4 Nisan 2015 günü Fenerbahçe Futbol Takımını ve yöneticilerini taşıyan otobüse Rize-Trabzon Karayolu Sürmene İlçesi sınırları içerisinde silahlı bir saldırı düzenlenmişti.
4 Nisan 2015 günü Fenerbahçe Futbol Takımını ve yöneticilerini taşıyan otobüse Rize-Trabzon Karayolu Sürmene İlçesi sınırları içerisinde silahlı bir saldırı düzenlenmişti. Aradan geçen 1000 güne rağmen bu saldırının sorumluları henüz bulunabilmiş değil ve dosya fail-i meçhul olarak açık duruyor.
Aradan geçen süre içerisinde neler olmadı neler? Her şeyden önce 15 Temmuz’da bir darbe atlattık. Memleket elden gidiyordu neredeyse. PDY/FETÖ unsurları TBMM başta olmak üzere birçok yeri bombaladı, silahlı sokak çatışmalarında 250 civarında vatandaşımız şehit olarak can verdi. 2193 vatandaşımız ise çeşitli yerlerinden yaralandı bunlardan 650 tanesi halen daha tedavi altında.
Hükümette ve Emniyet Bürokrasisinde değişiklikler oldu. İçişleri Bakan Efkan ALÂ yerini Süleyman SOYLU’ya bıraktı. Emniyet Genel Müdürü Celalettin LEKESİZ görevini Selami ALTINOK’a devretti. Trabzon Valisi’nden Trabzon Emniyet Müdürü’ne kadar birçok görevli yerine yeni isimler atandı. Tüm bunlara rağmen ne hikmetse bu süre içerisinde mel’un ve meş’um silahlı saldırı hakkında kamuoyuna en ufak bir açıklama yapılmadı.
Kurşunlama olayının olduğu gece bölgede görevli Bekçi’nin 15 Temmuz gecesi Emniyet’in silah deposunun anahtarını saklayarak olayları bastırmaya çalışan Vatansever Emniyet Mensuplarına direnen kişi olması, Nöbetçi Komiser Hüseyin G., İlçe Emniyet Müdürü Lütfi İ., İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet E., dosyaya bakan Savcı Sait S., Hâkim İsa K. ve soruşturmayı yürüten Cinayet Büro Amiri Hüdai O. hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle soruşturma başlatılması, Tutuklu hâkim ve savcıların meslekten ihraç edilmesi, oldukça ilginç rastlantılar (!) olarak kayıtlara geçti. Bu isimlerden biri firarda 7’si tutuklu 8 kişi hakkındaki soruşturmalar ise halen devam ediyor.
Aslında bütün bu ipuçları tek bir yönü işaret ediyor bu olayın aydınlatılması ile ilgili olarak. Bu silahlı saldırı, ülkede kaos çıkarmak için kullanılmak istenen bir kaldıraç olarak planlanmıştı. 3 Temmuz Komplosuyla hedefe oturtulan Sarı Lacivertli Camiayı sokaklara dökmek ve bu süreci manipüle/sabote ederek ülkenin sinir uçlarına elektrik verip, Devlet-i Âli Türki’yi halkıyla karşı karşıya getirmek hedeflenmişti.
Bu saldırı ile ilgili soruşturma zamanında ilgilileri tarafından karartıldığı için deliller toplanamamış, olay yeri bulguları üstünkörü raporlanmış, zanlı ve azmettiricileri karanlığa karışmışlardı.
Zamanın Valisi Abdil Celil ÖZ ise daha neyin ne olduğu anlaşılmadan verdiği beyanatla silahlı saldırıyı “taş atıldı” diye basit ve münferit bir taşkınlık olarak tarif ettiği için, PDY unsurlarına gün doğmuş ve olayın üzeri bir güzel (!) örtülmüştü.
Trabzonspor ve Fenerbahçe arasındaki sportif rekabetin en önemli kırılma noktalarından birisi; 5 Mayıs 1996’daki 2-1 Fenerbahçe’nin galibiyeti ile biten maç olarak hatırlanır. Trabzon Şehrinin Trabzonspor Takımı üzerindeki başarı baskısı ile oluşan stres, zamanın yöneticileri tarafından iyi yönetilemediği için takım 1-0 galibiyetten 2-1 geriye düşmüş ve şampiyonluk yolunda büyük bir yara alınmıştı.
Takip eden yıllarda ne zaman Trabzon’da FB-TS maçı olsa tribün olayları da yaşanmış, saha kapama, seyircisiz oynama ve binlerce TL para cezası vaka-i âdiyeden olagelmiştir. Bundan en büyük zararı da Türk Sporu görmüştür.
Bölgeyi ve Türk Sporunu yakından tanıyan Spor Bakanımızın gayretleri ve Devlet Aklı ile önce bu fail-i meçhul olay aydınlatılarak failler teşhis ve tespit edilmeli, akabinde de Trabzon-Fenerbahçe arasındaki suni gerginliğe en kısa zamanda bir son vermek için gayret gösterilmelidir.
2018’de geçen yıldan daha güzel günler göreceğimiz ümidiyle hayırlı seneler diliyorum.