Terörle bu başarılı mücadele sayesinde başta İstanbul olmak üzere batıdaki büyük metropollerin yanı sıra on yıllardır terörün nefesini ensesinde hisseden Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri gibi Doğu ve Güneydoğu'daki kentlerimiz de artık daha güvenli ve daha huzurlu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, önceki gün Ankara'da İl Emniyet Müdürleri 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin tarihin en büyük terör mücadelesini verdiğini belirterek, “Tüm terör örgütlerinden 2017 yılında 697 önemli olay engellemiştik; bu sayı her yıl azaldı ve 2021 yılı için 156'ya geriledi. Çok şükür ki 31 Aralık 2016’dan beri, şehirlerimizde herhangi bir terör olayı yaşanmamıştır. PKK'nın kırsaldaki eylem etkinliği bile son 6 yılda yüzde 95 azalmıştır” dedi.
Soylu’nun açıkladığı bu verilerin etkilerini vatandaş olarak hepimiz hissediyoruz.
Terörle bu başarılı mücadele sayesinde başta İstanbul olmak üzere batıdaki büyük metropollerin yanı sıra on yıllardır terörün nefesini ensesinde hisseden Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri gibi Doğu ve Güneydoğu’daki kentlerimiz de artık daha güvenli ve daha huzurlu.
Terör örgütüne katılım tarihinin en düşük seviyesine gerilerken, örgütten kopmalar da her geçen gün daha da artıyor.
PKK, sadece yurt içinde değil merkezi yapılanmasının bulunduğu Kuzey Irak’ta da kıpırdayamaz duruma geldi.
Gizlendikleri mağaralardan kafalarını her çıkardıklarında darbeyi yiyorlar.
Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi ile geliştirilen iş birliği sayesinde terör örgütünün, bu bölgedeki yerleşim alanları üzerindeki etkisi de iyice sınırlandırıldı.
PKK’nın son birkaç yıldan bu yana Kuzey Irak’ta en rahat hareket edebildiği yer, Talabanilerin partisi KYB’nin denetimindeki Süleymaniye bölgesiydi.
Ancak onlar da PKK ile iş birliğine gitmenin kendilerine ne denli büyük zararlar vermeye başladığını görerek terör örgütü ile aralarına mesafe koymaya başladı.
Aynı zamanda adlı IKBY Parlamentosu milletvekili olan Cemal Hewêz adlı bir KYB yöneticisinin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada kullandığı, “KYB olarak en büyük hatamız PKK ile yakınlaşmak oldu. Şu an en çok zorlandığımız ve en çok karşı karşıya kaldığı sıkıntı da bu. Zaten bu durumdan dolayı Türkiye, KYB’ye karşı cephe almış konumda. Türkiye, Ankara’daki temsilciliğimizi kapattı. Tüm bunların bize maliyeti çok ağır oldu” şeklindeki ifadeler, PKK ile yaptıkları iş birliğini itiraf etmenin yanı sıra bunun kendileri açısından ne denli büyük bir hata olduğunu anlamaya başladıklarını gösterir nitelikteydi.
Bu çerçevede son dönemde KYB’nin de Barzanilerin KDP’si gibi Türkiye ile ilişkilerini düzeltme arayışlarının bir neticesi olarak Süleymaniye bölgesinde de PKK’ya ağır darbeler vurulmaya başlandı.
Terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin önemli kısmı, kendileri açısından daha güvenli gördükleri bu bölgede etkisiz hale getirildi.
Bu gelişmelerin ardından PKK’nın Kuzey Irak’ta rahat hareket edebildiği tek bölge olarak, İran destekli Haşdi Şabi güçleriyle birlikte denetimlerinde tuttukları Sincar bölgesi kaldı ki bir yandan Türkiye’nin yürüttüğü hava destekli operasyonları bir yandan da Bağdat ve Erbil yönetimlerinin burada denetimi sağlamaya yönelik hazırlıkları, terör örgütünün yakın zamanda Sincar’dan da sökülüp atılabileceğini gösteriyor.
Irak’taki kadar olmasa bile benzer bir sıkışma hali terör örgütünün Suriye kolu PYD/YPG için de geçerli.
Terör örgütü PYD/YPG, denetimi altında tuttuğu bölgeleri yönetmekte zorlanıyor.
ABD’nin kendilerine verdiği desteği yeterli görmeyen PYD’nin, Esad yönetimi ile anlaşma çabalarından şu ana kadar bir sonuç çıkmadı.
Açlık ve yoksulluğun pençesinde kıvranan ve de terör örgütünün baskıcı uygulamalarından bıkan bölge halkının PKK/PYD’ye yönelik tepkisi ve öfkesi her geçen gün artıyor.
Türkiye’de yok olma seviyesine gelen ve 40 yılı aşkın süredir varlığını sürdürdüğü Irak’ta can çekişen PKK ile Suriye’de de giderek kan kaybetmeye başlayan aynı terör örgütünün bu ülkedeki kolu, son dönemde Avrupa’da çıkış yolu aramaya başladı.
PYD yöneticilerinin geçtiğimiz günlerde Stockholm'de İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ile yaptıkları görüşme bu arayışların bir ürünü.
Aynı şekilde PKK da Avrupa’daki destekçileri aracılığıyla sesini duyurma çabasında.
Başta Almanya, Fransa ve Belçika olmak üzere birçok ülkede gösteriler düzenleyerek ve tanınmış bazı yazar ve akademisyenlerin isimleriyle çeşitle gazetelere ilanlar vererek hem Türkiye’nin yürüttüğü operasyonları engelleme hem de PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılmasını sağlama gayretindeler.
Bu kesimlerin, özellikle Almanya’da SPD lideri Olaf Scholz’un başbakan olduğu yeni koalisyon hükümetini kendileri açısından bir şans olarak görüp, çabalarını bunların desteğini almaya yoğunlaştırdığını belirtmek gerek.
Koalisyon hükümetinin ikinci büyük ortağı Yeşiller Partisi’nden çok sayıda parlamenter ve yöneticinin bilinen Türkiye karşıtı yaklaşımları, bu anlamda terör örgütü ve destekçilerini umutlandıran bir unsur.
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün tebrik için aradığı yeni Almanya Başbakanı Scholz’un, özellikle tüm dünyada etkisini göstermekte olan ekonomik kriz döneminde ülkesinin çıkarları için Türkiye gibi en büyük ekonomik partnerlerinden biri ile karşı karşıya gelmek yerine iş birliğine yönelme ihtimalinin daha güçlü olacağı kanısındayım.
Bu çerçevede Ankara’nın geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan Belçika istihbarat servisinin PKK’nın ülkeleri için en büyük tehdit oluşturduğuna dair raporunu da güçlü bir şekilde gündemde tutarak hem Brüksel hem de Berlin ve Paris gibi başkentler nezdinde girişimlerini yoğunlaştırmasının hem terör örgütünün Avrupa’da çıkış bulma arayışlarının önünü kesilmesi hem de bu ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi açısından önemli ve yararlı olacağını düşünüyorum.