15 Temmuz darbe girişiminden sonra istihbarat kurumları daha fazla gündeme gelmeye başladı. Yapılması gereken bir iş de büyük veri analiziyle ilgili ülkemizin nerede olduğunu sorgulamak olabilir.
Büyük veri analizini siber dünyadaki izleri anlamlı bir veriye dönüştürme faaliyeti olarak tanımlayabiliriz. Bu alanda faaliyet gösteren Palantir şirketinin müşterisi olan istihbarat ve güvenlik kuruluşları arasında CIA, NSA ve FBI’ın yanı sıra İç Güvenlik Bakanlığı, Amerikan Donanması, Amerikan Hava Kuvvetleri, Özel Harekât Kumandanlığı ve Westpoint Askeri Akademisi var. Şirket JPMorgan Chase, Walmart ve Credit Suisse gibi şirketlere de hizmet sağlıyor. TechCrunch ülke tarihindeki en büyük finans dolandırıcılığına imza atan Bernard Madoff’u suçlamada Palantir yazılımlarının kullanıldığı yazdı. Haziran 2010’da başkan yardımcısı Joe Biden federal hükümet tarafından görevlendirilen Palantir’in yolsuzlukla mücadeledeki faydasını övdü.
Palantir’in danışmanları arasında Condoleezza Rice ve eski CIA direktörü George Tenet var. Tenet bir söyleşide “böyle bir imkâna 11 Eylül öncesinde sahip olmayı çok istedim” dedi. Bir önceki CIA direktörü General David Petraeus, Forbes dergisine verdiği mülakatta Palantir’in başarısını övdü.
Palantir, büyük veri analizi yazılımıyla özel algoritmalar kullanarak teröristlerin bağlantılarını araştırıyor. Yazılımın 2011 yılında El-Kaide lideri Usame bin Ladin’in yakalanmasında kullanıldığı ifade ediliyor.
Palantir’in desteğiyle aralarında çeşitli büyükelçilikler, Dalai Lama’nın ofis bilgisayarı ve NATO’nun Afganistan operasyonlarının yer aldığı bilgisayarın da bulunduğu 1300 kaynağa saldıran Çin kaynaklı Ghostnet ve Hindistan istihbaratını hackleyen Shadow Network’a darbe vurulduğu açıklanmıştı.
Soğuk Savaş sonrasında özelleştirmelerle dolar milyarderi olan Rus patronlar yanlarına eski ordu mensuplarını, istihbaratçıları, yetenekli mühendis ve finansçıları alıp birer oligarka dönüşmüştü. Rusya şartlarında belki bu bir ihtiyaçtı da. Daha sonra bu oligarklar ya Putin’e itaat etti ya da güçlerini devretti. Siyaset bilimi hocası Yevgenia Albats Rusya’da 6000 eski istihbarat ajanının kamu yönetiminde etkili pozisyonlarda görev aldığını yazdı. Rusya zaaflarını güvenlik devleti özelliğiyle bertaraf etme gayreti içinde… Oligarşi Rusya’da Ajanokrasi’ye evrildi.
ABD’de ise farklı bir dönüşüm var. Ülkede zengin sınıfın yapısı ve devletle etkileşimi değişiyor. Şimdi tekno oligarklar öne çıkıyor. Bunlar yetenekli kişileri buluyor, gelecek vadeden teknoloji şirketlerine ortak oluyorlar. Asıl soru şu… Yeni oligarklar ABD’yi ve dünyayı diğerlerinden farklı olarak neye dönüştürebilirler?
Facebook giderek farklı bir şeye dönüşüyor. Google arama motoru olarak tanındı, şimdi bugün insansı robot, insansız araba üretiyor, Titan Aerospace’i satın alıyor, New Mexico’da dev bir radyo vericisi inşa ediyor. Bu yatırımların arkasında bir düşünce, felsefe var. Son teknolojinin dönüştürücü gücünün farkındalar… Çünkü son teknolojiyi elde eden hükmediyor…
Şirketlerin arka planda birtakım isimler var. Teknolojik gelişme milyar dolarlık yüksek riskli yatırım fonlarından (Hedge Fund) besleniyor. Dünyanın her yerinde yetenekli insanları ve gelecek vadeden şirketleri araştırıyorlar. Neil Shen’in kurucusu olduğu Sequoia Capital China 300’e yakın firmaya yatırım yaptı. Mesela dünyanın en büyük Drone firması DJI’ya arka çıktılar. Tabi alışveriş karşılıklı yapılan bir şey… Neil Shen aynı zamanda Çin’in Silikon Vadisi’ndeki operasyonlarını yönetiyor.
Peter Thiel okyanusta yüzen yerleşim yerleri, sağlıklı insanların bağırsak florasının diğerlerine kopyalanması, insan ömrünün artmasıyla ilgili çalışmalar yürütüyor. Burada akla insan ömrünün biraz artmasını sağlayacak bir teknolojinin piyasa değeri nedir sorusu geliyor.
Thiel’in en büyük hissedarı olduğu, Büyük Veri Analizi alanında faaliyet gösteren ve 20 milyar dolar değer biçilen Palantir’in müşterisi olan istihbarat ve güvenlik kuruluşları arasında CIA, NSA ve FBI’ın yanı sıra İç Güvenlik Bakanlığı, Amerikan Donanması, Amerikan Hava Kuvvetleri, Özel Harekât Kumandanlığı ve Westpoint Askeri Akademisi var.
Thiel 21 yaş altında ülke çapında bir satranç ustasıydı. Felsefe ve hukuk okudu. Bu ilginç bir veri çünkü o internet üzerinden çalışan online ödeme sistemi PayPal’in kurucularından ve Facebook’un ilk yatırımcısı…
Amerikan devletinin ona sağladığını gençlere sağlıyor. Yeteneklerini değerlendirerek onlara yatırım yapıyor. Yakın zaman önce Amerikan üniversitelerini 1514’teki Katolik Kilisesi’ne, profesörleri iş yapmayan rahiplere, öğrencileri endüljans satın alanlara benzetti ve “okul, geçmişte nelerin başarıldığını öğrenmek için iyidir ama sizin cesaretinizi kırar” sloganıyla öğrencilerin üniversiteyi yarıda bırakıp girişimci olmalarını teşvik eden Thiel Fellowship programını kurdu. Bu programa seçilen eski öğrencilere 100.000’er dolar veriyor.
Teknolojinin küreselleşmeden de önemli olduğunu düşünüyor. Dünyayı değiştirecek şeyin teknoloji olduğuna inanıyor. ABD’nin siyasi olarak dönüştüğünün farkında… Bir söyleşide kapitalist demokrasinin oksimoron olduğunu söylüyor ve Cumhuriyetçi Parti destekçisi olarak bu seçimde Trump’a destek veriyor.
Son tahlilde yeni başkanını seçmek üzere olan ülkede 1950’de en zengin yüzde 1’lik kısım gelirin yüzde 5’ini elde ederken bu azınlık şimdi gelirin yüzde 95’iyle ekonomiyi domine ediyor. Ülkede demokrasinin bir oyuna dönüşmesinin arka planında bu istatistik var.
CIA yakın zamanda Dijital Yenilik Direktörlüğü kurarak Silikon Vadisi şirketlerinden yararlanmaya başladı. CIA’in yatırım iştiraki In-Q-Tel Silikon Vadisinde Lab41 adlı bir özel teknoloji laboratuvarı kurdu.
In-Q-Tel’in yatırım yaptığı firmalardan Geofeedia Greenpeace aktivistlerini, öğrenci gösterilerini ve siyasi hareketleri takip ediyor. Oakland, Chicago, Detroit gibi belediyelerin hizmet satın aldığı Geofeedia’nın bir yöneticisi Black Lives Matter protestolarındaki şiddet potansiyelinin yüksek olduğunu önceden tahmin ettiklerini ifade ediyor.
Tabi bu faaliyetlere endişeyle bakanlar da var. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği avukatı Lee Rowland, “Kimin tehdit unsuru olduğuna özel şirketlerin oluşturduğu algoritmaların karar vermesine izin verdiğinizde, insanların bakış açılarına hatta -yasalara bile karşı çıkarak- mensubu olduğu ırka ya da dine dayanılarak fişlenmelerine de imkân sağlamış oluyorsunuz” diyerek duyduğu şüpheyi ifade ediyor.
In-Q-Tel çalıştığı şirketleri sitesinden duyuruyor. Ancak The Intercept’ten Lee Fang’a göre In-Q-Tel portföyünde olup kamuoyuna duyurulmamış şirketler var. Bu şirketlerden bazıları şunlar:
Aquifi (3D görüntüleme yazılım), Beartooth (Mobil ağ), CliQr (Bulut yönetimi), CloudPassage (Altyapı güvenliği), Databricks (Büyük veri analizi), Dataminr (Durumsal farkındalık), Docker (Açık platform), Echodyne (Yeni jenerasyon elektronik taramalı radar sistemleri), Epiq Solutions (Yazılım tanımlı radyo platformları ve aplikasyonları), Geofeedia
(Yer bazlı sosyal medya izleme platformu), goTenna (Akıllı telefonlar için alternatif şebeke), Headspin (Network odaklı mobil uygulama performansını artırma), Interset (Büyük veri analizi), Keyssa (Temassız data transferi), Kymeta (Genişbant uydu iletişimi), Lookout (Bulut bazlı mobil sibergüvenlik).