O zaman CHP tabanı neden bu İzmir mebusuna karşı susmayı tercih ediyor?
CHP’nin Ali Yiğit adında bir İzmir mebusu varmış.
Kimdir, necidir bilmem hatta adını bile yeni duyduğumu söyleyebilirim.
Herhalde bu İzmir mebusu İzmir’i babasının çiftliği sanıyor olacak ki geçenlerde rezalet bir açıklamaya imza atmış.
Açıklama şu şekilde: “Cumhurbaşkanı, Başbakan kafa tutuyor, Dışişleri kafa tutuyor. 'Avrupa Birliği’ni istemiyoruz' diyorlar. 57 yıl bu kapıda bekledik. AB’ye girmek için kanun değişiklikleri yaptık yüzlerce. Biz Avrupalı olmaya hazırız. Hele İzmirliler bu işe çok hazırlar. Orası demokrasiye açılan, Avrupa’ya açılan bir kapı gibidir. Biz bazen diyoruz ki 'Gerekirse de İzmir ayrılsın' yani biz istemeyiz, bu şartlarda bunlarla yaşamayı. Biz Avrupalı olmaya çalışıyoruz. Türkiye’de yaşayan demokrat, aydın, çağdaş insanlar Avrupalı olmaya hazır”
İşte CHP zihniyeti bu!
Açıklamanın tamamını koydum ki CHP zihniyetinin nasıl bir şey olduğunu görelim ve ibret alalım.
Ve sonra kendi kendimize soralım; bu açıklamanın HDP’nin bölücü açıklamalarıyla ne gibi bir farkı var?
Birisi Güneydoğu için bölücülük yapıyor, şimdi de diğeri çıktı İzmir için bölücülük yapıyor.
Coğrafyaların değiştiğine aldanmayın, zihniyetler değişmediği müddetçe gerisi teferruattır.
Zaten uzun zamandır CHP ile HDP arasında bir farkın kalmadığını (hatta olmadığını) herkes örnekleriyle gördü.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarındaki Kılıçdaroğlu ve CHP ibaresinin yerine Demirtaş ve HDP yazarsanız sırıtmayacağına emin olabilirsiniz.
Kaldı ki 7 Haziran seçimlerinden sonra CHP’li Şafak Pavey’le HDP’li Selahattin Demirtaş’ın “beraber iyi salladık” tadındaki can ciğer kuzu sarması pozlarına şahit olmamış mıydık?
Keza aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun HDP’li milletvekillerinin tutuklanmasına karşı çıkan açıklamalarını unuttuk mu?
O nedenle CHP zihniyetinden gelen bu açıklamalar bizi şaşırtmasa da ortada tuhaf bir durum var.
O da şu; bu açıklamaya ne CHP yönetiminden bir tepki geldi, ne de CHP tabanından.
Mustafa Kemal’in partisinden biri çıkıp “ayrılmaktan” bahsediyor ama Atatürkçü kesimden bir tepkinin geldiğini göremiyoruz.
Hadi HDP’lilere sahip çıkan Kılıçdaroğlu’nu geçtik, onun durumu zaten içler acısı da bu parti Atatürk’ün partisi ve hatta Cumhuriyeti kuran parti değil mi?
O zaman CHP tabanı neden bu İzmir mebusuna karşı susmayı tercih ediyor?
En başta bu açıklama Mustafa Kemal’in tarihsel mirasına ve İzmir’in şanlı tarihine bir hakaret değil midir?
Biz öyle düşünüyoruz da herhalde bazılarının gözlerini “Erdoğan nefreti” kör etmiş olacak bu pespaye açıklamaya bile susmayı tercih ediyorlar.
Örneğin, tüm İzmirliler adına sanki İzmir “tapulu malıymış” gibi konuşan bu mebus İzmir’in aslında “solun kalesi” olmadığını da bilmez.
Aslında İzmir Serbest Fırka’nın kalesidir.
Daha sonra Demokrat Parti ve Adalet Partisi’yle bu gelenek devam etmiştir.
İzmir’de Bülent Ecevit’le solun (buna da “ortanın solu” diye uydurma bir kavram buldular) birinci parti olarak çıktığı ilk yıl 1973’tür.
Hatta daha acı bir gerçeği söyleyelim; 2000’li yıllara dek İzmir’de sol toplamda %50’yi bile bulamamıştır.
Ama CHP mebusu bunları bilmediği gibi görmek de istemez.
Partisi de ancak fıkralara konu olabilecek şekilde bu açıklamanın üstüne bir de “Türkiye’yi Böldürtmeyeceğiz” mitinglerine başlayacakmış.
Elbet Ali Yiğit’in açıklamalarına karşı değil, her zaman ki gibi uyduruk iftiralarla AK Parti’yi ve Erdoğan’ı hedef alacaklar.
Benim gördüğüm bugüne kadar AK Parti’nin içinden böylesine “bölücü” laflar eden bir kişi çıkmadı ama CHP’den görüldüğü üzere çıktı.
O zaman bu mitingleri partisi bu mebusa karşı düzenlerse hiç fena olmaz.
Lakin CHP, kendi partisinden bir mebusunun bu açıklamalarını görmeyip sırf algı operasyonu kasmak adına bu mitingleri düzenleyecekse tarihin en büyük saçmalığına ve komikliğine imza atar.
Yiğit, açıklamanın bir yerinde diyor ki “çağdaş, demokrat ve aydınlık İzmirliler”.
Doğru İzmir demokrattır!
15 Temmuz’daki FETÖ’cü darbe girişiminden sonra Konak Meydanı’nda sabahlara kadar 40 bin kişiyle nöbet tutmuş, darbeci teröristlere karşı gereken cevabı en iyi şekilde vermiştir.
Demokratlık, çağdaşlık budur.
Yiğit’in sandığı üzere “Avrupalı” olmak adına Kordon’da içki içmek, Alsancak’ta turlamak, Karşıyaka’nın güzel restoranlarında yemek yemek demokratlık ve çağdaşlık değildir.
Ama CHP zihniyeti bugüne kadar bu ülkeye demokratlığı ve çağdaşlığı bu şekilde dayatmayı tercih etmiştir.
Onun için kendinden olmayanları dışlamış, halkı aşağılamış, her zaman kendisinin haklı olduğunu düşünmüştür.
Bir de bunu Mustafa Kemal’i kullanarak, batak zihniyetlerine onu alet ederek gerçekleştirmiştir.
Ama Erdoğan liderliğinde AK Parti zamanında bu zihniyetle hesaplaşılmış Türkiye’de her kesimin eşitlenmesi sağlanmıştır.
Zaten tahammül edemedikleri durum budur.
Kendi gibi düşünmeyenlerle, “koyun” olarak gördükleri halkla eşitlenmemek adına “AB’ye girmek için gerekirse ayrılalım” diyecek kadar düşmüşlerdir.
Kendi halkından nefret eden bu zihniyet İzmir’e ve İzmirlilere yakışmıyor.
En bariz örneği bu zihniyete hâkim İzmir belediyesiyle İzmir bırakın yerinde saymayı geri gitmiştir.
Beş senede üç metro durağı açılmış, toplu ulaşım berbat hale gelmiş, tek bir proje uygulanmamıştır.
Artık bu zihniyet öyle bir hâl almıştır ki “gerekirse Türkiye’den ayrılalım” noktasına kadar gelmiştir.
İktidardan da talebim bu mebusa karşı okkalı bir cevabın en kısa sürede verilmesidir.