Bundan kısa bir süre önce nikâh kıyma görevini müftülerin de yapabileceğine dair bir düzenleme yapıldığı bilgisi polemiklere neden oldu.

POZİTİF- NEGATİF

Dijital fotoğraf makinalarından önceki makinalara film takılır ve fotoğrafçı da negatif alınırdı. O negatif filmler de kağıda basılarak pozitifi çıkarılırdı. Böylece çektiğimiz fotoğrafların hem negatifi hem de pozitifi olurdu. Hayatta da negatif bakanlar ve pozitif bakanlar olmak üzere ikiye ayrılıyoruz. Ancak negatiften bakınca her şeyi tersten görmeye inat edenler bir de pozitife bakıp da doğrusundan bakmayı tercih edenler var. Her şey bizim elimizde ve negatifte pozitifte. Nerden bakacağımıza karar vermek kaderimizi de etkileyecektir.

-----

Bu perşembe gününden itibaren artık sayfamızda yeni bir bölüm var pozitif ve negatif. Siz sevgili okuyucular bu bölüme katkı yapabilirsiniz. Muhabbetle.

EVLİLİK AKDİ KADINI KORUMAYA ALMALI

anafoto-(1)2

Bundan kısa bir süre önce nikâh kıyma görevini müftülerin de yapabileceğine dair bir düzenleme yapıldığı bilgisi polemiklere neden oldu. Yasadaki bu değişiklikle sadece il ve ilçe müftüleri de nikâh kıyabilecek. Evlilik töreni esnasında müftü, muhtar veya başka bir memurun nikâhı kıymasından çok dikkat edilmesi gereken daha önemli hususlar vardır. Nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre kıyılacak olan nikâhı da yetkilendirilecek bir memur kıyacaktır. Müftünün nikâhı kıyması o nikâhı imam nikâhı yapmayacaktır. Kaldı ki imam nikâhı diye ayrı bir nikâh yoktur. Osmanlı döneminde nikâh kılma yetkisi imamlarda olduğu için adı imam nikâhı olarak kalmıştır. Nikahın kişinin inancı doğrultusunda yapılması, özellikle Müslümanlıkta mehir meselesine dikkat edilmesi ve kayıt altına alınması ayrıca dini vecibe de yerine gelmiş olacaktır. Bu insanımızın ve vatandaşımızın işini kolaylaştıracak ve gönlünü alacaktır. Ayrıca devlet millet kaynaşması bilinci de oluşturulacaktır.

Evliliğin esasları

İslam hukukuna göre ve günümüzde de evliliğin gerçekleşmesi için dört şart vardır. Birincisi velinin izni ki bugün 18 yaşını aşan kişinin veli izni alması gerekmiyor. İkincisi kadının rızasıdır. Üçüncüsü iki şahidin bulunması ve kabul ifadelerin oluşmasıdır. İmam Gazali evlilik şartlarının adabını şu şekilde açıklar; nişan, mehir, haramdan korunmak, çocuk talep etmek.

Mehir kadını korumaya alır

Mehir denilen şey makul miktarda erkekten bir maddi varlığını istemek suretiyle oluşur. Ve İslam hukukunda çok önemli bir yeri vardır. Bizde imam nikâh kıyarken bu konuyu da özellikle sorar. Aslında bu sadece folklorik bir olaydır ve kanunda henüz yeri yoktur. Derler ya “erkeğin canını al, ama malını alma”. Kadınların evlenmeden önce erkeği test etmeleri için en iyi fırsat mehir müessesesidir. Eğer erkek gerçekten evleneceği kızı seviyorsa istediği maddi şeyi vermekten çekinmeyecektir. Eğer çekinecekse zaten evlenmemek daha hayırlıdır. En azından yolun başında bunu öğrenebilecektir. Evlilik bir gönül meselesidir. Özellikle kadını beğenen erkeğin aşkı yaşaması için gözlerine mil çekilmelidir, dizlerinin bağı çözülmelidir ki, kadının istekleri onun için vız gelip tırıs gitmesi gerekir. Böyle bir aşk evlilik sonrasında muhabbet ve ünsiyete dönüşür ki; ömür boyu birlikte yaşamak, aile kurmak, çoluk çocuk sahibi olmak mutluluk ve huzuru tatmak demektir. İnançla, ümitle, hakikat yolunda beraberliklerini hiç bir deli rüzgar onları savuramaz. Mutlulukları da daim olur.

Kadın zenginse

Zaten mehir için makul miktarda denilmektedir. Burada da kadının zekâsı devreye girecektir. Kadın zengin erkek fakirse onun en sevdiği bir şeyini istemesi onu test etmesi için yeterli olacaktır. Fakat mehir müessesini televizyonlarda izlediğimiz ve evlenmek için erkeğin cüzdanına göz diken kadınlarla karıştırılmamalı. Burada esas olan yeni evlenecek olan genç çiftlerin hem birbirlerini anlamaları hem de kadının gerçekten de kendini güvenceye alması gerektiğidir. Çünkü işin doğasında kadının korunması ve himaye edilmesi vardır. Kadın mehir istemeyebilir bu onun bileceği bir şeydir. Belki de aradığım karakter işte budur diyebileceği ve kanaat getirebileceği bir erkek karşısında el pençe duruyordur. Bu da bir Allah'ın lütfudur. Sevdiği kullarını buluşturuyordur.

Medeni Kanunda

Medeni kanunda mehir yoktur. Ama kanun yapıcıların bu durumu bir gözden geçirmeleri faydalı olacaktır. Hem evlenilecek olan erkeğin maddeye, eşyaya bakışını anlamak buradan da psikolojik tahlil yapmak için faydalı bir yöntem olacaktır. Günümüzde kadınların çalıştığı düşünüldüğünde bunu evin geçimini sağlamak zorundaymış gibi algıları da başından bertaraf etmesini sağlayacaktır. Nihayetinde kadın evinin geçimini sağlamakla yükümlü değildir. Kadın çalışıyor ve para kazanıyorsa bunu ahlaki çerçevede istediği gibi harcama yetkisine sahiptir.

Ne olur!

BirFotoğrafınDüşündürdükleri2

Dünyada adalet hüküm sürseydi; insanlar yerinden yurdundan olur muydu hiç? Dünyada kardeşlik ve barış olsaydı; insan insana ateş eder miydi hiç? Nedir bu savaşlar, nedir bu yokluklar ve yoksulluklar!.. Açlık, kıtlık ve hastalıklar!.. Evsiz, yurtsuz ve sokakta aç ve bi ilaç yaşayanlar! İnsan bir düşmeye görsün; bunu fırsat bilen en yakındakiler; günümüzde insanlık ve vicdan sorgulanır oluyor. Bir hayvana üzüldüğümüz kadar düşmüş bir insana üzülemiyoruz. Vicdanımız titreyip de muhtaç insanlara el uzatamıyoruz!.. "Az sadaka çok belayı defeder" boşuna denmemiş. Esas olan el avuç açtırmadan önceden varlıklı insanların, kişi, kurum ve kuruluşlar olarak sorumluluk taşıdığımızı bilmeliyiz. İnsanlık onurunu yere düşmeden önce onu korumalıyız. İnsan hangi inançtan olursa olsun, hangi uygarlıktan olursa olsun insandır. Onurludur. İnsanlık onurunu görmeyenler hukuken ve ahlaken de sorumludur. Ne olur üzerimizdeki gereksiz fazlalıkları atalım. Ne olur, kazanımlarımızı Allah’tan lütuf kabul edip, muhtaçlarla paylaşalım. Ne olur çatışmacı, kavgacı tutumlardan kaçınıp, kalplere dokunalım ve hep birlik olup, bütün yaraları saralım. Ne olur!..

pozitif-negatif2

POZİTİF (+)

Son günlerde "milli" kelimesiyle "yerli" kelimesi birlikte kullanılır oldu. Oysa millilik sadece elle tutulur somut kavramlar değil; aynı zamanda evrensel değerleri de içine alan manevi ve ahlaki değerleri de içeren bir kavramdır. Millilik sadece Türkiye sınırlarıyla sınırlı bir kavram değildir. Bir Türk yurt dışında da yaşasa kalbi anavatanda atandır. Her Türk Anavatan özlemiyle yaşar. Orada yaptığı onur verici, övünç verici her şey, kendisi, vatanı milleti ve bütün insanlık adınadır. Bu da milliliktir. Millilik bizim kurtuluşumuz, özgürlük ve bağımsızlığımızın ilelebet devamı anlamına gelir. Yerlilik ise sadece kendi sınırlarımız içinde üretilen şeylerdir. Bu itibarla Türkiye içinde üretilen ve geliştirilen milletimizi yüceltecek, milletimiz ve insanlık yararına olabilecek şeyler takdirle karşılanır.

NEGATİF (-)

Önceki gün anamuhalefet partisinin içki ve sigara zamlarının hakkı ve haddi aştığını ima eden cümlelerinden sonra iktidar partisini eleştiriyor ve muhalefetini sürdürüyor. Ülkemizde üretilen tütünün yerli ve milli bir değer olduğunu söyleyebiliyor. İçki, sigara gibi müksiratlar ne yazık ki ülkemizde kullanılıyor. Üstelik sigarayla ilgili televizyonlarda sağlıklı bir toplum oluşturmak için kampanya da yürütülüyor. Muhalefet lideri insanlar tütün üretecek ve para kazanacak, isteyen vatandaş içki ve sigara kullanacak diyor. Oysa toplumumuz içki ve sigarayı terketsin bakalım!.. Bunun gibi insanı ruh ve beden sağlığını tehdit eden maddeler, alışkanlıkalar bırakılsın ki; sağlık alanında bu konudaki gereksiz harcamalar bitsin. İsraf ortadan kalksın. Böylece içki, sigara, kumar gibi nahoş birtakım ruhsat verilerek kurumsallaşmış, birtakım yapılar kendiliğinden işlevini kaybetsin. Sözün kısası; tütünü millilik değerlerine sokulmasını bir negatif bir durum ve bir şuursuzluk olarak görmek mümkündür.

MİHRAP VE MİNBER

Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr. Ali Erbaş mihrap ve minberin Hazreti Peygamberin mirası olduğunu hatırlatarak önemli bir ikazda bulundu. Din görevlilerine yani imam ve vaizlere yaptığı bu açıklama ile “Peygamberin mirasını sırtınızda taşıyorsunuz” dedi. Mihraba duran imam ilk defa Kabe’ye dönüp namaz kıldıran peygamber efendimizi düşünerek ve arkadaki cemaati de ashap gibi hissetmesi lazım. Onların İslâm aşkını ilk günkü gibi yaşamak ve yaşatmak lazım. Cemaate tıpkı Peygamber efendimiz gibi yüksek bir tevazu ve yumuşaklıkla kucaklamak lazım. Minbere çıkıp konuşan hocalarımızın cem eden bir makamda olduklarını iyi bilmeleri gerekiyor. Müslümanları veya ziyaretçileri dahi ürküten, korkutan üstelik çocukları da dışlayan bir tavır göstermemeli camii hocaları. Mihrap Kabe’ye uzanan yol. Minber arşa uzanan bir nur gibi olmalı. Bunu hissettirecek olanlar da hocalarımızdır. Allah kolaylık versin.

Naylon poşet paralı olacak

Atık yönetmeliği kapsamında 1 Ocak 2019’dan itibaren naylon poşetler Türkiye’de de 25 veya 50 kuruş olacak. AB ülkelerin hemen hemen hepsinde uygulanan marketlerde paralı poşet yöntemi eko sistemi ve tüketimi korumaya yönelik bir çözüm olarak yapılıyor. Bir marketin günlük poşet kullanım miktarının 10 ton olduğunu düşündüğünüzde bunun büyük bir israf ve kirlilik olduğunu görebiliyoruz. Örneğin İngiltere’de geçirdiğimiz bir ay süresince ilk başlarda markete giderken evden poşet almadan çıkıyorduk. Sonradan elimizde taşımak zorunda kaldığımız için bir sonraki seferlerde poşet veya torba almayı adet haline getirdik. Bu konuda hepimizin daha duyarlı olması gerekiyor. Mümkün olduğunca naylon bir eşya kullanmayalım. Daha çok doğal malzemeler kullanmamız çevremiz ve sağlığımız açısından önemli olduğunu bilelim.