Ali Bey'in biraz da "cambaza bak" zarureti ile altını harladığı "yıldız muhabbeti"nde Cumartesi günü yeni bir aşamaya geçildi.
En güzel Zeki Müren söylerdi, biraz da kendi hâlet-i rûhiyesinin yansıması idi muhtemelen, …gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar, yer yüzünde sizin kadar yalnızım diye devam eder şarkımız.
Ali Bey’in biraz da “cambaza bak” zarureti ile altını harladığı “yıldız muhabbeti”nde Cumartesi günü yeni bir aşamaya geçildi. Divan Kurulu’nda büyük bir “R” izledi milyonlar. Ali Bey; beş yıldıza doğru beşinci vitesle son sürat giderken, beş yıldızlı formalarla yerli-yabancı maçlara çıkarken ve ortalığı yıldıza boğmuşken birden bire bir geri vitesle (R) sezon açılışından itibaren Fenerbahçe’nin maçlara yıldızsız forma ile çıkacağını beyan ediverdi. “Düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü” oldu bir anda milyonlar.
Gerekçeyi ise federasyonun kurduğu komisyonun elini rahatlatmak olarak açıkladı ki muhtemelen içerden yönetimin kulağına fısıldanan bir argümandı bu bahane.
Geçen yazıların birinde komisyona havale etmenin geyiğini yapmıştık hatırlarsınız, hatta alt komisyon falan diye de bahsi geçmişti. İşte o komisyon/alt komisyon her ne ise o abiler-amcalar karar verirken kendilerini baskı altında hissetmesinler içinmiş bu büyük geri vitesin esbâb-ı mucibesi.
Burada Fenerbahçe için çok büyük bir tuzak var aslında fakat buna uyanacak basiret ve ferasetten çoook uzak konunun muhatapları.
Federasyonda Nash’in “Oyun Teorisi”ni çok iyi bilen ve kurgulayan bir yapı var. Bu kesin. Öyle güzel kurguladılar ki bu beş yıldız ve naklen yayın geliri paylaşımındaki katsayı hikayesini helal olsun. Komisyon kurma vaadi ile Fenerbahçe’nin bütün tezlerini bir anda boşa çıkartarak kendilerine kaldırttılar pazarlık masasından. Oltanın ucuna taktıkları “komisyon” yemi ile zokayı yutturdular koskoca camiaya. Nash’in “sıfır toplamlı oyun”u bu işte buz gibi. Şimdi büyük heyecan ile sarıldıkları ve aslında tarihi olarak da, hukuki olarak da sonuna kadar haklı oldukları bir meseleyi, kimlerden teşekkül edeceği ve nasıl bir karar alacağı bilinmeyen bir “komisyon”a bırakmış oldular. Büyük reklamcı Eli Acıman dediydi; “eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan yeğdir” diye. Şimdi o bir kuş da uçtu gitti Ali Bey’in avuçlarından.
Zaten bu konu tek atımlık bir baruttu Fenerbahçe için. Bu sebepten dolayı da daha önceki kulüp yöneticileri hiç girmediler bu topa. Yani tek atış hakkın olan bir silah var elinde bir nevi Rus ruleti oynuyorsun o tek mermi ile işi hallettin hallettin, halledemedin mi bir sonraki turda mermiyi beynine yemen kaçınılmaz. İşte bu imkan da buharlaşmış olacak çıkması pek muhtemel aksi bir komisyon kararı ile şimdi.
Taa baştan beri konunun en “hassas” yeri naklen yayın gelirinin daha adil paylaşımı ve alınan eski şampiyonluk sayılarının katsayı hesabına daha küçük bir oranda dahil edilmesi olması gerekirken üç yıldız, beş yıldız muhabbetleriyle konunun özü gölgelenmiş oldu. Tarihte şu kadar başarılı olmuş, on defa, yirmi defa, otuz defa şampiyon olmuş olması bugün gerçekleşecek “nema” paylaşımında niye çok ağırlıklı olsun ki? Konuya bakış açısını değiştirmek gerekti aslında.
Zeki Müren’in başlıkta bahsettiğimiz şarkısı “bir haykırsam belki duyulur sesim” diye sürer, biz de belki sesimizi birileri işitir diye yazdık bu satırları.
Ağustos Ayı’nın sağlık ve afiyet içerisinde geçmesi ve Ülkemizi Avrupa kupalarında temsil eden takımlarımıza başarılar getirmesi temennisi ile.