İlim Çin'de de olsa gidip alın diye bir Hadis-i Şerif var. Kimi alimler bunu zayıf bir hadis olarak addetseler de İslam'ın ilime bakışını gösteren yaygın bir örnek olarak verilir.
Bugünlerde ilim değilse bile diplomasi Çin’de yoğunlaşıyor. Amerika’nın efsane dışişleri bakanlarından Henry Kissinger Çin’i ziyaret etti. Çin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Wang Qishan’la görüşen Kissinger Trump yönetiminden farklı olarak mavi boncuk dağıtmakla meşguldü. Mevcut sorunların çözümü için vesaire vesaire diyerek devam ediyor. Çin’in dikkat çeken misafirlerinden biri de MIT yani Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Başkanı L. Rafael Reif olmuş. Başkan Yardımcısı Wang, dünyanın önde gelen bu akademik kurumuyla da ilişkilerini geliştirmek için ortak bir niyet sergilemiş. Almanya’nın Dışişleri Bakanı da Çin yolcusu ve Trump’ın şekillendirdiği yeni ABD politikasının içine kapanık yüzünü Çin çok iyi değerlendiriyor.
Dünyanın gözü başka bir yönüyle de Çin’in üzerinde. Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Türklere yapılan sistematik baskı dünya basınında yer buluyor. Konuyla ilgili bilgi veren Avrupa ve Amerika medyasının tutumunu devletlerin tavırları takip etmiyor ve bu da dünya kamuoyunun dikkatini başka yerlerden uzak tutmak için izlenen bir yöntem kuşkusu veriyor. O kurumların niyetleri ne olursa olsun, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki gelişmelere gözlerimizi kapatamayız, pazarlık konusu olarak da göremeyiz. Kabul edelim, bu konuda çok az bilgiye sahibiz. Çin’in devlet iletişim aygıtlarından biri olan Çin Radyosu 50’nin üzerinde çalışanla Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Sağlıklı bilgi almak için elverişli bir zemin olabilir ama bu imkanı kullanmaya niyetleri yok gibi görünüyor. Verdikleri bilgiler Kaşgar’ın artan turizm potansiyeli Altay ve Turfan şehirlerinden Kaşgar’a uçuşların sağlanması gibi konularla sınırlı. Bir de yukarıda bahsettiğim Çin’i ziyaret eden yabancı heyetler.
Çin bir yandan dünyaya açılmaya çalışırken, kendini ifade etmek için gayret sarf ederken diğer taraftan tüm İslam alemi nezdinde soru işaretleri oluşturacak uygulamalara girişiyor. Yıllar önce Çin’in devlet medyası Halkın Günlüğü gazetesinin temsilcileriyle bir araya geldiğimizde ülkelerindeki Müslüman nüfusun kültürün ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etmişlerdi. Doğu Türkistan’ı bir sorun olarak görmediklerini konunun etrafında birkaç tur atarak dile getirmişlerdi.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki diplomatik ve kültürel misyonlarına diyalog kanallarını açık tutmayı önerebilirim. Dünyanın süper güçleri arasında zirveye çıkarken insan hakları alanındaki bu soru işaretlerini gidereceğimiz yer üçüncü ülkelerin medya kuruluşları değil, doğrudan Çinli yetkililer olmalı. Kissinger ilerlemiş yaşına rağmen Trump gibi bir zırdelinin ülkesinden diplomasiyi işletmek üzere Çin’e gidiyorsa bizim de hakikatin peşinden gitmemiz ve Çin’den bunu talep etme hakkımız vardır. Yol ve Kuşak Projesi ile sınırları aşmayı hedefleyen bir ülke bunu memnuniyetle karşılayacaktır.
Yazımı Sun Tzu’dan bir alıntıyla bitireyim: “Dövüş ustası olanlar öfkelenmezler, kazanma ustası olanlar korkmazlar, akıllılar dövüşmeden kazanır, cahiller kazanmak için dövüşürler.”