Yapılan eylemler amaçlarına uygun olarak izinsiz ve pandemi bulaş tedbirlerine uyulmadan maskesiz olarak icra edildi.
Bir yılı geçkin süredir Kovid-19 pandemisi ile küresel olarak mücadele ederken diğer yandan da yaşanan olayları hayretle izliyoruz. Bunun en güzel örneğini geçtiğimiz gün Almanya’nın Kassel kentinde ve eş zamanlı olarak İngiltere’nin başkenti Londra’da Kovid pandemisi önlemlerine ve aşı çalışmalarına karşıtlarının, organize ettikleri eylemlere şahit olduk. Organize edilen gösterilerde çok sayıda gösterici ülkelerin aldıkları önlemleri, ekonomik durgunluğu ve aşı çalışmalarını protesto ettiler.
Yapılan eylemler amaçlarına uygun olarak izinsiz ve pandemi bulaş tedbirlerine uyulmadan maskesiz olarak icra edildi. Çok sayıda göstericinin gözaltına alındığı gösterilerde, kolluk kuvvetlerinin dağılın ikazları sonuçsuz kaldı. Gene Almanya’nın başkenti Berlin’de de aşırı sağcıların çoğunlukta olduğu kalabalık göstericiler şehir merkezinden hükümet merkezine yürüyüş yaptılar. Tüm gösterilerde polis gaz fişekleri atarak zor kullandı ve göstericilerden gözaltına alınanlar oldu.
Şimdi burada biraz durup resmi incelediğimizde, aktardığımız bilgiler gelişmiş ve refah seviyesi birçok ülkenin üzerinde olan, Avrupa Birliğinin kurucusu ve hamileri Almanya ve İngiltere’de yaşanan gelişmelerdi. Ancak dikkatinizi çekmek istediğim konu başka.
Bu eylemlerin boyutları ve sonuçları ne olursa olsun hiç paylaşıldığını, ülkelerin devlet başkanlarının veya hükümetlerin istifalarının istendiğini, polis güçlerinin adeta ipe çekildiklerini veya yapılan müdahalelerin sayfa sayfa gazetelere ya da günlerce televizyon ekranlarında saatlerce gösterildiğini gördünüz mü? Yani kısaca yaşanan herhangi bir olayın birileri tarafından köpürtülerek planlı bir şekilde servis edildiği ve gündem oluşturulduğunu gördünüz mü? Ne bu olaylarda ne de başka olaylarda bu tarz bir yaklaşım hiç görmedik. Ama aynı olaylar bizde yaşansaydı durum ne olurdu acaba?
Dünya basını tam sayfadan manşete girer işte Türkler bu diyerek günlerce olayları köpürtür, ardından hükümet istifa etmeli diye konuyu Türk siyasetinin yöneticilerine bağlamazlar mıydı? Başta PKK olmak üzere FETÖ gibi örgütler ve diğer tüm fırsatçılar ele ele vererek ülkemizi yerden yere vururlardı. Ne insan hakları kalır nede Türkiye’nin karanlık yanı olmak üzere her türlü kazan kaynamaz mıydı?
Medeni olduklarını bahseden sömürgeci Fransızlar ve emperyalist ABD başta olmak üzere tüm iş birlikçileri hep birlikte ülkemize saldırarak bizleri adeta barbarlıkla suçlamazlar mıydı? Peki, nerede şimdi demokrasinin koruyucu melekleri. Fransa, ABD ve diğer destekleyici ülkeler?
İşte Almanya ve İngiltere’de insan hakları cebren ihlal ediliyor, özgür gösteri haklarını kullanmaya çalışan vatandaşlara gaz sıkılıp, polis tarafından coplanıyor ardından da suçsuz oldukları halde gözaltına alınıyorlar. Yurt dışından maaş alan Türk karşıtları. Ülkesini yabancıya şikâyet etmeyi modernlik sanan kişiler nerede acaba? Herkes sus pus, herkes sessiz, herkes kayıp.
Anlatmaktan vazgeçmeyeceğimiz bir konu bu. Güzel ülkemizi ve muhteşem insanımızı bölmeye sindirmeye ve yok etmeye çalışan tüm düşmanlarımıza ve onların imkânlarına kendilerini kiralayan satan hainlerimize lafımız. Diğer bir ifade ile Türkiye adından ve Türk kimliğinden rahatsız olan herkese lafımız... Bizi her yaptığımızla hep de kötü olarak eleştirmeyi vazife edinenlere inat biz Türkiye olarak varlığımızı koruyarak cevap veriyoruz. Tüm dünyanın bilmesi gerektiği gibi yaşıyor, özgürlüğümüz ve haklarımızı kimseye kiralamıyoruz. Ülkemizi ve insanımızı çok seviyoruz. Dünya ille de sulh içinde yaşayacağımızı söylüyor ve ispat ediyoruz.
Kovid pandemisi uluslararası bir sorun. Başladığı günden bu yana etkisine girmeyen ülke kalmadı. Biz Türkler olarak malzeme yardımından tutun, hasta bakımına kadar tüm ülkelere ve insanlığa kucak açtık. Gerekirse daha fazlasını da yaparız. Tarihimiz bu tip yardımlaşmaların güzel örnekleri ile dolu. Bu yüzden birçok ülkede dostlarımız var. Son bir yıldır yaşadığımız pandemi bize çok şeyler hatırlattı. Sevdiklerimize ve değerlerimize ne kadar ihtiyacımız olduğundan tutunda kendi kendimize yetebileceğimize kadar... Ama en önemlisini de yaşayarak hatırladık. Kendi kendimize yetebilecek güçte olduğumuz gerçeği!
Avrupa’nın ABD’nin tel tel döküldüğü bu hastalık döneminde, her bir ferdimizin nasıl yardımlaştığını bir araya gelemesek bile tüm ülkemizin nasıl ortak paydada buluştuğunu gördük. Bu topraklarda ne ekersek ekelim mutluluk ve insanlık olarak yeşerdiğini gördük. Artık bu zor günleri geride bırakıp ileriye güvenle bakma zamanı geldi.
Geçmişinde birçok kez imkânsızı aşmış bir millet olarak gelecekte de başarılarımıza şahit olacağız. Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları, aradenizdeki doğalgaz kaynakları, bor ve toryum kaynaklarımız, doğudaki altın kaynaklarımız, iha ve sihalarımız, yerli otomobilimiz, genç gücümüz, yerli ve milli teknolojilerimiz, cennet benzeri topraklarımız ve insanımızın inanılmaz iradesi... Saymakla bitmeyen diğer tüm imkânlarımız. Tek ihtiyacımız olan şey kendimize güvenmek. Kendimize güvendiğimizde aşamayacağımız zorluk yok.