Hamas ve İsrail'in çatışma ile hedefledikleri askeri ve nihayetinde siyasi hedeflerini gerçekleştirebilecek ulusal ve uluslararası şartların oluşmamasının ateşkesin önündeki en büyük engel olduğu değerlendirilmektedir.

Hamas ve İsrail’in çatışma ile hedefledikleri askeri ve nihayetinde siyasi hedeflerini gerçekleştirebilecek ulusal ve uluslararası şartların oluşmamasının ateşkesin önündeki en büyük engel olduğu değerlendirilmektedir.

Hamas, 07 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e Aksa Tufanı operasyonunu düzenlerken, İsrail’in nasıl bir tepki vereceğini hesaba katmaması düşünülemez. İsrail’in geçmiş sabıkaları izleyeceği yol haritasının senaryosunun ne olabileceğini bize net bir şekilde göstermektedir. Misli ile mukabelede bulunmak. Elindeki sert güç unsurlarını hiçbir hukuki engele takılmadan ve hedef tasnifi yapmadan kullanmak. Normal bir devlet olsa bekasına yapılan bu tür saldırıya karşı tepki vermesi normal karşılanabilir. Ancak, İsrail birçok devlet tarafından tanınmış olsa da bir devlet gibi değil terör örgütü gibi bütün uluslararası normları elinin tersi ile iterek terörün tanımında yer alan şiddet ile istekleri konusunda karşı tarafa net mesajlar vermek ve isteklerini bu yolla gerçekleştirmek yolunu seçmektedir. İsrail, gerek kendisinin başlattığı gerekse kendisine yönelen saldırılarda verdiği tepkilerin kendine özgü bir dili vardır. Devlet terörü.

“ÖLDÜRMEYECEKSİN”

Vaat edilmiş topraklar gibi kutsal olarak belirledikleri bir amaç peşinde koşarken bu kadar suçsuz, günahsız insanın öldürülmesine Rab’ları daima ve daima öldür mü diyor? Halbuki 10 Emir’de yer alan “öldürmeyeceksin” tek başına yeterli bir tanrı emri değil midir? Bu emri bir kenara koyarak Eski Ahit’te yer alan “bütün insanları ve hayvanları dahi öldür” emrine uymak insanlık dışı bir eylem değil midir? İsrail’i bu kadar motive eden gerçekten de sadece Rabbin emirleri ve özellikle Eski Ahit’te yer alan konular mıdır?

İsrail, gelecek konusunda ciddi endişeler yaşamaktadır. 2022 verilerine göre dünyada 15 milyon 200 bin Yahudi yaşamaktadır. Bu sayının yüzde 45’i İsrail’de (7.080.000) yerleşiktir. ABD’de ise 6.950.000 Yahudi yaşamaktadır. İsrail’de yaşayan nüfusa yakın bir sayıdır. Sadece bu sayı bile ABD’nin neden İsrail’e kol kanat gerdiğini göstermekte veri sağlamaktadır. İsrail’ vatandaşı Arap nüfus ise 2 milyona yakındır. Gazze, Lübnan, Ürdün, Batı Şeria’da yaşayan Filistinli Arap nüfusu dikkate aldığımızda sayı oldukça yükselmektedir. Üstelik Arap nüfusun doğurganlık oranı Yahudiler göre 2 kattan fazladır. Bu hızlı artış ile sadece İsrail vatandaşı Araplar dikkate alındığında bile İsrail için tehlike çanlarının çaldığı görülmektedir. 2050-2060 yılları arasında İsrail’de Yahudi ve Arap nüfusun birbirine eşitleneceği hesaplanmaktadır. Bu hesaplamaya göre 2060’dan sonra Yahudi nüfusun azınlığa düşme tehlikesi mevcuttur.

ALİYA (İSRAİL GÖÇÜ)

İsrail’e yurt dışından Yahudi göçünde İsrail’in sürekli savaş ortamında olması nedeniyle azalma süreci olmasına rağmen imdadına Ukrayna-Rusya savaşı yetişmiş ve 2022 yılı içinde 95 farklı ülkeden 70 bin Yahudi’nin İsrail’e göçü (Aliya)gerçekleşmiştir. Göç eden Yahudilerin 37.363’i Rusya’dan, 14.680’i Ukrayna’dan gelmiştir. Bu sayının, son 23 yılın en yüksek göç sayısı olduğu belirtilmiştir. İsrail, doğurganlık sayı azalışını Yahudi göçünü teşvik ederek kapatmaya çalışmaktadır.

Ancak, sürekli savaş ortamında olmanın Yahudi nüfusta ciddi endişelere yol açtığı görülmektedir. Aksa Tufanı sonrasında ülkeden ayrılma sayısında artış bu endişelerin eyleme dönüşmekte olduğunu göstermektedir.

KUZEY GAZZE’YE YENİ YERLEŞİMCİLER

İsrail, gelecekte kendisine tehdit oluşturacak her şeyi önleyici bir strateji ile yok etmek veya gelişimini kesintiye uğratmayı öncelikli bir hedef olarak görmektedir. Kendisine yönelik her eylemi gelecek odaklı bir beka sorunu olarak algılamakta ve aynı zamanda ivmelenen bir şiddet kullanabilmek içinde bir fırsat olarak görmektedir. Aksa Tufanı sonrası her geçen gün artan saldırganlığı ele geçirdiği bir fırsat olarak görülebilir. Bir yerde duracaktır. Ancak, o sınırı kendisi belirleyecektir. O sınır Hamas’ın teslimi veya tamamen etkisiz hale getirilmesi asla olamaz. Bu gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hedef olacaktır. Hedefin, Kuzey Gazze’yi boşaltmak, arada tampon bölge oluşturmak ve Kuzey Gazze’yi yeni yerleşimciler için uygun hale getirmek olması daha kuvvetle muhtemeldir.

Rehineler elindeki silahlardan daha etkili bir güçtür Hamas için. Rehinler elinde kaldığı sürece ABD ile İsrail arasında bir fay hattının oluşmakta olduğu görülmektedir. ABD için öncelik kendi vatandaşı olan rehinelerdir. Rehinlerin hayatı, ABD’ye “iki devletli çözüm” ifadesini son günlerde sıklıkla kullanmasına yol açmış görünse de gerçekçi olmayacağını Trump dönemi politikalarda görmek mümkündür. Konu İsrail olunca, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında fark kalmamaktadır. Temsilciler Meclisinde İsrail’e destek oylamasının 400’ün üzerinde olumlu oyla sonuçlanması bunun delilidir. Bununla birlikte ABD yavaşla derken İsrail ise tam tersini düşünmektedir.

HAMAS DİRENDİKÇE İSRAİL’İN SALDIRGANLIĞI ARTIYOR

Hamas, direndikçe İsrail’in saldırganlığı artmakta bu ise Uluslararası toplumda İsrail’in yürütmekte olduğu operasyonlara tepkilerin artmasına neden olmaktadır. Dünya, tekrar Filistin davası ve Filistinlilerin çektiklerini bir defa daha anlamış bulunmaktadır. Bu gelişmenin iki devletli çözümü hızlandırabileceği Hamas tarafının öngörüsüdür. Çatışmalar uzadıkça İsrail kamuoyunda da yönetime zaten var olan tepkilerin hız kazanacağı da Hamas tarafından düşünülmüş olabilir.

Geçmişte ateşkes tesis edildikten sonra bile İsrail’in saldırılara devam etmiş olması olası bir ateşkes kabulünün İsrail’in sahada ki durumunu güçlendirmesine yardım edeceği ve en ufak bir nedenle saldırılarını tekrar başlatabileceği konusunda İsrail’e duyulan güvensizlikte önemli bir faktör olarak dikkate alınmalıdır.

Ateşkes Hamas için mevcut koşullarda yenilgi ve geri dönülmesi zor bir aşamadır.Bu kadar kayıp verildikten ve yıkımın büyüklüğü dikkate alındığında ateşkes ilanı Hamas’ı Filistin davasının dışına itebilir

Ateşkes için öncelikle İsrail’in rıza göstermesi gerekecektir.Bunun için koruma altına alınmış garantiler talep edeceği kesindir.İsrail’in mali kaynak sorunu ve hukuken sınırlayacak bir ilkesi bulunmamaktadır. Bu nedenle eli rahattır.Uluslararaı kamuoyunun söylemlerinin İsrail’i durduramayacağı belki hedef seçiminde daha kontrollü davranmasına yol açabileceği düşünülebilir.