Yaşadığımız günlerin içinde irili ufaklı tanıklıklarımız oluyor.

Bunları keyifli bir Pazar okuması haline getirmenin güzel olacağını düşündüm. Mümkün mertebe işleriyle ön plana çıkan kişilerin, kurumların ürettikleri için küçük parantezler açmaya çalıştım. Bir tür günlük olarak görebileceğiniz notları hayata pozitif bakan pencereler olmasını diliyorum. Buyurun İzgi’nin Günlüğü’ne. İsim için teşekkürler sevgili Kazım Apalı!

Yalın üretimden yalın eğitime

Kimya mühendisi arkadaşımla ailece görüşüyoruz. Birbirimize işlerimizden söz ediyoruz ve birbirimizden çok şey öğreniyoruz. İkimizin ortak noktası öğrenmeyi sevmek. Onun rakamlarla arası iyi benim kelimelerle. Yakında Mısır’a fabrika müdürü olarak gidecek ve giderayak aldığı eğitimlerden söz etti. Bunlardan biri var ki çok ilgimi çekti: Yalın üretim. Araştıracak olanlar için İngilizcesi “lean manufacturing”. İşi şişiren süreçlerden kurtulup müşterinin talepleri doğrultusunda yalın bir süreç geliştirmeye deniyormuş. Toyoto da BİM de bu yalın üretimin başarılı örneklerinden. İki baba olarak bu yalın üretim eğitime uyarlanamaz mı diye düşünürken bulduk kendimizi. Daha verimli eğitim süreçleri için yalın eğitim felsefesi nasıl olur? Düşünmekte fayda var.

Ahmet Mithat Efendi’nin yazı serüveni 150 yaşında

Osmanlının en ünlü gazeteci-yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’nin yazı hayatının 150. Yılını yaşıyoruz. Bunu, Felatun Bey ve Rakım Efendi eserinin 2016’da Syracuse Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan İngilizce edisyonundan öğrendim. Ahmet Mithat Efendi’nin İngilizcede okurlarla buluşmasına çok sevindim. 1868 yılında Mithat Paşa’nın Tuna valiliği zamanında çıkan Tuna vilayeti gazetesinde yazmaya başlamış. Ahmet Mithat Efendi, memuriyet, gazetecilik ve yazarlık üçgenindeki ne ilk ne de son kişi. Türk edebiyatının önemli kalemlerini fesinden çıkaran bu mühim yazarımızla ne kadar iftihar etsek az. Tanzimat edebiyatı diyerek burun kıvrılan önemli isimleri hatırlamak kendimize ve geleneğimize saygının gereğidir.

Kronik, “tarih” yazıyor

Yayıncılık alanında kötümser gelişmeler birbirini izliyor. Kâğıt maliyetlerinin yayıncıları içine sokacağı maliyet kıskacı için yeni öneriler getiriliyor. Ama birbiri ardına kitapları okurlarla buluşturan yayıncılar kasvetli havanın dağılmasını sağlıyor. Tarih alanında yayıncılığa hızlı bir giriş yapan Kronik Yayınları son zamanlarda talep gören bu alanda nitelikli eserlerle göz dolduruyor. Kamuoyunun bildiği isimlerin çok satacağı tahmin edilen eserleri kadar akademisyenlerin ilk kitaplarını da yayınlayan Kronik, editöryal yelpazesini genişletebildiği ölçüde başarısını artıracaktır. Bunun da yolu tarihi kurgu kitapları ve çocuklara yönelik tarihi eserleri yayın planına dahil etmekten geçiyor. Bu sayede sadece Türkiye’den çıkan bir dünya markası bile olabilir. Sözün özü: İşimizi iyi yaptıkça enseyi karartmaya gerek yok.

Farklı sesler tek nefeste birleşince

Cem Mansur’un liderliğinde Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı çatısı altında faaliyet gösteren Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası (TUGFO) bu Pazartesi Zorlu Performans Merkezi’nde bir konser verdi. Sabancı Vakfı tarafından desteklenen orkestraya Rus kemancı Alena Baeva eşlik etti. Konsere gidemedim ama kızım ve bir arkadaşı ilk defa bu konserle canlı bir filarmoni ziyafetine katılmış oldular. Daha konserden çıkmadan teşekkürlerini ileten kızım için güzel bir tecrübe oldu. 81 genç müzisyenin oluşturduğu bu orkestra farklı seslerin uyumu için gençlere örnek olabilir. Teşekkürler Sabancı Vakfı.

Boşluk

Elif Eda Karagöz, Void isimli kısa metraj filmiyle Saraybosna Film Festivali’ne katıldı. Merak edip izledim. Genç senaristleri yetiştirme konusundaki gayretiyle mesai harcayan Karagöz’ün daha önce Öcüler ismindeki avangart web çalışmasını takip etmiştim. Void yani Boşluk modern hayatın içinde farklı katmanlarda yaşanan yalnızlıkları birbirleriyle buluşturuyor. Çoğul yalnızlıkları birbiriyle tanıştıran bu filmin çekeceği uzun metraj filmler için güzel bir başlangıç olmasını temenni ediyorum. Diyalog Yazmak kitabını okuduktan sonra dilime pelesenk olan “diyaloglarda sıkıntı var” cümlesini bu filmde kurmadım. Güzel bir senaryo güzel bir filme dönüşmüş. Festival yolculuğundaki filme denk gelirseniz izlemenizi öneririm. Festival yolculuğu bitince İnternet’ten erişilebilir herhalde.

İstanbul’un animatif muhafızları

MinikaGo’nun başarılı yapımlarından İstanbul Muhafızları, Ekim ayında film olarak sinemalarda vizyona girecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin destekleriyle izleyiciyle buluşan film animasyonla gerçek oyunculukları bir araya getiriyor. Belediyelerin kalıcı sanat çalışmalarına destek vermeleri de muhafızlık sayılır. Özellikle çocukların içinde yaşadıkları şehirle büyülü bir bağ kurmalarının yolu bu tarz animasyonlardan geçiyor. Kısa zaman içinde tiyatro uyarlamasını da görmeyi temenni ettiğimiz İstanbul Muhafızları’na emek veren herkese ve özellikle bu işe yüreğiyle girişen Ammar Gündüz’e gişede başarılar diliyoruz. Biz de izleyiciler olarak iltifatla marifetlere destek olalım.

Üç dilli gazete olur mu?

Hemen cevap verelim: Olur. Hem de güzel olur. İbn Haldun Üniversitesi’nin aylık gazetesi Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak çıkıyor. Türkçe, Arapça veya İngilizce metinlerin birbirine tercümesiyle oluşan bir hacim de değil yapılan. Her dil için özgün içerik oluşturuluyor. Eylül ayının dosya konusu Fütüvvet. Açık Medeniyet ismindeki gazete güncel gelişmeleri entelektüel zeminde ele alıyor. Bu özgün yayının hayata geçmesine vesile olan Muhammed Akaydın, yayın camiasındaki farklı isimleri özenle bir araya getiriyor. Kitap eki ve Hasan Aycın’ın derinlikli çizgileri her ay gazetenin ekleri arasında yer alıyor. Osmanlı zamanındaki altı dilli takvimlere bakıp öykünen bizler için güzel bir cevap olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar üç dilde yayın yapsa da Türkçe düşünüyor Açık Medeniyet, bunu da ekleyelim.

Makas’ı açmak

İki aylık edebiyat dergisi Makas’ın yeni editörü Halil Solak oldu. Derin Tarih dergisi ve Yeni Şafak gazetesindeki imzalarından tanıdığımız Solak; edebiyat tarihi, kitap incelemeleri ve denizcilik tarihi konusunda yoğunlaşmış genç isimlerden. Makas dergisine yeni bir soluk getireceğine inandığım Solak, aynı zamanda doktora çalışmasına da devam ediyor. Solak’ın hayatla beslediği akademik çalışmalarının da leziz olacağını düşünüyorum. Takip ettiği konuların etrafındaki entelektüel arkeolojik kazılarını azimle devam ettiren Solak’la her görüşmemizde edebiyat tarihine ilişkin dedikodularla neşemizi buluruz. İSAM Kütüphanesi’nin gedikli ziyaretçilerinden Halil Solak’a bu yeni görevinde başarılar dilerim.

Oş Pazarı’nın Ekmekleri

TİKA Başkanı Serdar Çam sosyal medyayı başarılı kullanan bürokratlardan. Göreviyle ilgili paylaşımlarının yanı sıra zaman zaman gündemle ilgili görüşlerini paylaşıyor. Tartışmaya girmekten uzak ve her biri tecrübelerle damıtılmış analizler takipçileri tarafından ilgiyle okunuyor. Geçen hafta Cumhurbaşkanı delegasyonuyla Kırgızistan’da bulunan Çam, Bişkek’teki Oş pazarından renkli kareler paylaştı. Renkli pazar yeri görüntüleri seri halinde birbirini izledi. Kırgızistan’a gitmeyenler için bir gezi yazısı kıvamındaki paylaşımlar aynı zamanda Türk Cumhuriyetleriyle nasıl güçlü ortak paydalarımızın olduğunu gösteriyordu. Her şeyin organiği makbuldür, sosyal medya paylaşımlarının da öyle. Benim gözüme kocaman bir ekmek çarptı. Fotoğrafta 20 Kırgız Somu olduğu belirtilmiş. Bizim parayla 2 TL’den az. Sırf görüntüsü için alınırdı. Merak ettiyseniz Twitter’da Serdar Çam’ın hesabından bakabilirsiniz.

Küçük çocukların büyük gündemi: Fikri Bol Fikri

Küçük kızım bütün yazı bir kitap serisi okuyarak geçirdi. Önce fazla aldırmadım ama sonra gömüldüğü kitapların bir seri olduğunu ve sekiz yaşındaki bir kız çocuğunu içine çektiğini fark edince üzerine konuştuk biraz. Fahri ve Fikri adındaki iki arkadaşın maceralarını anlatan iki seri var. Birinin ismi Fikri ve Fahri diğerinin ise Fikri Bol Fikri’nin Maceraları. Eğlenceli dille yazılmış bu seri seviyeyi düşürmeden popüler, sıkıcı olmadan öğretici olmanın formülünü bulmuş gibi. Nereden mi anladım? Üsküdar’da Mihrimah Sultan Çocuk Kütüphanesi’nde Nöbetçi Blog tarafından 24 Eylül’de serinin yazarı Nehir Aydın Gökduman’la yapılacak söyleşiyi dört gözle bekliyor. Bu güzel yayın için herkese ama özellikle Erdem Yayınları’nın genel yayın yönetmeni Melike Günyüz’e özellikle teşekkür ediyoruz. Hayal dünyasına verdikleri bu çok kıymetli giriş biletleri için…

Kahve fidanının hatırlattığı…

Kadim dostum (bu sıfatı kullandığıma göre yaşlandım a dostlar!) Sernur Yassıkaya’nın daveti ve fakülteden sınıf arkadaşım Gökhan Yücel’in katılımıyla Karaköy’de bir araya geldik. Karaköy kafeleri son yılların yükselen değerlerinden İstanbul şehir hayatında. Gönül sohbet ister kahve bahane deyip İlm-i Simya’ya sığındık. Hasan Emre Dipşar’ın eskiden fotoğraf stüdyosu olarak kullandığı mekan şimdi hem bir sanat alanı hem de kahvenizi yudumlayabileceğiniz nezih bir kafe. Karşısında Fil Books adı verilen bir kitapçı kafe de var. Siparişleri verip kahvelerimizi içerken masa üstündeki biçimsiz çiçek dikkatimizi çekti. Bir de ne görelim, o bir kahve fidanıymış. İçtiğimiz kahvenin nereden ne emeklerle masaya geldiğini unutturmamak için düşünülmüş güzel bir ayrıntıydı. Kahvelerimizi son damlasına kadar içtik diğer türlü bu güzel nimetin kadrini bilmeyenlerden olacaktık.

Haberin ötesindeki Afrika

Anadolu Ajansı dünyayı ayağımıza taşıyor. Basının kan kaybettiği bu dönemde özellikle dış habercilikte ajanslara büyük iş düşüyor. Daha önce Reuters ve AP’nin belirleyici olduğu alanda şimdi Anadolu Ajansı varlığını güçlü şekilde hissettiriyor. Ajans Yükselen Afrika ismindeki kitabıyla kıtanın dinamiklerini ve Türkiye ile olan münasebetleri kapsayıcı şekilde ele almış. Grafikler, görseller ve içerik kitabı tam bir başvuru kaynağı haline getirmiş. Dileğimiz bu kitapların dijital sürümlerinin ilgililerin kolayca ulaşacağı bir adrese konuşması. Konu Afrika olunca hepimizin çok çalışması gerekiyor. Öğrenecek çok şey var.