Dr. Robert Habeck Almanya Başbakan Yardımcısı, aynı zamanda İklim Değişikliği ve Ekonomi Bakanı görevlerini yürütüyor.

Ukrayna-Rusya savaşının ardından, Almanya’nın Rus doğalgazını tamamen bıraktığı sürecin de mimarı. Bu süreç, Almanya’nın sanayi yapısına, üretim modeline kadar pek çok büyük değişikliği getiriyor. Avrupa Birliği (AB) RePowerEU kararıyla 4 yıl önce ne açıkladıysa, Habeck liderliğindeki çalışmalar ile Almanya’da da yapılıyor ve AB’ye yayılıyor.

Duisburg’da, Hy Summit Rhein Ruhr 2024, bu çaba sürecinde, hidrojenle ilgili paydaşları bir araya getirdi. Duisburg’daki zirvenin onur konuğu Dr. Habeck, önce, açılış gecesinde konuştu: Biz krizleri aşmakla tanınırız. 2.Dünya Savaşı’ndan sonra, ülkeyi yeniden imar ettik. 2000’li yıllarda ‘duvar’ı yıktık, o krizi de aştık. Şimdi, Rusya’dan doğalgaz almıyoruz. Aslında Rus doğalgazına ne kadar bağımlı olduğumuzu, ‘artık almayacağız’ deyince anladık. İklim değişikliği en büyük sorun. En değerli çözüm de yenilenebilir enerji. Hidrojen başta olmak üzere, yenilenebilir enerji ile ilgili tüm çalışmalarımız kararlılıkla sürecek. Hidrojen yatırımlarını destekleyecek ve bu dönüşümü gerçekleştireceğiz.

Whatsapp Image 2024 09 23 At 15.26.34 (1)

Habeck, sunduğu kararlılıkla ayakta alkışlandı. Türkiye’nin bu kararlılıktaki yerini sorduk ve ‘uluslararası iş birliği, bu büyük dönüşümün anahtarıdır’ cümlesini duyduk.

Habeck, ertesi gün, Avrupa Komisyonu’na bir mektup göndererek hidrojen konusundaki taleplerini dile getirdi. Muhatabı, Kadri Simson’du. Estonyalı Simson, "yeşil hidrojen" tanımıyla Yetki Yasası başlatan AB Enerji Komiseri.
Habeck, yenilenebilir enerjiye tam geçiş yapan bir hükümetin acil ihtiyaçlarını ve bununla birlikte gelecek yüksek şebeke yönetimi maliyetlerini söylüyor. Elektroliz yoluyla üretilen hidrojen, enerji sistemimizde esneklik ve güvenlik yaratacaktır. Ancak aynı zamanda şebekede ihtiyaç duyulan esnekliği yaratmak ve bu maliyetlerden kaçınmak için sistemli bir çözüm gerekiyor.

Mektuba göre, öncelik hidrojen maliyetinin düşürülmesi. Bunun birinci adımı yenilenebilir enerji fiyatlarının düşürülmesi. Enerji güvenliği, esneklik ve ekonomik rekabet gücü, Avrupa için olumlu sonuçlar doğuracaktır, diyor. Tanımın çok karmaşık ve kısmen gereksiz kuralları içermesi; ithalatın eşit şekilde etkilenmesi nedeniyle küresel ölçekte yenilenebilir hidrojen üretimini de engelleyecektir.
Avrupa Komisyonu, önümüzdeki beş yılın planlamasını yapmak üzereyken Habeck’in mektubu, zamanlamasıyla da ayrı değer kazandı. Peki Türkiye’ye etkisi ne olacak? Onu da ikinci başlıkta tartışalım.

TÜRKİYE YENİDEN ENERJİ GÖZDESİ

Duisburg’da Habeckin onur konuğu olduğu gecenin mimarı, Duisburg Yatırım Ajansı (DBI) CE’su Prof.Dr. Rasmus Beck, alanındaki yetkinliğinin yanı sıra çok değerli bir Türkiye dostu.

Son 10 yıllık süreçte, Kuzey Afrika ülkelerinden Avustralya’ya, Güney Amerika’dan ABD’ye, pek çok hidrojen tedarikçisi gündeme geliyor. Dr. Beck, Türkiye’yi hep önde tutuyor.

AB, 2030’a dek 10 milyon ton yeşil hidrojen üreteceğim, 10 milyon ton da ithal edeceğim, demişti. Avrupa Hidrojen Bankası, 3 milyar Euro’luk ilk ihaleleri gerçekleştirdi.

Almanya, bu alanda da AB’nin lokomotifi. H2 Global adlı kamu şirketi yoluyla 300 milyon Euroluk ilk alım ihaleleri yapıldı. Büyük sanayi ihtiyacı için, bu rakam elbette çok düşük. Bu durum da, ithalatı zorunlu hal getiriyor. Üretilen hidrojenin hem taşıma hem kullanım kolaylığı gerekli. Amonyak, en güçlü dönüştürülme alanı olarak öne çıkıyor.

Güneş paneli üretiminde dünyada tekele dönüşen Çin, hidrojen üretiminin ana yöntemi elektrolizörde de aynı hedefe sahip. Ancak, AB, deneyimlerinden ders çıkarmış, kısıtlamalar getiriyor. Elektrikli otomobiller gibi, elektrolizörlere de farklı gümrük tarifleri söz konusu.

Habeck, Çin-AB savaşından kaçınmak gerek dese de, Avrupa Komisyonu, geçen ay Çin'den ithal edilen elektrikli araçlara yüzde 36'ya kadar ithalat vergisi uygulayacağını duyurmuştu.

Aynı süreçte, Türkiye’nin yenilenebilir enerji ve yeşil hidrojen potansiyelini tekrarlayan Rasmus Beck, İstanbul ve Duisburg’un kardeş şehri Gaziantep’te fikirlerini tazeledi. Türkiye varken Kuzey Afrika, Orta Doğu hatta Avustralya’ya kadar tedarikçi aramak akılcı değil, dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır kadar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Ticaret Bakanı Prof.Dr. Ömer Bolat da hidrojenle ilgili çalışmaları dikkatle takip edenler arasında. Mevzuat ve ilgili regülasyonların ivedilikle oluşması, cari açık başta olmak üzere çok yönlü sağlayacaktır. Hidrojen Özel Üretim Bölgesi ila edilmesi fikri hayata geçerse, rüzgar zenginliği ile Ege, güneş avantajları ile güneydoğu ya da doğu Anadolu’da kurulacak bu bölgeler öncü olabilir. DBI gibi yapılar, yeşil hidrojeni üretin, biz almaya hazırız, diyor.

KAPTAN

Lazio’dan Galatasaray’a transfer olduğu günlerdi. Copa America’da Uruguay milli takımının kalesini koruyordu. Finalde Paraguay’ı 3-0 yenerek şampiyon olan takımdaydı ve tüm maçlarını yayınlayan kanalda, maçların tanıtımı “Galatasaray’ın yeni kalecisi” diye anlıyordu.

Fernando Muslera, son Young Boys maçındaki çirkin tekmesine kadar hem sportif kimliği hem de sportmen tavrıyla hep övüldü. Geçen sezon, şampiyonluğu etkileyebilecek pozisyonda, Beşiktaşlı Aboubakar’ın önce önünden topu aldı, ardından kale direğine çarpmasını, belki de çok ağır bir sakatlık geçirmesini önledi. Rakibini, o hayati maçta, direkten uzaklaştırdığında, bunun bir koruma hamlesi olduğunu pek çok kişi anlamamıştı.

Sonra Şampiyonlar Ligi ön elemesinde, kendisine gol atan rakip futbolcuya, gol sevinci yaşayan bir sporcuya tekme savurdu. Hiç yakışmamıştı. Yılın fair play ödülüne aday gösterilen kaleci derhal, değerlendirme dışı bırakıldı.

Muslera, Kadıköy’deki son maçta, adeta bir çoban köpeği, sahadaki arkadaşlarını, genç yıldızları toparlayan isim oldu. 3-1 biten maçın ardından sarı kırmızılı oyuncular, sahada sevinç şarkıları söylüyordu. Fenerbahçeli oyuncular da hüzünle sahadaydı, üzgün ve sessizce. Hırsını dizginleyemeyen Mert Hakan’ın, sevinen rakiplerine doğru yönelişi ve tahrikleri gözden kaçmıyordu. Barış Alper Yılmaz, Kaan Ayhan gibi takım arkadaşlarını, Mert Haka’dan uzaklaştıran isimdi Muslera. Kaptan, takımına, gidin sevinin, diyordu, kavga etmeyin…

Yedi şampiyonluk, dört Türkiye kupası, altı süper kupa sahibi kaptan… Bülent Korkmaz gibi, Turgay Şeren gibi, Coşkun Özarı gibi, Metin Oktay gibi… Neden büyük kaptanlar arasına girdiğini gösteriyordu, o tekmenin çirkinliğini unutturmak istercesine…

OKANBALL ve MOURINHO

Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk, Mourinholu Fenerbahçe ile ilk maçından galibiyetle ayrıldı. Bu sonuç, birini diğerinden daha iyi ya da kötü yapmıyor elbette. Mourinho, yaşadığı düşüşe rağmen, futbol tarihine adını yazmış dev bir karakterdir. Ancak, Okan Buruk’un çalışkanlığı, hazırlığı ve taktisyen tarafı da alkışlanmalıdır. Bu, sadece bir maçlık bir galibiyet değildir. Bu, teknik olarak ciddi bir hazırlık ve gelişim imzasıdır. Okanball, bir büyük Galatasaray tutkunu Reşit Ömer Kükner’in dile getirdiği bir terimdir ve Şampiyonlar Ligi’nde izleyememek, bütün futbolseverler için kayıptır.