Malum Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınmaları ve sonrasında çocukları zorla ya da kandırılarak dağa gönderilen ailelerin başlattığı eylem ile birlikte yeniden PKK-HDP ilişkisi yoğun şekilde tartışılıyor.
Tartışmalarda hatta konuyla ilgili yargılamalarda “HDP’nin PKK ile iltisakı”ndan söz ediliyor. İltisak sözcüğünü genel anlamda ilişkili olma durumu olarak biliyordum.
HDP-PKK ilişkisi bu tanımlama üzerinden bu kadar dillendirilince Türk Dil Kurumu’nun (TDK) sözlüğüne bakma ihtiyacı duydum.
TDK sözlüğünde iltisak, “kavuşma, bitişme, birleşme” olarak tanımlanıyor.
Birçok kimse bu tanımlamalardan yola çıkarak PKK ile arasına mesafe koymaması üzerinden HDP’yi eleştiriyor.
Bu tanımlamaların HDP-PKK ilişkisini tam anlamıyla karşılamadığı kanaatindeyim.
Tanımlama doğru yapılmadığı için analizler de yanlış oluyor diye düşünüyorum.
Bu iltisaklı olma kavramı üzerinden değerlendirildiğinde HDP ve PKK’nın ayrı yapılar olup sonradan ilintilendiği gibi bir sonuç ortaya çıkar.
Oysa PKK ve HDP sonradan birbirleriyle ilintilenmemiştir.
HDP, PKK’nın yan kollarından biridir.
PKK’nın KCK çatısı altında Türkiye, Suriye, Irak ve İran başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yan kolları vardır. Bunların içinde silahlı birimler, siyasi partiler, sivil toplum örgütü adı altında çeşitli oluşumlar vardır.
Bunların tümü doğrudan KCK’ya bağlıdır. Tümünün yönetim şemaları ve faaliyetleri doğrudan KCK tarafından belirlenir.
Bu yapıların hiçbirinin PKK’ya rağmen var olma şansı yoktur.
Bunların hiçbirinin PKK ile bağlarını koparma şansı da yoktur.
Bunu yapmaya çalışanın kafası koparılır.
Bu durum, bu yapıların yönetiminde veya içinde yer alan herkesin PKK’lı olduğu anlamına gelmiyor. Ana yürütücü kadrolar PKK’lıdır ancak bu yapılar oluşturulurken PKK’lı olmadığı halde duruşları itibariyle kendilerine yakın olan kişileri ya da grupları da bünyelerine katarlar ya da katmaya çalışırlar. Bu yapılar, siyasi hedeflerine ulaşmak için zaman zaman kendilerinden olmayan, kendilerine yakın da olmayan ve hatta kendilerine karşı olan yapılarla iş birliğine de giderler.
HDP’nin, çok sayıda sol örgütün siyasi uzantılarıyla geliştirdiği ilişki, PKK’nın o uzantıların bağlı olduğu örgütlerle yaptığı ittifakın bir sonucudur.
Yine HDP’nin FETÖ’nün uzantılarıyla ilişkileri (Diyarbakır Büyükşehir Belediye eski Başkanı Gülten Kışanak’ın Ekrem Dumanlı ile görüşmesi gibi) PKK’nın AK Parti hükümetine karşı FETÖ ile yaptığı iş birliğinin bir devamıdır ki bu ilişki ve iş birliğinin Washington tarafından organize edildiği herkesin malumudur.
Aynı şekilde HDP’nin CHP ile kurduğu ve giderek geliştirdikleri ittifak da yine “ortak düşman” olarak gördükleri AK Parti’ye karşı geliştirilen stratejinin bir parçasıdır ki yine aynı şekilde bu stratejinin de Washington tarafından geliştirildiği sır değil.
Dolayısıyla durum böyle iken HDP’nin PKK ile ilintisini kesme beklentisi boş bir beklentidir.
HDP’nin PKK’ya karşıymış gibi görünen bir rota izlemesi bile ancak PKK’nın onayı ile gerçekleşebilir.
Bu saptamalardan yola çıkılarak öyleyse “HDP’nin bir gün dahi geçirilmeden kapatılması gerekir” denilebilir. Hukuken bir doğru da olabilir ancak kanımca siyaseten bu da çözüm değil. Zira daha önce bu yönden birçok kez denenmiş olmasına karşın herhangi bir çözüm ortaya çıkmadı.
HDP’nin kapatılması da HDP’nin PKK ile bağlarını koparması gibi boş bir beklentiye girmek de doğru değildir.
Yapılması gereken HDP’nin siyasi zemininin ortadan kaldırılmasını sağlayacak politikalar üretilmesidir.
Bunu yapması gereken de yargı değil siyasettir.