Türkiye'nin baskıları sonucu Suriye'de alan hâkimiyetini önemli ölçüde kaybeden PKK, bu sayede Kuzey Irak'ta güç kazandı.
Son iki haftadan bu yana Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) iktidarın büyük ortağı Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile PKK arasında ciddi bir gerilim var.
Gerilimin nedeni PKK’nın ana karargâhının bulunduğu Kandil yakınlarındaki Zine Werte adlı bölgeye bazı peşmerge güçlerinin konuşlandırılması.
Erbil’e yaklaşık 120 kilometre uzaklıktaki bu bölge PKK için, Kandil ile yerleşim yerleri arasındaki bağlantısını sağlaması açısından stratejik bir nokta.
Bölgesel hükümet önceki hafta koronavirüs önlemleri kapsamında giriş çıkışları kontrol amacıyla o bölgeye bir grup peşmergeyi gönderince gerilim doğdu.
PKK, “Buradan çıkın, burası bizim bölgemiz” diyerek peşmerge biriminin konuşlandığı alana kamp kurdu.
Bu durumun İHA ve SİHA’larla tespit edilmesinin ardından 15 Nisan’da TSK’ya ait uçaklar o bölgeyi bombaladı ve 4 PKK’lı öldürüldü.
Bu durumdan peşmergeleri sorumlu tutan PKK ile KDP arasındaki gerilim giderek tırmandı.
Aslında PKK ile KDP arasındaki gerilim geçtiğimiz temmuz ayında Erbil’deki bir restoranda Türkiye’nin konsolosluk yetkililerine yönelik düzenlenen saldırı sonrası başlamıştı.
Saldırı sonrası yürütülen soruşturmada saldırganlarla iş birliği yaptığı belirlenen restorandın şef garsonun PKK’nın denetimindeki Mahmur Kampı’nda kaldığının tespit edilmesi üzerine bu kamptakilerin Erbil’e girip çıkışlarına yönelik bir dizi kısıtlama getirilmişti.
O tarihten bu yana PKK ile KDP arasında bir gerilim yaşanıyordu.
Zine Werte’deki olay ise gerilimi daha da tırmandırarak PKK ile KDP’yi savaşın eşiğine getirdi.
Gelinen aşamada PKK, IKBY’yi “Mahmur Kampı’ndaki kısıtlamaları kaldırın ve bizim denetimimizdeki bölgelerden çekilin, yoksa savaş çıkar” diye tehdit ediyor.
HDP de IKBY yöneticilerine mektup göndererek aynı minvalde taleplerde bulundu.
IKBY ise özetle “Buralar bizim bölgemiz. Başımıza bela olmayın. Sizin hesabınız Türkiye ile. Gidin sorunlarınızı onlarla çözün” diyor.
Aslında bu belayı büyük ölçüde IKBY sardı kendi başına.
IKBY, özellikle son iki yıldan bu yana ABD’nin yönlendirmesiyle PKK ile ciddi bir yakınlaşma içine girdi. ABD ve Fransa’nın öncülüğünü yaptığı ve “Kürtlerin birliği”, “Kürtlerin ulusal ittifakı” gibi sloganlarla ambalajladıkları, Türkiye’ye karşı PKK’nın güçlendirilmesi projesine ortak oldular.
Türkiye’nin baskıları sonucu Suriye’de alan hâkimiyetini önemli ölçüde kaybeden PKK, bu sayede Kuzey Irak’ta güç kazandı.
Ve Bölgesel Yönetimi tehdit eder hale geldi.
Şimdi IKBY kendi denetimindeki bölgelerde dahi PKK’ya söz geçiremiyor.
Bırakın söz geçirmeyi PKK’nın “savaşırız” tehditlerine sözlü olarak bile karşılık çekiniyor.
Öyle ki IKBY Başbakanı Mesrur Barzani geçtiğimiz hafta konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Kendi denetimlerindeki bölgelerde farklı güç oluşumlarına izin vermeyeceklerini” söylerken bile PKK’nın adını anmaktan kaçındı.
Bıçak kemiğe dayanınca dün IKBY Başkanı Neçirvan Barzani çıkıp, “PKK burada meşru bir güç değil. Topraklarımızdan çıksın” dedi.
Neçirvan Barzani’nin açıklaması Mesrur Barzani’nin açıklamasına oranla çok daha cesur bir çıkış ancak “Çıkın” demekle PKK oralardan çıkar mı?
Elbette çıkmaz.
Bu “Kürtler arası ittifak” söylemleri gündeme geldiği günden bu yana sayısız kez yazdım, “IKBY, ABD’nin zorlamasıyla da olsa PKK ile böyle bir iş birliğine girmekle kendi sonunu hazırlıyor” diye.
“Bu durum sadece Erbil-Ankara ilişkilerinin bozulmasıyla sınırlı kalmaz sonunda PKK başlarına çöreklenip o bölgeyi de onlara, oradaki Kürtlere zindan eder” dedim.
İşte bugün olan bu.
Hatta bu daha başlangıç.
IKBY, oturup şapkasını önüne koyup PKK’ya karşı ciddi bir strateji geliştirmedikçe ve bunu hayata geçirmedikçe PKK başlarına bela olmaya devam edecek.
IKBY’nin öncelikle yapması gereken “Kürtlerin ittifakı” adı altında tüm Kürtleri başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin aleyhine piyon olarak kullanmayı amaçlayan bu şer projelerden çekilmektir.
Ardından kendilerine bağlı yayın organları olmak başta üzere kendi bölgelerindeki tüm yayın organlarının PKK lehine propaganda yapmalarının önüne geçmek.
Sonrasında da PKK’yı Kuzey Irak’ta “yasaklı örgüt” ilan ederek tüm faaliyetlerini yasaklamak.
IKBY’nin PKK ile doğrudan bir savaşa girmekten çekinmesi anlaşılabilir bir durum olabilir
Ancak Erbil yönetimi en azından Ankara ile iş birliği yaparak hem Türkiye’deki hem de Kuzey Irak, Suriye ve İran’daki hatta Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yaşayan Kürtlerin başına bela olan bu illetin yok edilmesine katkı sunabilir.
“Aksi durumda bu terör illeti ilk olarak orada kendilerini boğacak, haberleri olsun!” diye bir kez daha naçizane uyarımızı yapmış olalım.