Dünya, Covid-19 salgınındaki büyük sınavı iş birliği içinde verdi. İnsanlık, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere pek çok uluslararası kuruluşun kılavuzluğunda hareket etti.
Bir virüs ve
yüzbinlerce ölüm, kısa süreli de olsa, doğayla barışı da getirmişti. Hele yasaklı, 2020 Nisan ayı
süreci! Uluslararası ticaretin yüzde 70’ini gerçekleştiren deniz taşımacılığı, fabrikalar, trafik,
günde ortalama 100 bini bulan uçak seferleri de durmuştu. Orman sakinleri kentlere indi,
alışılmadık balıklar, yunuslar boğazda vapurların yerini aldı ve ozon tabakasında, Grönland’ın
yaklaşık 3 katı büyüklüğündeki bir deliğin tamamen kapandığı duyuruldu.
Bir büyük ortak sorun, birlikte hareketi doğurmuş, olumlu sonuçları nesnel olarak yaşanmaya
başlamıştı. Ne yazık ki, ‘eski tas eski hamam’ anlayışına çabuk dönüldü. Salgın bitti, zayıfladı
ama eski sorunlar tazelendi…
Ortak hedef, çocuklarımıza bırakabilecek bir dünya oluşturmak.
Karbonsuzlaşma, en değerli önceliklerden biri. En güçlü alan da enerji. Çünkü yaşamın her
alanında enerji bizim paydaşımız. Üretimden sosyal yaşama, en güçlü karbon salım unsuru.
Yeni bir yapıya bürünüyor enerji. Temiz enerji kavramı öne çıkıyor. Maliyet ve regülasyonlar
ile sıkışıyor görünse de kaçınılmaz bir dönüşüm başlamış durumda. Hidrojen çağı olarak
anılan bu çağ, bize neler getiriyor, inceleyelim.
HİDROJEN ÇAĞI BAŞLAMIŞTIR
Bu başlık, enerji alanındaki dönüşümü tanımlıyoruz. Kavramı ortaya ilk koyan Yeşil Hidrojen
Üreticileri Derneği (H2DER) Başkanı Yusuf Günay. Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil
Mutabakatı’nın ardından üçüz dönüşüm (dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve sosyal dönüşüm)
güçlü adımlarla gelişiyor. En değerli dönüşüm alanlarından biri elbette enerji. Bir Alman bilim
insanı, Prof.Dr Rasmus Beck, Duisburg Yatırım ve İnovasyon Ajansı (DBI) CEO’su olarak
H2DER’le buluştu ve Yusuf Günay’ın başlığını yaklaşımını somut verilerle destekledi:
-Alman sanayisinin temeli metal işlemedir. Otomotivden elektrikli (elektronik ev eşyalarına,
en değerli yapıtaşı çeliktir. Bu nedenle ThyssenKrupp ve Arcelor Mittal gibi dev çelik
üreticileri, hidrojen yatırımlarını büyütüyor. Almanya Enerji ve İklim Bakanı Robert Habeck,
Alman sanayisinin kalbi sayılabilecek Kuzey Rehn Vestfalya bölgesine, bu nedenle özel önem
veriyor.
Çelik, sınırda karbon düzenleme mekanizması (SKDM) uygulanacak beş öncelikli alandan biri.
(Söz edilen alanlar: Demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen.) Fosil
yakıtlardan çıkarak karbon salımını azaltmak, hatta sıfırlamak hedefiyle çalışılıyor. Yani,
kömürden sağlanan yüksek enerjiye alternatif aranıyor. Bu alternatif mevcut: hidrojen.
Hidrojeni üretirken elektrik kullanılıyor. Bu elektrik temiz enerjiden (rüzgar-güneş) sağlanırsa
yeşil hidrojen elde ediliyor.
Almanya, ThyssenKrupp’a 2.1 milyar Euro ve Arcelor Mittal’a 1.1 milyar Euro fon sağlıyor.
İki büyük üretici de kömür kazanlarını, hidrojenle çalışan kazanlara dönüştürecek. Toplam
maliyet fonun iki katından fazla. Yani şirketler, en az bir o kadar da kendileri karşılayacak.
RePowerEU adlı plan ile, Avrupa Birliği (AB), 2030’a dek 10 milyon ton hidrojen alacağını
duyurmuştu. Bu yetersiz bulununca, 10 milyon ton da ithal edeceğini açıkladı.
Tüm bu gelişmeler, hidrojen çağı tanımının karşılığını oluşturuyor.
AB içinde 26 hidrojen vadisi var. Dünya genelinde 600’den fazla büyük hidrojen üretim tesisi
kuruluyor. SKDM 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek ve yeşil enerji kullanmayan rekabette
yara alacak. Türkiye’nin toplam ihracatında, yüzde 40’ın üzerinde pay sahibi olan AB, bu
konuya öncelik veriyor. İşte bu nedenle, dünyayı doğru takip edip adımları hızlı atmak lazım.
Bu vizyona Türkiye’de sahip yapılar da var. Dünyanın en büyük rüzgar türbini üreticilerinden
biri olan Nordex Grubu, Akfen Yenilenebilir Enerji’ye ait 5 farklı proje için toplam 102 MW’lık
türbin tedariği, kurulumu ve 10 yıllık bakımı için sözleşme imzalandığını duyurdu. Biga
Hidrojen, Manisa OSB içinde yerli elektroliz üretme hazırlığında. Her iki alanda çok sayıda
farklı boyutta girişim devam ediyor. Mobilite de en değerli alanlardan biri yeşil hidrojende.
GAZİANTEP’TE YEŞİL HİDROJENLİ KAMU TAŞIMACILIĞI
Gaziantep’in ilk kadın milletvekili ve eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin,
Gaziantep Büyükşehir Belediye (GBB) Başkanı olarak da büyük vizyon sunuyor. Şahin, “büyük
balık küçük balığı yutar sözü tarihe karıştı. Hızlı balık hepsini yutar” yaklaşımı ile bu konudaki
hızla adımları atmış bir yönetici. Hidrojen kullanımında yakıt hücreleri (fuel cell) için güçlü
çalışmaları bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), H2DER ve Alman DBİ ile iş birliğine
gidiyor. Duisburg Belediyesi, bu yıl sonuna dek hidrojenle çalışan 89 araç alacak. Örnek
modelleme ve kılavuzluk Gaziantep’te uygulanacak. Yenilenebilir kaynaktan elektrik gelecek,
yeşil hidrojen üretilecek, fuel cell ile çalışan otobüsler kamu taşımacılığı yapacak. Model,
Türkiye’ye örnek olacak. Elbette öncelik regülasyonlar. H2DER Başkanı Yusuf Günay, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı ile görüşmelerin başladığı proje önerisini bu nedenle öne çıkarıyor:
Yeşil Hidrojen Özel Endüstri Bölgeleri ilan edilmesi. Önce, iki bölge ile başlanabilir. Biri, rüzgar
zenginliği ile Ege bölgesinde, diğeri güneş avantajları ile güneydoğu ya da doğu Anadolu’da.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır kadar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan
Bayraktar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Ticaret Bakanı Prof.Dr.
Ömer Bolat da hidrojenle ilgili çalışmaları dikkatle takip edenler arasında. Mevzuat ve ilgili
regülasyonların ivedilikle oluşması, cari açık başta olmak üzere çok yönlü sağlayacaktır.
DAUM’UN MAVİ GÖZLERİ
Tam 30 yıl önceydi, ara transfer döneminde Beşiktaş’a geldiğinde tanıdık onu. Sonra, tekrar
Beşiktaş’a, Fenerbahçe’ye, Bursaspor’a geldi. Polemiklerden beslenmedi. Saygılı ve çalışkan
kimliğini hassasiyeti ile bezemişti. İlk gelişinde, çocuğu kanseri yeni atlatmıştı. LÖSEV ile hep
güçlü iletişimi, desteği oldu. Milli marşımızı, elini kalbine koyarak söyleyecek kadar bizden
olmuştu. Kansere yenik düştü ve mavi gözleri, bir daha açılmamak üzere kapandı. Dervall,
Didi, Meszöly gibiydi bize. Metin Oktay, Can Bartu, Süleyman Seba’ya gidiyor… Nur içinde…
İSVİÇRE – TÜRKİYE MAÇLARI
Büyük üstat Nazım Hikmet, Fransa’ya geçerken yazmıştır meşhur İsviçre şiirini. Hiç
sevmemiştir ayrıldığı toprağı ve insanlarını, eleştirir: …hava ne soğuk, ne sıcak / burda her şey
böyle galiba, gülüm / ne soğuk, ne sıcak / ne serin, ne ılık …
Sonra, 2. Dünya Savaşı sonrası casusların cirit attığı ülkeye kızar ve sert bir final yapar:
Bir de gülüm / casuslarla boz inekler işi var. / Sere serpe gelişmiş inekler casuslar / İsviçre
tarafsızlık cennetine girdi gireli. / Casuslar boy boy / ve çeşitli milletlerden olmalı / ama hepsi
bir boy boz ineklerin, hepsi İsviçreli…
Avrupa kupalarında temsilcilerimiz, İsviçreli rakipleriyle karşılaşıyor. Ön elemede, ilk maçını
kazanan yok… İkinci maçlar bu hafta. Hepsini kazanabiliriz. Hepsini kazanalım. İsviçre’yi,
yendiğimiz için sevelim.
İsviçreliler karşısında Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Başakşehir’e başarılar dilerim.