"Belli bir yaşı geçmiş kişilerin "gençlere nasıl ulaşmalıyız" sorusuna cevap aramaları bana televizyon ekranlarında 7-8 erkeğin "kadın haklarını" tartışması gibi geliyor."
AK Parti’nin geçtiğimiz hafta sosyal medyasından paylaşılan “Yalan üretim merkezi” başlıklı animasyonun kaldırılmasına henüz kimse anlam verebilmiş değil.
Partinin genel başkan yardımcısı Hamza Dağ “maksadın hasıl olduğunu” söylüyor ama 17-18 milyon izlenme sayısına ulaşan ve “devam edecek” denildiği bir yapımın neden kaldırıldığını kimse anlamadı.
Evet, bu animasyon filmi bir “başyapıt” değil, herkesin ilgisini çekmemiş de olabilir ama son zamanlarda iyice “gri” hale gelen siyasete bir renk getirmiş olduğu da kuşkusuz bir gerçek. Zira milyonları aşan izlenme oranı da toplumun siyaseti daha “relax” görmek istediğini vurguluyor.
AK Parti’nin bu animasyon filmini ortaya çıkarırken ki amaçlarından biri olduğunu düşündüğüm kendini güncelleme refleksini değerli buluyorum. 19 seneyi aşan iktidarlık serüveninin altında da bu yenileme gücünün yattığına inanıyorum.
Çünkü son zamanların en trend konularından biri olan “gençlere nasıl ulaşmalıyız” sorusu tüm siyasi partilerin gündeminde. AK Parti’nin de bu animasyonu yaparken bu konuya iyi niyetli bir cevap aradığını düşünüyorum.
Elbette iki boyutlu bir animasyon filmiyle gençlere ulaşmayı ve onları anlamayı düşünmek hata olur. Öyle ya, gençlere ulaşmaktan öte genç kalmak en ileri yaşta dahi herkesin yapabileceği bir olay, siyasette bu bakış açısına sahip bir partinin gençleri kazanması işten bile değil.
Ne yalan söyleyeyim, belli bir yaşı geçmiş kişilerin “gençlere nasıl ulaşmalıyız” sorusuna cevap aramaları bana televizyon ekranlarında 7-8 erkeğin “kadın haklarını” tartışması gibi geliyor. Gençler politikanın konusu olmayı değil, öznesi olmayı istiyor.
İfade etmiş olduğum bu kavram her gencin “siyasetle ilgili olmasını” kapsamıyor, aksine her genci belli bir kategorizasyonun sınırları içerisinde değil, tüm farklılıklarıyla kabul edip bunun getirmiş olduğu zenginliğin içerisinde değerlendirmeyi mümkün kılıyor.
“Gençler after party istiyor” diye hayıflanmanın bir âlemi yok, genç dediğin elbette partileyecek, ne bekliyoruz yani Karl Marks’ın “Komünist Manifestosu’na” anti-tez üretmesini mi?
Her genç siyasetle ilgilenmek zorunda değil, onu zoraki olarak siyasetin merkezine çekmeye çalışmak da çok akıl kârı değil, bende Y kuşağının bir mensubu olarak siyaset yazsam da tüm hayatım bundan ibaret değil, bilgisayarı kapattıktan sonra evde son ses müzik dinleyip listeme aldığım dizileri izlemekle meşgul olacağım mesela.
Gençleri kazanmanın yolu onların kullanmış olduğu “kanka, bro” gibi hitapları kullanmaktan da geçmiyor, hatta aramızdan kalsın son derece itici oluyor, gençleri sadece “bedava internet, Netflix” gibi popüler trendlerle de yakalamanın son tüketim tarihi geçmiş durumda.
AK Parti iktidarından bu yana Türkiye inanılmaz gelişti, imkânlar arttı ve bu zamana doğan gençler bugünün imkânlarına doğdular, benim bile doksanlı yıllar zihnimde çok canlanmazken “eskiden böyleydi, şimdi böyle” demenin bir getirisi yok, çünkü bu çağı yaşıyoruz, Türkiye toplumu gibi gençler de daha ilerisini talep ediyor haklı olarak.
Gençleri sürekli olarak “hep kendilerini düşünüyorlar” gibi arkaik tonda eleştirmenin de yarardan daha çok zarar getireceğini görmek gerek. Ayrıca kimseye zarar vermeden bir gencin kendini düşünmesinden daha doğal ne olabilir, demiyor muyuz herkes evinin önünü temizlese dünya daha temiz olurdu diye?