Tarih içinde tarım, ilk iktisadi dönüşümün merkezinde yer almıştır.
Sonrasında tarım-dışı üretim alanlarının gelişimiyle iktisadi devrim yönünü değiştirmiştir. Aslında bu geçişkenlikleri besleyen sosyolojik gelişmeler de mevcuttur. Feodalizmin baskısını artırması, kölelik karşıtı hareketler, talebin güçlendirilmesi üzere topluma satın alma gücü aktarılması ihtiyacı, fayda kavramı gerisinde gelişen düşünce sistemleri bu anlamda belirleyici olmuştur. Ne olursa olsun tarım hep merkezde yer almış ve önemini korumuştur. İlaçla beslenme gibi kurgular karşısında gün geçtikçe makineleşen ve verimi artan bir iktisadi faaliyete dönüşmüştür. Yeniliğe açık doğası tarımla iştigal edenlerin meslek isimlerini döneminin teknolojisinden almasına kadar belirleyicidir; çiftçi.
Tarımsal üretimin getirisi de tatmin edicidir. Fakat dönemsel olması hasebiyle ve ticari yapısının regülasyon sorunları nedeniyle bu durum açık biçimde analiz edilemeyebilir. Buna rağmen bu analizi yapacak kabiliyette olan çoğu insanın şehirli işlerde istihdam hevesinde olması ve arazilerini terk etmeleri bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Çoğu asgari ücretin biraz üzerinde bir ücret seviyesinde çalışan bu insanların arazilerini işlemeleri halinde yöneticilerinden daha fazla gelir elde edebileceklerini görmeleri gerekir. Dönümlerce arazisi olup belli bir sorumluluk çerçevesinde ücretli çalışan insanların fırsat maliyetlerini hesaplaması gerekir.
Pekala bu fırsat maliyetini hesaplamadaki tutarsızlık mali değil kalkınmaya dönük saiklerle ortaya çıkmıştır diye düşünülebilir. Bu manada geliştirilen politikalar Türkiye’de tarım sektörünün geleceği açısından belirleyici olacaktır. Buna göre arazi sahiplerinin hangi saiklerle şehirli işlerle ilgilendiklerine dair araştırmalar yapılmalıdır. Bu araştırmaların bulgularına göre politikalar geliştirilerek insanların arazilerini işletebilmesi için uygun şartlar hazırlanmalıdır. Yahut ilgili arazilerin işletilmesi üzere alternatif politikalar geliştirmek gerekir.
Türkiye iktisadi, siyasi ve beşeri olarak bir ateş çemberinin ortasında yer almış ve almaktadır. Bu çember içerisinde tarımsal üretimin gücü ile var olmuştur. Selçuklu döneminde yurt tahsisi ile Osmanlı döneminde tımar sistemiyle sosyal, askeri ve iktisadi politikalarını buna uygun geliştirmiştir. Bugün yine aynı özen ve önemde tarım politikaları geliştirmek gereklidir. Aksi takdirde elimizde tüccarların menfaatleri etrafında fiyatların şekillendiği bir vurgun piyasasından başka bir şey kalmayacaktır.
Her gün haberlerde belli bir tarım ürününün anormal fiyat hareketlerinin oluştuğunu görmek hiç hayra alamet değildir. Düzenleyicilerin piyasayı regüle edemediğinin göstergesidir. Ya da en azından piyasa yapıcılarına ihtiyaç olduğunu anlatmaktadır. Artık bu işi iyice ele alıp güvenliğimizi sağlamalıyız.