İnsanların aklında "acaba 3. Dünya Savaşı çıkar mı?" sorusu hâkim.

Dünyanın ısındığı malumunuz.

Suriye’de yaşananlar, Arakan’da Çin – ABD üzerinden yürüyen nüfuz rekabeti ve Müslümanların katledilmesi, Kudüs’e yönelik İsrail’in gösterdiği barbarca şiddet, Kuzey Kore’nin füze ve hidrojen bombası denemeleri, Irak’ın toprak bütünlüğü, güneyimizde oluşturulmak istenen terör devleti, Avrupa’nın göbeğinde patlayan bombalar, küresellerin bağımsız politika yürüten devlet başkanlarını hedef alması ve daha birçoğu…

Tüm bunlar yaşanırken insanların aklında “acaba 3. Dünya Savaşı çıkar mı?” sorusu hâkim.

Dengelerin artık saat farkıyla değiştiği bir dünyada böyle bir sorunun sorulmasını çok karşılamamak gerekir.

Bu soru aslında makro bir soru.

Sadece bizim sorduğumuz ve bizi ilgilendiren bir şey değil.

Dünyada yaşayan milyarlarca insan bu soruyu soruyor ve tüm bu yaşanan gelişmelere bakıldığında da milyarlarca insan bu durumdan etkilenecek.

Olayı mikro düzeye indirdiğimizde ise bizim ülkemiz de yaşanan bu durumun bir tarafında olacak ve oluyor.

Dolayısıyla…

Olabilecek, yaşanabilecek her şeye hazırlıklı olmalı ve planlarımızı buna göre yapmalıyız.

***

Türkiye Gezi olaylarının başladığı 2013 yılından bu yana küresellerin ağır bir şekilde hedefinde.

Yaklaşık son beş senede yaşadıklarımıza bakacak olursak bu beş senenin 25 sene gibi geldiğini söylesek yanlış olmaz.

Öyleyse, dünyada yaşanan dengelerle ve pozisyonlarla ilgili söyleyecek çok sözümüz, hareket edecek çok alanımız var.

Kendi çıkarlarımız ölçüsünde bunu gerçekleştireceğiz, hiç değilse gerçekleştirmeye çalışacağız.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nezdinde tüm Türkiye’yi hedef alan küreseller Türkiye’yi eski zamanlarda olduğu gibi kendileri yönetmek istiyorlar.

Bunun için denemedikleri yol kalmadığı gibi amaçlarından da vazgeçmiş değiller.

Dünyada İslâmofobi yayılırken Türkiye düşmanlığı da aynı oranda yayılıyor.

Bakınız, Hollanda seçimleri Türkiye düşmanlığı altında geçmişti şimdi de Almanya’da yaşanacak olan seçimler de liderler Türkiye düşmanlığını propaganda olarak kullanıyorlar.

Bu derece bizi kuşatmak altına almak isteyen küresel güçlerin var olduğunu biliyoruz.

2019’da yaşayacağımız seçim de bu açıdan büyük önem taşıyacak.

2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirebilmek ve Türkiye’yi kendi güdümlerine almak için ellerinden gelen her yolu deneyecekler.

Bunun şimdiden farkında olmak şart.

Bu farkındalığı unutmamak ise hepsinden önemli.

***

Bildiğiniz gibi AK Parti’de kongre süreci başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti kongrelerini gerçekleştiriyor.

Abartısız söylüyorum, AK Parti’de yaşanan kongre süreci en az 2019’da yaşayacağımız iki seçim kadar önemli.

Çünkü AK Parti 15 sene boyunca bu ülkede çok büyük değişimlere imza attı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde bir milletin yeniden uyanmasını sağlayarak birçok badireyi milletiyle beraber atlattı, değişim ve dönüşümle 90’lı yılların Türkiye’sini tarihe gömdü.

Bu millet açısından bir özgürleşme ve değişimdi.

Millet ise her seçimde AK Parti’ye talep ettiklerini gerçekleştirdiği için bir şans verdi ve onu zirveye taşıdı.

Şüphesiz bunda en büyük pay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın…

Millet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dik duruşu için kendisine oy vermeye devam ediyor ve AK Parti’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde sahipleniyor.

Bu önemli bir gösterge.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da kadrolarını buna göre yapmayı ve her daim milletin isteklerine cevap veren bir teşkilat yapısı oluşturmayı hedefliyor.

Nisan ayında yaşadığımız referandumdan sonra AK Parti’ye yönelik eleştirilerini genel başkan sıfatıyla kamuoyuyla paylaşan Erdoğan en son olarak şu önemli cümleleri söyledi:

“Bize dava adamı, milletin adamı olarak görev yapacak AK Parti kadroları lazım. Mart 2019 ve Kasım 2019 bizim için önemli seçimler. Bunun için her aşamada çok titiz davranmalı, en küçük bir lekeye, en küçük bir zayıflığa izin vermemeliyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bize dava adamı lazım” sözlerini AK Parti’nin içinde hali hazırda “dava adamı olmayan bazı kişilerin” varlığıyla ilişkili olarak okuyabiliriz.

Bu kişilerin görevden alınması, kadroların değiştirilmesi ve en az Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çalışma azmi, cesurluğu kadar başka kişilerin o görevlere gelmesi 2019 için hayati öneme sahip.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun farkında ve en önemlisi milletin AK Parti’de bir değişiklik istediğini biliyor.

Millet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında dik duran, eğilmeyen, sağlam ve gece gündüz millet için çalışacak kişiler istiyor.

***

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referandumda büyükşehirlerin ve başta İstanbul’un kaybedilmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu söyleyebiliriz.

İstanbul’a özel bir aşkla bağlı olan Cumhurbaşkanı’nın işi sıkı tutup 2019’a gece gündüz çalışan kadrolarla girmek istediğini de konuşmalarından anlayabiliyoruz.

Hatta bazı AK Parti’nin banko kazandığı yerlerde sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hatırına oy veren ve AK Parti’nin teşkilat yapısından rahatsız olan bir kesim de mevcut.

Cumhurbaşkanı belli ki Türkiye’nin her bölgesinde gereken araştırmaları yaparak kongre sürecini dava adamlarıyla birlikte yönetiyor.

2019’un kazanılması ve dünyadaki gelişmelere entegre olmamız açısından AK Parti kongreleri büyük önem taşıyor.

Türkiye’nin yolculuğuna devam edip mazlumların umudu olmaya devam etmesi açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği eleştiriler önemli.

Bundan daha önemlisi yenilenen AK Parti kadrolarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mücadelesinin yanında yıkılmaz bir kale olarak durması şart.

Şerif Mardin…

Türk sosyolojisinin en önemli isimlerinden biri olan Prof. Dr. Şerif Mardin’i kaybettik.

***

Kendisini insanlar her ne kadar “mahalle baskısı” kavramıyla hatırlıyor olsa da Şerif Hoca özellikle kendini toplumun üstünde gören ve topluma mühendislik dizaynı vermeye çalışan aydın kitlesine bilimsel çalışmalarıyla büyük ders verdi.

Toplumsal çalışmalarıyla, siyaset bilimi adına ürettikleriyle ve “merkez-çevre” kavramıyla belki de gelmiş geçmiş en önemli Türk sosyologlarından biriydi.

***

Çok büyük kayıp!

Kitaplarını okumayanlar için her bir kitabının her cümlesi çok önemli.

Ve bu kitaplar asırlarca yaşayacak, bilime katkı sunmaya devam edecek.

Mekânı cennet olsun.

Murat Başoğlu olayının FETÖ’yle bağlantısı

Murat Başoğlu’nun kepaze ensest ilişkisini Türkiye günlerdir konuşuyor.

Bu rezil olayın konuşulacak bir tarafı yok ama olaya başka şekilde bakmanın ve bu olaydan ziyade bunu konuşmanın önemi büyük.

***

Murat Başoğlu Hande Bermek’le evli.

Hande Bermek, işadamı Ayhan Bermek’in kızı.

Ve bir iddia…

Ayhan Bermek’in FETÖ’yle bağlantılı olduğu ve Kanada’ya kaçmadan önce tüm malvarlığını Murat Başoğlu’nun üzerine yaptığı konuşuluyor.

Ve yine bir iddia…

Bu olayla ilgili konuşan Hande Bermek’in sadece “yaşanan bu deneyimi sevgiyle kucaklayıp değerlendiriyorum” demesini ilginç bulanlar bu olayın bir tezgâh olabileceğini ve tüm malvarlığına Başoğlu ile Bermek çiftinin konmak istediğini söylüyor.

***

Ayhan Bermek’in Japonya’daki FETÖ okulunun açılışına gidip “Gönlüm orada kaldı. Japonya’nın abisi biz olduk! Çok güzel bir dünya.” dediği de ortada.

Aynı zamanda Ayhan Bermek 17-25 Aralık kumpasından sonra bir televizyon programında FETÖ elebaşıyla ilgili olarak aynen şunları diyor:

“Fetullah Gülen için, o özel ve güzel insan için bunları nasıl söylüyorlar? Hizmeti dağıtamazsınız, siz kimsiniz?”

Bunu 17-25 Aralık kumpasından sonra söyleyen bir adamın FETÖ’yle bağlantıları çok net bir şekilde araştırılmalı.

Malvarlığından tutun da “FETÖ imamı” olarak topladığı bağışlara ve şirketlere kadar her şey didik didik edilmeli.

Masum bir olaydan bahsetmiyoruz çünkü.