Sessiz, eğriyi doğruyu anlamaya çalışmadan aklımı, kalbimi yormadan öylece yürümek istiyorum.

Sahilde yürüyüş yapıyorum.

Hava serin, suratımı suratımı okşuyor, yanaklarımın kızardığını hissediyorum.

Maske, aldığım nefesten bir ileri bir geri kendi aleminde hareket ediyor.

6 km yürüyeceğim.

Çok şükür, bu serin, bu soğuk hava insana yaşama hissi veriyor diyorum.

Sessiz, eğriyi doğruyu anlamaya çalışmadan aklımı, kalbimi yormadan öylece yürümek istiyorum.

Merhametime sarılıp şükrede şükrede yürümek istiyorum.

İmkansız.

Ne mümkün.

İnsanlar cep telefonu kulağında bağıra bağıra konuşuyor

Herkes asabi, herkes sinirli ve herkes telefonda bağırıyor, karşı tarafa bir şey anlatmaya çalışıyor, kavga ediyor.

Yanımdan geçen kadın, el kol hareketi yapa yapa, karşında kim varsa ona "dibine kadar haklıyım" diyor.

Biz kadınlar hep haklıyız da, bir kadının ağzından "dibine kadar haklıyım" cümlesini ilk defa duyuyorum.

Argo kelime anlamında ayıpladım falan diye yazmıyorum yanlış anlamayın.

Sonuna kadar haklıyım vardır da, dibine kadar haklıyım mı bilmiyordum.

Genç bir adam geçiyor yanımdan, bunun hesabını tek tek verecek diyor, göstereceğim ona gününü diyor.

Genç bir kadın geçiyor yanımdan, inan bana beni aldattığı kadını görsen, feci paçozzzz diye, başkalarının duymasına aldırmadan avaz avaz konuşuyor.

Bir diğeri, bana bak pazartesi ödeme yapmazsan salı gününü sen düşün diyor.

İnsanlar neden yürüyüşe çıkmış, neden ellerinde cep telefonu var neden bu kavga ediyorlar anlamak imkansız.

Herkes başına gelen ne varsa, karşı taraftaki insanlara biçiyor, sinirini onlardan çıkarıyor.

Kimse de tek satır huzur kalmamış.

Maruz kalıyorum.

Düşünmek istemiyorum ama zorunlu şahitliğim var.

İnsanlar her geçen gün mutlu olmaktan ne kadar uzaklaşıyorlar.

Güvensiz duyguları ile, yaşamaktan zevk almayan duyguları ile, 24 saat asabi halleri ile ömür geçiriyorlar.

Çok yazık.

Hayatın tek satır umut mesajlarını duymayan bu insanlar, kavga ede ede sürekli birbirini şikayet ediyor, satıyor.

Gözüm denizde, ne kadar kirli anlatamam, ne varsa atmışlar, denizi çöplüğe çevirmişler.

En son tek bir ayakkabı görüyorum, tek ayakkabı nasıl atılır, diğer teki nerede acaba gibi gereksiz bir şeyler düşünmeye çalışıyorum.

Deniz çok fena bugün, ben utanmaz insanlara inat gözümü gökyüzüne çevireyim bari diyorum.

Şimdiler de her şey ne kadar hoyrat.

Düşünüyorum.

Geçmişte ne kadar yumuşak insanlarla büyüdüm.

Hayat, insanlar, olaylar, yaşananlar ne kadar yumuşacıktı.

Şimdi çakal dolu.

Kötü insan dolu.

Kuyu kazan dostlar dolu.

Kötü gün dostu yok.

Vefa yok.

Merhamet yok.

Menfaat, çıkarcılık almış başını gitmiş.

Var dediğin insanın 5 dakika içinde kaybolduğunu gören zamanlardayız.

Bu insanlar için üzülüyorum.

Saygısız, sevgisiz, kavga ede ede ömürlerini tüketmeye değer mi?

Değmez aslında.

Ama.

Şimdi düşünsünler.

Bir bardak su kaç damla gözyaşı eder.

Benim yürüyüşe ne oldu, serin hava yüzümü öpe öpe güzel oldu güzel.

Funda'nın aklındakiler…

... Bu hafta gazetelerde, Özcan Deniz'in boşandığı eşinin anlattığı şiddet iddiaları yer buldu.

Eski eşi tam Özcan diziye başlamak üzereyken;

"Evime geldi boğazımı sıktı, tokat attı, kafama vurdu, üzerinde sigara söndürürüm” dedi.

Hamileyken bile beni yere itti karnımın üzerine düştüm" dedi.

Ve Özcan Deniz'e 2 ay uzaklaştırma kararı çıktı.

Şimdi aynı şiddet iddiaları oyuncu Ozan Güven'e kız arkadaşı tarafından iddia edildi.

Ve bildiğiniz gibi davası hukuken devam ediyor

Ozan'ı diziden hemen çıkardılar.

Şimdi aynı şeyi bakalım Özcan'a yapabilecekleri mi?

Kadının beyanı esas ise, devam edememeli ve bu iddialara mutlaka tek tek ispatlı cevap vermelidir.

Özcan'a karşı karısının iddiaları, oynadığı diziye, televizyon kanalına zarar vermez mi, bal gibi verir.

İnsanlar özellikle kadınlar "kadına şiddet" konusunda çok duyarlı ve olmalılar.

Özcan.

"Seni Çok Bekledim" diyecekken, bakalım insanlara ne diyecek?

Oğlumu almak istiyorlar falan diye anlatmak yetmez.

Bu arada demeden edemeyeceğim ki; Özcan bir aşk hikayesi, bir aşk dizisi için, "hay Allah" gecikmiş dedirten hali var.

Funda'nın aklındakiler…

... Dün gazete köşemde Ozan Güven' i ve davasını yazmıştım, okuyan arkadaşlarım bilecekler.

Ozan, hakimin geliriniz ne kadar sorununa aylık 5 bin lira diye cevap vermiş.

Bu dizilerde de oyuncular, bölüm başı eşşek yükü para alırlar, paralarını sayacak, koyacak yer bulamazlar.

Belli ki aklında, davanın sonunda, bir tazminat çıkarsa bu beyanına göre para ödemeyecek planı var.

Banka hesaplarında girdiler, ödemeler çok kolay ispat edildiğine göre yapımcılar, ödemeyi asgari ücretten gösteriyor, bölüm başı eşşek yükü parayı elden ödüyor.

Bu komik yalan mahkemeyi aldatmaya yönelik besbelli.

O zaman insanların geçek kazançlarını ortaya çıkaracak bir uygulama hayata geçmeli.

Asgari ücretle çalışan, çok şükür bu günümüze diyen insanlara çok ayıp oluyor.