Yazımızın yazıldığı saatlerde, UEFA'nın üye 55 ülkesinin federasyon başkanları video-konferans yoluyla bir araya gelip görüşmemiş ve bir karara varmamışlardı. Muhtemelen siz bu yazıyı okurken kararlar kamuoyu ile paylaşılmış olacaktır.
Wikipedia; “Fors majör, ticari anlaşmalarda bulunan; anlaşmanın taraflarını kendi iradeleri ve kontrolleri dışında oluşan şartlar altında anlaşmanın tek taraflı veya çift taraflı fesih edilme şartlarını açıkça belirterek mücbir sebepleri açıklayan maddeye denir.” diye tarif ediyor.
Yazımızın yazıldığı saatlerde, UEFA’nın üye 55 ülkesinin federasyon başkanları video-konferans yoluyla bir araya gelip görüşmemiş ve bir karara varmamışlardı. Muhtemelen siz bu yazıyı okurken kararlar kamuoyu ile paylaşılmış olacaktır.
UEFA üyesi 39 ülke şu anda bu force majeure ile liglerini tatil etmiş durumda (İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya gibi bütün kalantorlar bu kategoride). Bizim içinde bulunduğumuz 8 cengâver ülke (Türkiye, Karadağ, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Cebelitarık, Kosova, Sırbistan, Ukrayna ve Macaristan) bu hafta itibariyle “seyircisiz” olarak devam ediyor. Bizden bir tık yukarıda “sınırlı sayıda seyircili” oynatan Rusya, Finlandiya ve İzlanda var ki; seyirci kotası İzlanda’da 100, Finlandiya’da 500 ve Rusya’da 5000 kişi ile sınırlı. Bir de “benim adım Tomas, Covid 19 bize komaz” modunda olanlar var, bunlar tam çılgın; Azerbaycan Respublikası, Belarus, Kazakistan, Lihtenştayn ve Moldova beşlisi bu kategoride.
Futbol, Avrupa’da aşağı yukarı 25 Milyar €uro’luk bir ekonomiye sahip. Deloitte’in son raporuna göre ilk 20 futbol kulübünün gelirleri 9.3 Milyar €uro’ya baliğ oldu. Geçen seneye göre bu % 11’lik bir artışa tekabül ediyor. Adamlar görece çok büyük bu rakamlara kolayca bye-bye deyip evlerine çekildikleri halde biz inat ve ısrarla –seyircisiz de olsa- devam ediyoruz.
Zincirleme reaksiyon başladı bunu durdurmak şu an için mümkün değil, dünya Covid 19’dan sonra artık eski dünya olmayacak. Fütüristlerin öngördüğü ne varsa bu dönemde şöyle veya böyle uygulamaya konacak gibi duruyor. Dünya ekonomisinden, geçerli ödeme şekillerine ve para birimlerine kadar (hatta altın bile gümbürtüde) aklımıza gelen-gelmeyen ne varsa bambaşka bir hüviyete bürünecek bu “yeni dünya”da ve anlaşılan bu yeni dönemi tasavvur edenler, konvansiyonel ve endüstriyel futbolu da başka bir formata tebdil edecekler. Muhtemelen 25 Milyar €uroluk Avrupa Futbolu “yiyen”lere az geliyor onu biraz daha semirtip, biraz daha teknoloji ile donatıp, “play” den “game” evirecekler ve “yeni dünya”da kitlelerin enterteinment’ı bu “yeni futbol” olacak.
Play ve game kelimelerinin etimolojik kökenine bakacak olursak; “play” Antik Yunanca’da paideia kelimesinden gelir ve sadece eğlenme amaçlı aktiviteleri tanımlar, play’in bir kazananı ve kaybedeni olması her zaman şart değildir önemli olan güzelce vakit geçirmektir. Game ise “ludus”tan türemiştir. Belli ve oldukça katı kuralları olan bir amaca yönelik olarak yapılan faaliyettir “game”. Kazananı ve kazandırdıkları vardır ve kazananlarla kazandırılanların sonsuz bir iştah sahibi olması insanın doğası gereğidir.
Bu durum ironik olarak en çok Fenerbahçelilerin işine yarayacak çünkü artık daha fazla üzülmelerine ve kahır çekmelerine gerek kalacak bir “play/oyun” olmayacak “yeni futbol” da.
Bu kadar ağır bir konuya biraz “geyik” bir sonla veda edelim. Biz yıllarca boşa sayıklamışız ; “Opel Cor’sa, Toyota Cor’ona” diye bu yeni illet sadece Opel’i değil hepimizi yer ile yeksan etti. Aman hijyen kurallarına uyalım ve ilgililerin dediklerini harfiyyen yapalım. Sağlıklı günler dileğiyle.
18 Mart Çanakkale Zaferimiz de Kutlu Olsun.