Dünyanın en zengin erkeği boşanıyormuş.

Amazon'un sahibi, Jeff Bezos, 25 yıllık evli karısından boşanıyor... Adam 55 yaşında, kadın 50 yaşında.

Adamın serveti inanılmaz, Amazonun yüzde 16.5 hissesine sahip, 137 milyar dolar da şahsi serveti var.

Şimdi dert, boşanma sonucunda bu kadın ne kadar para koparacak.

Boşanma nedeni başka bir kadın mı, başka bir erkek mi konuşuluyormuş.

Boşanma davası başlayacak olan bu karı koca açıklama yapmışlar, "sevgi dolu beraberlikten sonra ayrılıp, paylaşılmış hayatımızı, arkadaş olarak yaşamaya karar verdik. Bir gün boşanacağımızı bilsek, yine evlenirdik" diye basın açıklaması yapmışlar.

Bravo onlara.

Bakalım boşanma kararı verilirken, kadın bu servetin yarısını alamazsa neler söyleyecek, onu beklemek lazım...

Onca zengin Amerikalı iş adamları, onca Rus dolar milyarderi adamlar, petrolcüler, boşanırken kadınlara ne kadar para ödedi, servetin ne kadarını aldı, nefesimizi kesip takip ettik.

Ya bizde ki boşanmalar?

Bizim konumuz, tek derdimiz para.

Kadın ne kadar para koparıyor.

Boşanma davası söz konusu olduğunda, kadın ne para alacak, derdi hepimizi sarıp sarmalar.

Kadın çalışmalı, kadın kimseye muhtaç olmamalı, ayakta durmalı, kadın anadır, cennettir falan sözcüklerini parmağımızı sallaya sallaya, karşımızdakilere anlatırken.

Geceleri yatakta, çırpına çırpına para hesaplarında debelenirken.

Bu ne yaman çelişki böyle.

O zaman biz kadınlar dürüst olacağız.

Tabi ki adamın parası var ise, zengin ise ve de çocuğun var ise, çocuğun için, mutlaka nafaka alacaksın.

Çocuk hariç, ömür boyu nafakaya karşıyım ben.

Bu konu ile ilgili yeni kanun düzenlemesi de yolda sanıyorum.

Paralı adamlar yaşlanıyor, her bulduğu kadın, bir öncekinden daha genç oluyor.

Neden?

Adamın, daha önceki ilişkileri ve hikayeleri, süreleri, hiçbir şey yeni gelen kadının umuru olmuyor.

O kendi alacağı pozisyonu ve giderken ne alacağının derdinde pişkin pişkin sırıtıyor.

Sanki görevi, nöbeti teslim almış cesurluk da orada pusu da bekliyor.

Adamın koynuna girmek için sıradalar.

Öncesi yok ama ve sonrası hesaplı sırıtmalar.

İnanılmaz olan, bu genç kızların anaları babaları da pusuda, sinsi sırıtmalara ortak.

Ailelerin karanlık yanları, menfaat ortaklığında gizlice buluşuyor.

Fedakar analar, aslan babalar yalanlar sarmalında, uzun bacaklı kızlarından ümitle sabahlara uyanmakta.

Ruhuyla beslenen yok, bir gün öleceğini düşünen yok, Allah'ım sen bu insanların ruhunu feraha çıkar.

Ama bilirim ki, daima haydan gelen başka bir huya yolculuk eder.

Hayını sevdiğinin dünyası.

Funda'nın aklındakiler…

... Acun malum boşandı. Yeni aşk dedikoduları gazetelere, magazin sayfalarına yansıdı.

İlişkisi iddia edilen Itır hanımın, Instagram’da takipçi sayısı, 26 binmiş, dedikodu duyulduğu anda 43 bine fırlamış.

Aman ne kadar önemli.

Benim hatırladığım, 15 Temmuz şehitlerine ettiği hakaretti, ben orada kalmıştım.

Neyse.

Bu kadına, sayfasında demediğini bırakmamışlar.

Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu diyor ki, bravo valla, saçma sepet yorumları silmemiş, bunu sevdim, kendine özgüvenini gösterir diyor.

Hayatımda bundan daha komik özgüven sebebi görmedim.

İnsan neden kendi sayfasında, hakaret eden, küfür eden, aşağılayan insanların yazdıklarını tutar ki.

Hangi insan, kendine edilen hakaretleri tek tek okur ve orada herkes okusun diye tutar, hiç mi üzülmezsin mesela.

Bence sebebi.

1) Yazılanlar devam etsin daha popüler olayım.

2) Erkek tarafı bunu görsün, bu ilişkiden daha başlangıçta, ne kadar mağdur bir genç kız olduğumu anlasın.

3) Ne yazarsanız yazın, umurum değil, benim planlarım var.

4) Ne yazarsanız yazın, annem babam, anneannem okusunlar umurum değil.

Bak Cengiz'cim biz buna kendi dilimizde, "ne kadar pişkin" ve "çok arsız çok" diyoruz.

... Bizdeki ödül törenlerinin hiçbirine inanmam ben.

Ne gazetelerin ödül törenlerine ne internet sitelerinin seçtiği en güvenilir kadın falan, diye verilen ödüllere, ne de üniversitelerin verdiği ödül törenlerine inanmam.

Yıldız Teknik Üniversitesi, bu yıl film çekmeyen Burak Özçivit’e, güya oylamışlar ve En İyi Erkek Oyuncu ödülünü vermişler.

Çok komik değil mi.

Haklı olarak da yapımcı Mustafa Uslu çıkıp diyor ki, Müslüm'ü oynayan Timuçin Esen'e verilmeliydi.

Oradaki öğrencilerde alkışlıyorlar.

Affedersin ama alkış niye, filmi olmayan adama en iyi oyuncu ödülünü verdiniz, ayıbınızı mı alkışlıyorsunuz.

Orada hangi en ünlü yakışıklı adamı, hangi en güzel ünlü kadını, görmek istiyorlarsa, okullarına getirmek, üniversitenin adını, televizyonlarda defalarca duyurmak için ödül veriyorlar.

Onlar da bile bile geliyor.

Karşılıklı oyun bu.

Sana, bana da inanmak kalıyor.

Ben yemem.