İnsan sorumluluk duygusunu sadece kendine değil tüm insanlara hatta tüm canlılara karşı duyar. İnsanlığın sınırları kendimizin dışında, başka insanların mutluluğun ile kesişir.
Hepimiz insanız ve duygularımızla, zaaflarımızla, günahlarımızla birbirimizden farkımız yok. İnsanlık ailesinin bir üyesi olarak hiç birimizin doğuştan rengimizi, ülkemizi, ailemizi belirlemek gibi bir olanağımız da yok. Aslında hiç birimizin birbirimizden üstünlüğü yok insanlığımızdan başka. Beşer olarak yaratıldık ve aslî gaye insan olarak ölebilmektir. Hepimizin insanlık dereceleri farklı olabilir ancak insanlık idealinde tekâmül etmek ve yücelmek insan onuruna yakışan bir davranıştır.
Hangi seviyedeyiz?
Hepimiz farklı kültür gelenek, göreneklere sahibiz. Türk olduğumuzu söylesek de bir Diyarbakırlı ile İstanbullu arasında kültürel açıdan çok farklılıklar olacaktır. Bir yörede ayak ayak üstüne atıp yaşça büyük birinin önünde yayılmak ayıp sayılırken bir başka kültürde bu ayıp sayılmayacaktır. Hatta mahalleden mahalleye kültürler, davranışlar değişecektir. İnsanın en önemli göstergesi karşısındakine gösterdiği samimiyettir. Kişinin kılığı, kıyafeti veya yürüyüşü, yemek yeme şekli ile dalga geçmek, küçümsemek o kişinin vicdansızlığını ve seviyesizliğini anlatır. Edep ve adabın dahi kültürlere göre değiştiğini görebiliyoruz. Bize düşen küçümsemek değil, doğru ve yüce davranışlarımızla gıpta edilecek bir konumda olabilmektir.
İnsaf sahibi olabilmek
İnsan sorumluluk duygusunu sadece kendine değil tüm insanlara hatta tüm canlılara karşı duyar. İnsanlığın sınırları kendimizin dışında, başka insanların mutluluğun ile kesişir. İnsanlar türlü türlü zorlukların üstesinden gelmek, hayatta kalmak ve çocukları için mücadele etmek durumunda kalabilirler. Dünyanın hangi coğrafyasında bugün, şu anda neler yaşanıyor hiçbirini göz ardı edemeyiz. Elimizden bir şey gelmiyor deyip tatile çıkıp umursamadan keyif yapamayız. Şuursuzca insanlığımızı ayaklar altına alıp sosyal medyadan ‘ben harika bir tatil geçiriyorum’ diyemeyiz. Savaştan kaçanları veya kaçmayanları oturduğumuz yerden hor göremeyiz. İnsanları güzel, iyi tarafları ile birlikte kucaklayabiliriz. Hiçbir insanın hatasına göz yummayız; uyarırız. Ama nefret etmeyiz. Nefret ettirecek şeyler söyleyerek toplumda infiale sebep vermeyiz.
Fiziki sınırlar
Ülkeler birbirlerini sınırlarla ayırmışlar. Hepsi kendine bir isim vermiş. Tıpkı bir ailenin dört duvarla çevrili evi olması gibi mahremiyet çizgilerimiz olmalı elbette. Yan komşumuzun başına kötü bir şey gelse kapımızı kapatıp, gözümüzü yumar mıyız? Yoksa elimizden gelen yardımı yapmaya mı çalışırız? İnsanlık vicdanını betona gömmediyse mazlumların başına gelenlere yüreği dayanamaz. Nerede olursa olsun ister ülkemizde ister ülkemiz dışında sınırları insanlık namına kaldırmalıyız, geçit vermeliyiz. Masum çocuklar feryat ederken ben yatağımda rahat uyuyabilir miyim? Fiziki sınırlar insanlığımıza nasıl bir sınır koyabilir ki? İnsan duvarını örer ama insanlığa bir halel gelmesin diye yapar bunu. Berlin duvarı dahi bir yere kadar dayanabildi. Sonunda insanlığın bir utanç duvarı olarak yeryüzüne çakıldı kaldı. Yaşam
mücadelesi hakkı olan insanların önüne engeller çıkarmak felaketlerine sebep olmak demektir. Sınırlar ötesindeki bir arkadaşınıza duygularınızla, telkinlerinizle onu intihardan dahi kurtarabilirsiniz. Sınırları insanlık adına kaldıralım böylelikle insanlığımızın sınanmasına izin vermeyelim.
Daha Azla Yaşa
Düğün davetinde ne giyilmeli
Malum düğün sezonundayız. Peş peşe akraba, dost, eş düğünlerine teşrif etmek durumunda kalıyoruz. Hanımlar için de en zor kısım kıyafet konusudur. Yakın akrabaysanız durum daha zor. Ama dost tabakasındansanız biraz daha kurtarabiliyoruz durumu. Moda bizi nasıl yönlendiriyor diye bir bakarsanız eğer bir giydiğinizi bir daha giymemeniz gerekir. Bir kıyafet ortalama 600 lira. Bu parayı bir gece giyeceğiniz kıyafete vermek günah değil de nedir? Bunun yerine giyim firmaları kıyafetlerini kiraya verdikleri bir ayrı bölüm açsalar çok iyi olurdu. İnternette bu tarz siteler var ancak çok riskli. Aslında siyah renk her zaman için kurtarıcıdır ama moda size diyor ki; yazın kır düğünlerinde simsiyah giyilmez. E ne yapacağız diye düşünürken. Size seçenekler sunuyor ve diyor ki siyah giyseniz bile üzeri çiçekli olsun. Resmi bir düğün daveti olacaksa şöyle giyin. Yok salon veya havuz başı düğün olacaksa şöyle giyin. Bu durumda her düğün için ayrı kıyafet alacaksınız ki buna can dayanmaz. Önerim her zaman dolabınızda siyah bir elbiseniz, pantolon veya eteğiniz olsun. Bunları farklı bluz ve ceketlerle aksesuarlarla yakıştırıp düğüne katılırsınız. Önemli olan kıyafeti üzerinizde taşıyabilmenizdir. Gerisi boş.