Deyim aslında sol/sosyalist jargona ait. Biz bu seferlik ödünç alıyoruz çünkü meramımızı anlatacak en doğru ifadenin bu olduğu âşikâr.
Melih Cevdet ANDAY’ın; Mihri BELLİ ve ekibini tanımlamak için “devirlerini tamamladıkları halde köşelerine çekilmeyenler” anlamında kullandığı bir ifade biçimi bu aslında yaban ellerinde aynı şey kastedilerek “old guns” diye bilinen amcalar da yok değil.
Bizim sözünü edeceğimiz “old guns”lar ise Basketbol FIBA Dünya Kupası Finalleri ile son hafta gündemimize giren Arjantinli Luis SCOLA başta olmak üzere turnuvaya damga vuran “ağır abiler” olacak bu yazıda.
Dünya Basketbolunda 30’lu yaşlar “olgunluk” devri olarak çok kıymetli. Ne var ki; 34-35’ten sonra aynı performansı devam ettirmek git gide zorlaşan bir “challange” hele 36-37 yaşında Avrupa’da 40, NBA’de 48 dk. çok nadir görülen bir performans olabiliyor. Scola’nın 39 yaşında gösterdiği performans ise öyle böyle değil. Turnuva boyunca ilk maçtan son maça kadar (son maçta İspanyollar potayı pek göstermeseler de) Lider nedir? Lider kimdir? Liderlik deyince ne anlıyoruz? sorularının cevabını Çin’den tüm dünyaya gösterdi.
Finale kaldıkları Fransa maçında NBA’in Yılın Savunmacısı ünvanlı rakibi Rudy GOBERT’i çok zorladı. Bu maçta 28 sayı, 13 ribaund ve 2 asistlik bir performans gösterdi. (34 dakika 04 saniyeye sığdırdı tüm bu istatistikleri.) çeyrek finalde Sırbistan maçında da oldukça özverili şekilde 20 sayı, 5 ribaund ve 2 asistle oynamıştı. (Son maçta ise İspanyollar Scola’ya öyle bir karartma uyguladılar ki ilk sayılarını (faulden) attığında üçüncü çeyrek bitmek üzereydi.)
Scola’dan ve Arjantin’den sonra “kıdem” basan ülke Brezilya idi Çin’deki turnuvada. Alex GARCIA 38 yaşındaydı ve 42 yaşına kadar parkelerde olan Oscar SCHMIDT Baba’nın tahtına göz dikmişti. Leandro BARBOSA 36, Marcelo HUERTAS ise 35 yaşındaydı.
İspanya’daki eski tüfekler ise bir “tık” daha gençti Luis SCOLA Amca’dan. Efsane GASOL Biraderlerin küçüğü Marc GASOL 34 yaşını sürüyor ve milli takıma katkı vermeye devam ediyor. Rudy FERNANDES ise 33’ünde 18’lik gençlere taş çıkartıyordu.
Turnuvanın en yaşlı takımlarından birisi komşumuz Yunanistan’dı. Bourousis ve Vasilopulos 35 yaşında, Printezis ise 34 yaşında parkede ter dökmekteydi.
Gelelim bize; İzmir’de 40’ına merdiven dayamış Nadir Baba (VEKİLOĞLU) vardı. Üniversite öğrencisiyken Yeşil-Kırmızı Kaf-Kaf forması ile son senelerini Alsancak’taki salonda az seyretmedik. Zeki TOSUN ise başka bir efsaneydi. 1990’ların başına kadar İTÜ ile parkelerde ter dökerken 40’lı yaşlarını sürüyordu.
Bir de bu kadar Eski Tüfek’ten bahsedip Emre BELÖZOĞLU’nu anmamak olmazdı. 10 gün kadar önce 39. Yaş gününü Milli Takım kampında kutladı Fenerbahçeli futbolcu. Hem Sarı-Lacivert forma altında hem de Milli Takım’da henüz yerine ikame edilebilecek yetenekte ikinci bir oyuncu yetiştirememek Türk Futbolunun ayıbı olsa da görev verilen her maçta terinin son damlasına kadar mücadele edip sahaya “akıl” koymaya devam ediyor. Pele, 2004 yılında “yaşayan en iyi 125 futbolcu” listesinde Emre’ye boşuna yer vermemiş dedirtiyor 2019-2020 sezonunda da.
Javier BARDEM’in başrolünde döktürdüğü bir film vardı 2007 yapımı Coen Biraderler’in işiydi hatırlarsınız No Country For Old Man/İhtiyarlara Yer Yok diye. Eminiz ki bu listedeki abi ve amcaları görselerdi bu filmin ikincisini özür mahiyetinde çeker ve bu isimlere adarlardı. İhtiyarlar Delikanlılara Her Zaman Yer Var diye.
Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nde Ülkemizi temsil eden takımlarımıza başarılar diliyoruz.