor ve muhasebe genel dengesi hep (-) eksi bakiye vermeye devam ediyordu.
Taraftarın bile unutamadığı en büyük tecrübe ise hiç şüphesiz Milos KRASIC transferinden edinilen tecrübeydi. Transfermarkt verilerine göre o yıl bonservis için 1.5 milyon €uro ederi olan Sırp futbolcu için 16 milyon küsur €uro (7 milyon bonservis + 9.6 milyon garanti para) buhar olmuştu Fenerbahçe’nin kasasından. En son ve büyük tecrübe ise Louis NANI ve RvP transferleri ile Alper POTUK ve Josef De SOUZA transferleriyle edinildi/yenildi.
Sonrasında Allah’tan UEFA Finansal Fair Play imdada yetişti de bu büyüklükte tecrübeler edinmek mümkün olamıyor artık.
Görüldüğü gibi asla basiretli bir tüccar tarafından yapılmayacak birbirinden fahiş hatalar ve yenilen kazıklar muhasebe dengesinin (-)negatif bölümünde, bunlardan edindiğimiz tecrübe de (+) pozitif bölümde duruyor.
Müteselsil sorumluluk ve gelir-gider dengesi eşitliği gibi bağlayıcı kurallar olmayan spor kulübü yöneticiliği, iş olarak ne kadar kolay görüyorsunuz. Har vurup harman savurduktan sonra tekrar tekrar seçilmek sıfır maliyet.
İyi bir hafta diliyorum.