Yolda bulduğumuz taşı başkasının ayağına çarpıp tökezlemesin diye kenara iteriz.
BAYRAM BULMACASI
Sevgili okurlarım ve takipçilerim. Biraz düşünelim zihnimizi çalıştıralım ve de hayal gücümüzü görelim istedim. Bu nedenle sizlere Foto Kritik bölümünde bir bulmaca hikaye anlattım. Sizden ricam hikayenin sonunu tamamlamanız. Hikayelerden seçeceğimiz üç kişiye sürpriz kitap hediyemiz olacak. Hikayeleri konu bölümüne “Bayram bulmacası” yazarak [email protected] adresine gönderiniz. Seçtiğimiz hikayeleri Buluşma Noktası sayfamızda paylaşacağız. Güzel bir bayram geçirmeniz dileği ile yüce Allah tekrarlarını nasip etsin. Muhabbetle.
HAYAT BİR DENGEDİR
Yolda bulduğumuz taşı başkasının ayağına çarpıp tökezlemesin diye kenara iteriz. Yerde parçalanmış ekmeklere basmamak için elimizle alıp yüksekçe bir yere bırakırız. Bunun gibi daha birçok misal bulabiliriz. İşte bu hayatın kendisidir. Zira önceki işlem bir sonraki adımımızın yönünü belirleyecektir. Arkadan gelene yol açtığımız için hareketlerimizin bütünü bizi güzel düşünmeye ve doğru mantık kurmaya nihayetinde de kalbimizle akıl etmeyi refleks haline getirecektir. Daha da ötesi kaldırımtaşları arasından neşvi nema bulmuş Hüdainabit küçücük bir çiçekçik bile bu denge içinde hayat bulabiliyorsa onun da bir arı, bir kelebek ve bir böcek tarafından koklanmaya ve sevilmeye ihtiyacı var demektir. İşte bu dengeyi İlahi sırda aramak ve bunun idrakine varmak da biz kullara düşer.
Eşya tabiat ilişkisi
İslam’da tabiatı anlamak, anlamlandırmak yaratılan her şeyin bir amacı olduğuna iman etmek ve bir yandan da insanın tabiat ile ilişkisini sorgulaması beklenir. Ahseni takvim üzerine yaratılan insanın davranışları salt dünyaya ait veya salt ahirete de ait değildir. Her anımız bir denge yani Sıratı müstakim üzerine olmalıdır. En güzel bir biçimde yaratılmış olan insan Kur’an’a göre kendini sürekli hesaba çekmeli hareketlerinin sorumluluğunu bilmelidir. İnsan ağaçtan, dağdan taştan, dereden tepeden, hayvandan böcekten gayri tek başına esip gürleyecek ve ahkam kesecek bir varlık değildir. İnsanın hizmetine sunulmuş olan doğaya, eşyaya karşı bilinçli olmalı ve aksi durumda da başına gelebilecekleri bilmeli. Yüce Allah kullarının hizmetine verdiklerini gerektiğinde almasını da bilir. Bize düşen verilen bütün nimetlerin kadri kıymetini bilmek ve şükretmektir.
Sekülerizm aldatmacası
Hristiyanlık uzun süredir Tanrı problemi ile karşı karşıyadır. Bunun nedeni de eşyanın varlıkla ve hakikatle ilişkisini kaybetmiş olmasındandır. Bunun sonucu olarak da Batı dünyasının düştüğü ikilem dünyevileşme dedikleri sekülerizm ile yeni bir ideolojiyi güya günün şartlarına uyma bahanesiyle oluşturmuştur. Tabiatın büyüsünü bozan Batı alemi kendini her şeyin hakimi ilan edip yer üstünde, yer altında ne varsa kendisinin hakkı görmeye başladı ve bunu da sekülerizm ile meşrulaştırdı. Batıda muhteşem bir doğa; tahrip edilmemiş ormanlık, parklar, binalar vs görüyorsanız bu sizi aldatmasın. Batı bunları kendisine hak gördüğü için yaparken doğuyu sömürerek, tahrip ederek yine bunu da kendine hak gördüğü için yapmaktadır. Oysa din bir milletin ve ırkın değil, bütün insanlığın kurtuluş reçetesidir. Bu reçetenin tarifinde temelde adalet; sevgi, şefkat ve merhamet yazar. İnsanlık ne ezen ne ezilenlerin dünyasıdır; insanlık her anlamda huzura ve mutluluğa koşan insanlığın dünyasıdır. Bize düşen bu şuurda yaşamaktır.
Derviş yere sert basmaz
Huşu içinde, adeta yere basmakla basmamak arasında tüy hafifliğinde yürürlermiş. Edeben yere bile sertçe basmazlar, kapıyı değil tekmelemek usulca tıklatırlarmış. Eşyanın da bir hakikati olduğunu bildiklerinden insanoğluna hizmet eden hiçbir eşyaya nefsi davranmazlarmış. Giydikleri kıyafetleri bu beni bugün ısıttı veya sıcaktan korudu diye ihtimamla katlar yerine koyarlarmış. Anlattıklarım bir hikaye değil gerçek. Şimdi tüm bu anlattıklarımı bir hızlı çekime aldığınızda günümüzde neden kabalaştığımızı anlamak mümkün olacaktır. Yavaşlamak zorundayız. Fark etmek ve dengeyi kaybetmemek için suhuletimizi korumalıyız. Bizim inancımızın ve kültürümüzün gösterdiği bir değer de itidaldir. Denge itidalle anlam kazanır. Öfkeyi, kini yenmek sürekli iyilik yaparak barışı sağlamak da dengenin öbür yüzüdür. Boşuna dememişler “ağır ol da molla sansınlar” diye!...
İnsan İlişkilerinde denge
En zor olanı da insan ilişkilerinde bir denge kurmaktır. Etrafımızda ilişkilerinde ya aşırı müsamahakarlığa ya da kestirip atan örneklere rast geliyoruz. Oysa biz hoşgörüyü esas almalıyız. İzzeti nefsimize yapılan tehditleri ve tecavüzleri özgüven ile aşabilmeli ve o yanlışı yapanları hayat çerçevesinde dondurarak bizi üzmelerine engel olmalıyız. Hoşgörülü kişi aynı zamanda kendi egosunu aşmış, kibirden uzak ve hataları ile insanları kabullenip gerektiğinde de esaslı bir ders verebilen kişidir. Ama bunu yaparken iradesini Allah’a teslim ederek hareket eder, başkası için değil ancak Allah’ın rızasını kazanmak adına bir denge kurmaya çalışır. Her ne yaparsak yapalım Allah’ın Kitabı’na göre hareket ettiğimizde Allah’ın rızasını kazanmış olacağız. İnsanı sadece iskeleti ayakta tutmaz. Asıl insanı ayakta tutan onun ruhu, özü ve canıdır vesselam.
KIRK KOYUN
Bir rüya gördüm. Dediler ki kırk koyun, kırkı da kırk günah taşıyor. Onları alıp sırat köprüsünden geçirirsen tüm günahların af olacak ve istediklerine kavuşacaksın. Kan ter içinde uyandım sabah uykusundan. Ezan okunuyordu. Düşündüm rüyayı. Anlamı ne ola ki! Kırk koyun ve kırk günah! Bilmece gibiydi. Uyuyamadım kalktım, giyindim ve sabah karanlığında dışarı çıktım. Yürümüşüm epeyce bir baktım karşımda bir bina üzerinde bir tabela asılı. Yazıyor ki: Kırk Koyun kırkının da yünü kırpılacak, sütü sağılacak, otlatılacak v.s. Allah Allah dedim bu da ne şimdi. Girdim içeriye, girer girmez başıma bir şey çarptı ki alimallah böyle bir ağrı ile hiç uyanmamıştım. Gözümü açtığımda içerideyim. Ama nerede? Bir adam oturuyor sisli puslu dumanlar ve kahkahalar arasında seçilmiyor. Öteki yana baktım birbirini boğazlayanlar bağıra çağıra kavga ediyorlar. Diğer yana baktım annesine, babasına bağıran bir genç. Diğer yana baktım karısını yalanlarla kandıran bir adam. Neredeyim demeye fırsat kalmadı bir baktım annem elinde bir bardak su ile yatağımın baş ucunda. Anneme anlattım rüyayı. Yorumladı dedi ki:………….
MİNİ RÖPORTAJ
Hayvanlar acı çekiyor mu?
Kurban kesen toplumların kesmeyenlere göre vahşet, katliam gibi olayları çok daha az işlediklerini biliyoruz. Ayrıca dövüş sporları gibi kan dökücü sporların genellikle kurban kesmeyen toplumlardan çıktığını uzmanlar yazıyorlar. Kurban kesmek kan akıtmak doğal bir ritüeldir. Psikolojik temelleri vardır. Bunun için özellikle merhum İlahiyat Profesörü Ali Murat Daryal’ın “Kurban kesmenin psikolojik temelleri” adlı kitabını tavsiye ederim. Bizde çeşitli meslek grubundan farklı dört kişiye sırasıyla aşağıdaki soruları sorduk. Bakalım ne cevaplar almışız.
• Sizce Kurban bayramında hayvanlar katlediliyor mu? Yoksa bu bir ibadet mi?
• Hayvanların kurban edilirken canlarının acıdığını düşünüyor musunuz?
• İnsanların hayvanlara iyi davrandığını düşünüyor musunuz?
• Bayramda daha önce küs olduğunuz biri ile barıştınız mı?
Ayşegül Yılmazer, Serbest Çalışan:
• Bence katlediliyor ama doğal bir olay gibi, çünkü doğada hayvanlar yaşamını sürdürebilmek için birbirlerini zaten katlediyor, doğurduğu yavrusunu yiyen var. İnsanlar da hayvanların en gelişmiş hali olduğuna göre doğal bir katliam süreci.
• Onun da canı var acır tabi ki.
• Düşünmüyorum çünkü insanlar empati yoksulu.
• Bayram diye karakterimden ödün vermem. Küstüğüm birisiyle bayram bahanesiyle barışmam. Ama barışmaya bahane arıyorsam olabilir
Meryem Baykara, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı:
• Bu bir ibadet.
• Evet, canları acıyor.
• İnsanlar hayvanlara iyi davranmıyor.
• Galiba hiç küsmedim çünkü hatırlamıyorum.
Enes Temel, Kasap:
• İbadet bu.
• Evet, acıyor.
• Genel olarak iyi davranmaya çalışıyorlar. Ellerinden geldiği kadar çabalıyorlar.
• Tabi barıştık, gittik bayramlaştık.
Coşkun Kaya, Mali Müşavir:
• Bu ibadet çünkü inançlı insanlarız, Allah yolunda insanlarız.
• Duayla kesiyoruz. Zannetmiyorum, hayır.
• Gündelik hayatta pek değil.
• Pek küsmüyorum insanlarla.
İNANÇLARA SAYGI
Pozitif
Dolmabahçe Saray’ı bahçesinde Saat Kulesi Kafe’de Cuma akşamı müzik sesi birden kesildi. Bu kesinti başta korku ardından da şaşkınlık uyandırdı. Yaklaşık 30 saniye sonra akşam ezanı okunmaya başladı. Ezan okunduğu zaman saygıdan dolayı derlenip toparlanmak Türk örfünde önemli yer tutar. Bu uygulama zarafetin en güzel örneklerinden. Saat Kule Kafe’nin hassasiyetine teşekkür ediyoruz.
Negatif
Kurban Bayramımız’ın ilk günüydü, bir kadın telaşla Cem Evi’nin bahçe kapısından içeriye girdi. Bina kapısını vurdu ama kimse açmadı. Bahçeden çıktığında kaldırımda duran bir grup gence ‘İçeride kimse yok mu?’ diye sordu. ‘Gençler biz de burada yabancıyız abla.’ dediler. Bunun üzerine kadın arkasını dönüp uzaklaşmaya niyetlendi. Delikanlılardan bir tanesi heyecanını yenemeyerek ‘Alevi herhalde!’ dedi. Kadın gayri ihtiyari geriye döndü, yüzünü buruşturdu. Üzüldü herhalde! Halbuki o kapıyı çalan bambaşka birisi de olabilirdi. Kapı sadece aile bireyleri tarafından çalınmaz ki. Bazen evde tuzu biten komşu, bazen misafirler, bazen hiç tanımadığımız birisi çalabiliyor kapımızı. Farklılıklarımızı yaşatmak gerek. Hele ki bayram günü daha hassas olmalıyız.
BU AFİŞ NE ANLATIYOR
Bir belediyenin Kurban bayramını kutlamak için halkın karşısına çıkarken kullandığı dile bir bakalım. İletişim bilimi açısından “Kurban bayramınız kutlu olsun” derken kendisini soyutlayan bir dil kullanmıştır. Kurban kesmek hayvan haklarını çiğnemek değil bir ibadetin yerine getirilmesidir. Bunu ima eden grafik kullanmak büyük bir hezeyandır. Bunu söylerken 30 Ağustos ve Cumhuriyet bayramı kutlamalarında ise aynı zihniyet “Bayramımız” derken kurban bayramında “bayramınız” dediğinde doğrudan ötekileştirmiş oluyor. Bu subniminal bir algı operasyonudur. Toplumu bölmeye kadar gider. Oysa bizi ayakta tutan milli birliğimizdir. Ardından göstergebilimi açısından afişi incelemeye devam ediyoruz. Afişte fon olarak kullanılan renk siyahtır. Siyah matemin, karanlığın, sıkıntının rengidir. Kara cehalet olarak da anlayabiliriz. Bu durumda afiş kara bayramınızı kutlarız derken kendi zihniyetini ve İslam dinine bakışını ortaya koymaktadır. Şöyle denilebilirdi; “İslam aleminin Kurban bayramını kutlarız.” Bununla bağlantılı olarak da afişi bayram renklerine yakışır bir şekilde hazırlanabilirdi. Dikkatli olmak zorundayız.