Bu noktada ayrı bir parantez açmam daha gerekiyor, her ne kadar siyasi düşüncelerimiz birbirine zıt olsa da İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerini de kutluyorum.

Normalde bugün Ahmet Davutoğlu’nun bir gazeteye yaptığı açıklamaları yazacaktım ama vazgeçtim.

Çünkü hiçbir siyasi konu yitip giden canlardan daha değerli değil.

Yazımı yazmaya başladığım saatlerde merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6.8 büyüklüğündeki depremde 1000’in üstünde kişi yaralanırken, 20 kişi de hayatını kaybetmişti.

Ne büyük acı, şu aşamada tek tesellimiz can kayıplarının artmaması ve enkaz altındaki vatandaşlarımızın sağ bir şekilde kurtarılması.

***

Deprem olur olmaz, devletin tüm makamları gereken tedbirleri sağlayarak seferberlik ilan etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada Çevre ve Şehircilik, İçişleri ve Sağlık Bakanlarını bölgeye gönderdiklerini söyledi.

Bu noktada ayrı bir parantez açmam daha gerekiyor, her ne kadar siyasi düşüncelerimiz birbirine zıt olsa da İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerini de kutluyorum.

Deprem duyulur duyulmaz, hiçbir siyasi açıklamaya girişmeden tüm yardım ekiplerini bölgeye sevk ettiler.

Görmek istediğimiz tavır da bu işte, çünkü hiçbir siyasi mücadele insan canından daha değerli değil, eğer bunun tam aksini düşünen var ise, batsın o düşünce!

Diğer illerdeki belediyeler de aynı duyarlılığı gösterdiler, ülke olarak yine bir doğal afet karşısında birleştik ve 82 milyon olarak kalbimiz Elazığ’da kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız için atıyor.

Biz böyle bir ülkeyiz, siyasi düşüncelerimiz farklı olabilir ama böyle acı olaylar karşısında birleştiğimizde hangimizin içi umutla dolmuyor ki?

Ve inanın, hayat felsefemiz, yaşam tarzımız, düşünce biçimimiz farklı olsa da, aynı kaldırımda yürüyüp birbirimize temas etmesek de o kaldırımda yürüyenler dışında sarılacak kimsemiz yok.

Elbette tüm Türkiye böyle acı ve acil bir olay karşısında birleşmişken kalpleri kötü, zihniyeti çukur olan kimseler ortaya çıkmadı da değil.

Belki de dünyanın en alçakça şeyi hayatını kaybeden ya da enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlar varken bundan siyasi bir malzeme çıkartmak.

Daha ölü bedenler soğumamışken deprem vergilerinin nereye gittiğini sorgulamanın zamanı mı?

Enkaz altında onca insan yardım beklerken Kızılay’a yapılacak bağışlara karşı çıkmak da neyin nesi?

Böyle insanlarla aynı havayı soluduğumuz için bir kez daha utandım, bir kez daha öfke duydum.

Elinizi vicdanınıza koyun, siyasi ikballerinin hırsına kapılmış, gözleri Erdoğan nefretinden başka bir şeyi görmeyen bu insancıkların yitip giden canlar üzerinde yaptıkları politika bu ülkenin iyiliği için olabilir mi?

Asla olamaz, onları dikkate bile almadan üzerimize düşen görev imkânlarımız doğrultusunda deprem mağduru insanlarımıza yardım etmek olmalı.

Açıkçası birkaç ay önce yaşadığımız İstanbul depreminde telefon hattı şirketleri çok kötü bir sınav vermişti, bu depremde şu ana kadar bir iletişimsizlik sanıyorum ki yaşanmadı, altyapı olarak gereken çalışmaları yapmışlar, kendilerini tebrik ediyorum, bu önemli bir gelişme.

***

Deprem artık öyle ya da böyle hayatımızın bir parçası, gereken tedbirleri alarak bu doğal afetle yaşamayı öğrenmeliyiz.

Prof. Dr. Naci Görür, ekim ayında bir televizyon kanalında bu depremi nokta atışı olarak tahmin etmişti.

Bundan sonra yapılacak en iyi şey, konunun uzmanlarıyla daha çok bir araya gelip depreme karşı hazırlıklarımızı olabildiğince artırmak olmalı.