Anlam olarak "tanrısal rüzgâr", "ruhani rüzgâr" veya "kutsal rüzgâr" demek oluyor Japoncada.
Aslında Kamikaze Pilotu demek daha doğru ama yaygın söyleyiş Japonca kısmıyla olduğu için biz de başlığa Kamikaze dedik.
Anlam olarak "tanrısal rüzgâr", "ruhani rüzgâr" veya "kutsal rüzgâr" demek oluyor Japoncada. 2. Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluk pilotlarından Müttefik kuvvetlere ait gemilere intihar saldırısı yapan havacılara verilen ad olarak biliyoruz. Kamikaze pilotları bilinçli olarak bombalar, patlayıcılar, torpidolar veya çok miktarda yakıtla yüklü olan uçaklarını Müttefik gemilerine çarparak alışılmış bir saldırıya kıyasla çok daha fazla zarar vermeyi amaçlıyorlardı. En büyük ve bilinen Kamikaze operasyonu Pearl Harbour Baskını olarak geçer tarihe. O gün (8 Aralık 1941 sabahı) Kamikazeler, saldırı sonucu 12 Amerikan savaş gemisini ciddi şekilde hasara uğratmış veya batırmış ve 188 savaş uçağını imha etmiş ve 2 bin 403 Amerikan askeri ile 68 sivilin ölümüne neden olmuştur.
Rıdvan Dilmen’in bu Pazartesi gecesi NTV’de Murat Kosova ile yaptığı programı izlerken aklımıza ister-istemez Japon intihar pilotları olan kamikazeler geldi. Bir nevi kamikazelik yaptı yılların futbol insanı o gece.
Futbol dünyasında bu zamana kadar hep perde ardında konuşulan ve hemen herkesin -bir şekilde- bildiği şeyleri derli toplu olarak kendi üslubuyla izleyenlere aktardı Rıdvan Hoca. Hedef aldığı isimler ve paylaştığı bilgi, belge, tweet vs. şeylerle bazı isimlerin, bazı olaylarla olan bağlantılarına ve oradan da FETÖ’ye kadar vardırdı itham zincirini büyük bir heyecanla.
Amatör bir stand-up’çı gibi kâh oturarak, kâh ayakta turlayarak anlattı aklında olanları. Masasındaki evrakların bir kısmını da paylaşmadı görüldüğü kadarıyla. Verilen iki aradan da dönüşte bir nebze frene basmış gibiydi.
Simon Kuper, “futbol, asla sadece futbol değildir” der ya, Rıdvan Hoca da asla ve sadece Rıdvan Dilmen değildir. O bir fenomendir ve buz dağının görünen yüzüdür.
Demek ki; bu zamana kadar sessiz kalan bir “kesim” artık sessiz kalmamaya ve inisiyatif almaya karar vermiş durumda.
Bunun arkasından suya atılan taşın oluşturduğu halkalar misali bazı başka hamleler (ve karşı hamleler de) geleceğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Kaldı ki hem Rıdvan Dilmen’in bağlı olduğu medya kuruluşu, hem ait olduğu camia hem de şahsi ve “yakîn” dostlukları, bunun böyle olduğunun en büyük ve aleni işaretleridir.
Bu programla birilerine “diskur çekilmiş” ve “I Know What You Did Last Summer/Geçen Yaz Ne Yaptığını(zı) Biliyorum” denilmiştir. Fakat görüldüğü kadarıyla çok geç kalınmıştır. Madem Rıdvan Hoca bu kadar hadiseyi malumdu ne diye ifşa etmek için bugüne kadar bekledi? Yoksa biriktirdi mi bir şeyleri? Soruları ortada.
Programda iki grup insandan bahsetti Rıdvan Dilmen, bir grupta kendine ve Türk Futboluna düşman olarak gördüğü isimler, diğer grupta da Rıdvan Dilmen’in “yakîn” çevresinden isimler yer aldı. Merhum Süleyman Demirel anlatılanları duysaydı: “Turpun büyüğü heybede” der noktayı kordu.
Bu program sadece Türk futbolundaki “yerleşik düzen”e değil asıl o düzeni besleyen ve kollayan iklime yapılmış bir Pearl Harbour Baskını olarak tasarlanmış ve uygulanmış anlaşıldığı kadarıyla.
İnşallah Rıdvan Dilmen, Osamu Yamada (sağ kurtulan ender kamikaze pilotlarından) şansına sahiptir de bu kavgadan fazla yara-bere almadan kurtulur. Bir Rıdvan Dilmen kolay yetişmiyor yani.
PS: Avrupa Kupalarında takımlarımıza başarılar diliyoruz.