Dijital dönüşüm uzun zamandır gözde bir konu. Kurumlar dijital olarak dönüştürülürse verimli olacakları söyleniyor.
Turkcell, kuruluşunun 25. yılında dijital servislerine yaptığı yatırımları bir toplantıyla duyurdu. Turkcell CEO'su Kaan Terzioğlu'nun aktardığı dijital portföyün zenginliği görenleri mutlu ediyor. Hem bir Türk şirketinin başarısı hem de dijital işlerin geldiği noktayı ve gideceği istikameti göstereceği için.
Dikkatimi çeken Dergilik uygulamasının varlığı kadar onunla geçirilen zamanın azlığı oldu. Belki ortalamada az değildir ama video servislerine veya sesli-görüntülü aramaya nazaran az noktada. Müzik servislerinin popülerliği de dikkat çeken diğer bir nokta. Elbette Fizy'den söz ediyorum.
Turkcell'in diğer operatörlerden farkı çözümlerini Türk Malı olarak yapması ve dünyayı faaliyet sahası olarak görmesi. Bu elbette hepimizi mutlu ediyor. Kendimizi bu dev organizasyonun gönül hissedarı olarak kabul ediyoruz.
Ama aklıma şu da geliyor: Neden dinlediğimiz kolaylıkta ürettiğimiz müziği dolaşıma sokamıyoruz. Neden tüketirken sağlanan kolaylığa üretirken ulaşamıyoruz. Neden satın almak kolay da dahil olmak daha zor?
Dijital dönüşüm yerine bir adım sonrasından söz etmek istiyorum: Dijital dönüştürüm. Bu ne demek? Şu demek: Yaptığımız işleri dijital ortama taşımanın ötesinde dijital servisleri bir kaldıraç olarak kullanmak. Sadede gelelim: Kalkınmamız için okumamız gerekiyor. Yani en fazla tüketilen içerik servislerinin arasında yazılı içerikleri yerleştirebildiğimiz ölçüde başarılı olacağız. Buna uygun içerikler üreteceğiz ve kitap tiryakileri ortaya çıkaracağı. Turkcell dijital servisler toplantısının bir sonrasında nasıl daha fazla okuyan bir toplum olduğumuzu tüm dünyaya anlatacak. Yayınevleri, okurun isteklerine kulak verip farklı hazım kapasitelerine göre içerikler üretecekler. Deyim yerindeyse okuma seferberliği yerine bir yazma seferberliği yapacağız. Gecekondu mantığı ile inşa edilmiş tezvirat siteleri değil kastettiğim, dijital kitaplar. Kağıt kıtlığındaki dünya için iyi bir çıkış olabilir.
Eğitim içeriklerinin dijital ortam yüklenmesi değil dijital okulların açılmasından ve burada talep edilen eğitim içerikleriyle dönüşüm değil dönüştürüm sağlanmasından söz ediyorum. Kelime işlemcim dönüştürüm kelimesinin altını çizmedi demek ki böyle bir kelime var. Kullanmak için daha neyi bekliyoruz ki?
En fazla insani yardım yapan ülke olmakla iftihar ediyoruz ama insani yardımın tüm süreçlerinin tüm süreçlerinin oyunlaştırılarak sunulduğu bir dijital servisimiz yok. Okuduğumuz insan ıstıraplarının dindirmek için dijital servisler bizi dönüştürücü bir rol üstlenmeli. Sadece SMS atarak bağış gönderdiğimiz ve böylelikle dijital halini yaşadığımız insani yardım sektörü ülke olarak ayıbımız.
Hayatımıza değer katan tüm alanlarda üzerimize düşen vazifeleri bize anlatacak bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Birlikte neleri başarabileceğimiz dijital senaryolarla düşünmeye ve akıl terini birlikte dökmeye ihtiyaç duyuyoruz.
Bunlar elbette sadece Turkcell'in vazifesi değil ama dijital servislerde gelinen başarılı noktayı görünce şunu söylemeden de edemiyorum: Yaparsa Turkcell yapar.
Bu yazıyı kaleme almamın sebebi de bu zaten.