Türkiye son günlerde iç ve dış siyaset gündeminde hızlı gelişmeler yaşamakta.
Türkiye son günlerde iç ve dış siyaset gündeminde hızlı gelişmeler yaşamakta. Bunlar bildiğimiz, fakat beklemediğimiz bir zamandaki saldırılar. Bu saldırılarının en büyük örneğini, kuzu postuna sarılı kurt gibi davranmaya çalışan komşumuz Yunanistan’da görmekteyiz. Yunanistan yöneticilerinin umarsız ve sonuçsuz kalacağını bildikleri halde bölge dışındaki ülkelere ve konuyla alakası olmayan taraflara yanaşmak ve kendilerine adeta yandaş toplama çabalarını ibret ve şaşkınlıkla izliyoruz. Öylesine pervasız ve hayasızca yapılan bir çalışma ki korkarız, bu işten Yunan halkı zararlı çıkacak.
Nitekim son günlerde Yunan siyasetçilerinin anlamsız ve gereksiz çıkışlarını izlemekteyiz. Bu çıkışların ardından tüm dünyanın pandemiyle uğraştığı bu dönemde, ekonomik yıkıma sebebiyet verecek kadar askeri yapılanma ve borçlanma, bu borçlanmanın getireceği orta ve uzun vadeli ekonomik sıkıntılar hepsi Yunan halkının sırtına yüklenecek. Yani kısaca akılsız başın cezasını ayaklar çekecek.
Peki, neden Yunan siyaseti durduk yere böyle bir saldırıya başladı. Aslında olayın temeli basit. Daha öncede dikkat çektiğimiz gibi konu gerek Güney Ege’de gerekse de Doğu Akdeniz havzasında yer aldığı tespit edilen kaynakların paylaşımından doğmaktadır. Ama uygulamada konu Türk -Yunan gerginliği şeklinde sergileniyor.
Burada Yunan siyasetinin yıllardır sürdürdüğü ''saldır, ne kopartırsan kardır'' mantığı ile hareket edilirken, bazı harici ülkelerde sözde müttefik olarak Yunanistan’ın yanında olacak şekilde beyanatlar vermesi, askeri anlaşmalar düzenlemesi ve son olarak da askeri tatbikatlar yaparak, sözüm ona bizlere gözdağı vermeye çalışıyorlar. Bu saldırgan tavırlara Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de katılarak adeta bize karşı hasmane bir tavrın içerisine girdi. Akdeniz’le alakası olmayan bir ülkenin, sırf ABD istedi diye Yunanistan’ın yanında yer almasının başka nasıl izahı olabilir ki?
Ajanslardan alınan haberlere göre ABD USS Eisenhower gemisi başta olmak üzere 22 gemi ve yaklaşık 5000 askerle bölgeye intikal ederken eş zamanlı olarak Yunanistan, ardından İsrail, Güney Kıbrıs ve Fransa buna katıldılar.
İsrail basınında ilk defa Fransa ile ortak bir deniz tatbikatı yapıldığı duyurulurken, Yunan medyası adeta sevinç naraları atarak ABD askerlerinin Güney Ege’de gövde gösterisi yaptıklarını manşetlerden duyurdu. Göreceğiniz üzere neresinden bakarsanız bakın, komik ve saçma bir hezeyana dönüşen Türkiye karşıtlığının gündemde kalması için yapıldığı açıkça belli olan tatbikatın bazı ülkeleri nasıl basit bir piyona dönüştürdüğünün resmini izlemekteyiz.
Yunanistan, Fransa, ABD, İsrail’in bu tutumunu anlamak mümkünken Güney Kıbrıs’ın bu tutumunu anlamlandıramıyoruz. Denizde kan kokusu alan köpekbalıkları gibi, bize de pay çıkar mı diyerek ABD’nin kuyruk suyunda gezen bu ülkelerin niyetlerini, aslında yakın tarihlerine baktığımızda daha net anlayabiliriz. Ortadoğu’nun yakın tarihine baktığımızda hepsinin temelinde Osmanlı ve Türk düşmanlığıyla çıkartılan ayaklanmalar, sizlere demokrasi getirdik diyen Fransa, ABD ve İngiltere sömürgeci anlayışı görmekteyiz.
Aslında tüm yaşanan bu garabetin ardında yatan gerçek yalın ve nettir. Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak, bölmek ve ele geçirmek ki bunda başarılı oldular mı, ardından da doğan Türkiye Cumhuriyetini her şekilde yıkma planları yatmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar uğraştılarsa da kendi kimliğine, özgürlüğüne, devletine, toprağına ve Cumhuriyetine sahip çıkan bir toplumu darbelerle, terörle, ekonomik krizlerle yıkamadıklarını gördüklerinde sıradaki oyunu devreye aldılar. Kalabalık gözük, büyük cephe oluştur, sindir. Sindiremezsen tehdit et. Şimdi oynanan oyun bu. Bu oyununda tutmayacağı başından belli. Millî Savunma Bakanımız Hulusi Akar bu durumu açıkça ifade etti: ‘Konuları her seferinde Türkiye-Yunanistan arasında olmaktan çıkarıp Türkiye-AB, Türkiye-ABD gibi olayı yansıtmak suretiyle birtakım faydalar elde edebileceklerini zannediyorlar. Fakat bu şekilde bir yere varmaları mümkün değil. Bunu kabul etmiyoruz.
Tatbikatları bir tehdit unsuru olarak devamlı zikrediyorlar. Bunlarla bir yere varmalarının mümkün olmadığını, bunların Türkiye, Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını görmeleri, bilmeleri lazım.”
Nitekim son gelişmelerle Türkiye, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığını ilgilendiren konulardaki çalışmalarda izninin aranması için Yunanistan, İsrail ve AB’ye nota verdi. Bu cevaba göre gözüken çok net.
Ne yaparsanız yapın biz Türkiye olarak geri adım atmayacağız, o zaman geriye son çare kalacak. Umarım olmaz ama gözüken o ki Yunanistan bizim sabrımızı bir şekilde test etmeye zorlanacak. Bir uçak mı olur bir gemi mi olur orasını bilemem ama Yunanistan bir şekilde bize bir sorun yaratacak.
Sonrada o sorunu çözmek için hamleler yapılmaya başlanacak. Sonrasında bazı ülkeler devreye girip iyi polis, kötü polis rollerinde sahneye çıkacaklar. İşte bu senaryo gündemde, bu filmin fragmanı çekiliyor şu günlerde. Milletçe virüsle uğraşırken, türlü türlü değişik ve çeşitli saldırılarla da baş etmemiz gerekecek. Çok iyi bildiğimiz bir şey var. Biz Türkiye Cumhuriyetiyiz. Bizi öldürmeyen şey güçlendiriyor. Ölümüne öldürmüş bir millet olduğumuza göre. Varsın gerisini Yunanistan düşünsün.
Bizde güzel bir söz vardır “Eden bulur”.