Modern hayat bize pek çok kolaylıklar getirdi. Yaşam kalitemiz arttı, insanoğlu daha çok şeye sahip oldu, daha bilgili; ama daha rahat değil. Neden dersiniz? Çünkü stres kavramı günlük yaşantımızın en çok kullanılan kelimesi oldu.
Modern hayat bize pek çok kolaylıklar getirdi. Yaşam kalitemiz arttı, insanoğlu daha çok şeye sahip oldu, daha bilgili; ama daha rahat değil. Neden dersiniz? Çünkü stres kavramı günlük yaşantımızın en çok kullanılan kelimesi oldu.
Psikoloji ve beden ilişkisi araştırıldığında bedeni beynin yönettiği anlaşıldı. Duygular, heyecanlar, neşe, sevinç, öfke, kıskançlık, elem, keder beynimizin ürünü olan tepkilerimizdir. Bu tepkiler beyin hücrelerinin kimyası ile ilgili olduğu son yılların en önemli buluşu oldu. Görüldü ki beyin sade aklı yönetmiyor duyguları da yönetmekte.
O halde bir hastanın ruh halinin göz ardı edilmemesi onun iyileşme beklentisi içinde olması stresini yönetmeyi başarması yarasının iyileşmesini hızlandıracaktır. Hayat denen yarışta dünyayı değiştirmek yerine kendimizi değiştirmeli. Aklı yönetmek artık yetmez, duyguları da yönetmek gerekir.
Hastalıkların iyileşmesinde hastalığa verilen duygusal ve zihinsel tepki ilaçtan daha önemli. Çünkü stres altında bağışıklık sistemi baskılanır. Kontrol edilemeyen stres depresyonu tetikler. Depresyon acizlik veya zayıflık değil, bir hastalıktır. Tedavisi vardır elbette ama asıl önemli olan depresyona giden yolu kesmek. Freud der ki “Bedenimizi hasta eden ruhumuzun baskısıdır.”
İnsan bedensel ve ruhsal bir bütün. Bedende oluşan bir rahatsızlık nasıl psikolojinizi etkiliyorsa, yaşadığınız stres, kaygı ve depresyon da beden yapınız üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Yaşanan bu izolasyon sürecinde ruhsal olarak etkilenmemek oldukça zor gibi görünüyor. Daha önce ruhsal problemleri olmayan bireylerin ruhsal sorun yaşaması olasılığının yüksek olması yanında, daha önce ruhsal sorunlar yaşamış bireylerin hastalıklarının tekrarlama olasılığı da bulunmaktadır.
Ayrılıkta, kayıpta, yasta, acıda her türlü üzüntüde gergin hissetmek, huzursuz hissetmek, gelecekle ilgili endişeler yaşamak belli bir noktaya kadar normal kabul edilir. Bu yaşanılan tepki normal bir tepki. Bu sınır ne zaman geçilmiş olur? Eğer bu düşünce, bu endişe, bu kaygı gün içerisinde kişiyi ne kadar meşgul ediyorsa, onun günlük hayatında yaptığı şeyleri ne kadar etiketliyorsa, daha önce keyif aldığı şeylerden keyif alamaz hale gelmişse, sürekli bunları düşünmesi uyku düzenini etkilemesi sinirli ve gergin olması profesyonel bir destek almasını gerektirebilir. Çünkü bütün bu yaşadıkları kişiyi yorabilir.
Fazla korku hayatı çekilmez hale getirir. İmmün sistemi (bağışıklık sistemi) baskılar, bağışıklık sistemi çöker, bu sefer başka hastalıklar başlar. Bağışıklık sistemimizin dostu ‘Psikolojik iyi oluş hali’dir. Yani insan tedbirini alıp, olumsuza karşı kendini hazırlayıp, olumluyu hedefleyerek hayatını sürdürmeli. Olumsuz düşüncelerle geçireceğiniz vakti ve enerjiyi, gelişime harcamanın tam da zamanı.
Şimdi değil de peki ne zaman?
“Herkesin duygularını yönetme tekniklerini öğrenmek için en az üç iyi sebebi vardır.”