HDP, 31 Mart'taki yerel seçimlerde "Millet İttifakı"nın gizli ortağıydı.
Toplumun tepkisinden çekinildiği için ittifaka açıkça dâhil edilmemişti.
Ancak İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok büyükşehir belediyesinin gizli ortağın desteğiyle kazanılmasının ardından ittifakın şekli-şemaili de değişmeye başladı.
İttifakın iki ortağı İYİ Parti ve SP gözden düşmeye başladı.
Büyük ortak CHP, gizli ortak HDP ile ilişkilerini geliştirmeye hız verdi.
Karşılıklı ziyaretler, destek mesajları, mitinglerde kol kola yürüyüşler, lider eşlerinin doğum günü partileri vs. deyim yerindeyse iki parti kanka olmuş durumda.
Tabi bu ilişkiyi CHP’nin HDP’ye diyet borcunu ödemeye çalışması olarak değerlendirmek yetersiz.
Bütün bunlar 2023’teki büyük seçimlere hazırlık aslında.
CHP’nin hazırlığını yaptığı “Kürt açılımı” bu hazırlığın, belediyelerde Kürtçe özel kurs açma kararı da bu açılımın bir parçası.
İlginçtir AK Parti’nin Kürt sorununun çözümü kapsamında attığı devasa adımlar karşısında burun kıvıran HDP çevreleri CHP’nin bu incir çekirdeğini doldurmayan adımını yere göğe sığdırmıyor.
Bir yönüyle bakıldığında haksız da sayılmazlar.
Zira CHP gibi yasakçı, statükocu bir parti için böyle bir adım devrim niteliğinde de kabul edilebilir.
CHP bu ilişkiyi, “tek adam diktatörlüğüne karşı güç birliği” diye tanımlıyor.
HDP ise “demokratik ittifak” diyor.
Tabi sadece HDP değil ondan önce bu tanımı PKK yapmıştı.
Zaten yerel seçimler öncesinde PKK’nın yol haritasını sunmasının ardından HDP bu yola girmişti.
Ancak Türkiye kavşağında HDP otobüsüyle “demokratik ittifak” adı altında CHP ile yol almaya çalışan PKK, Suriye, Irak ve İran kavşağında farklı arayışlarda.
Suriye’de Pentagon’un şemsiyesi altında yapmak istediğini yapıyor zaten.
İran’da da daha önce lağvettiğini açıkladığı PJAK’ı yeniden canlandırma çabasında.
Irak’ta ise bir süreden bu yana bambaşka bir arayış içinde.
Bu arayışı, Van’daki 1 Eylül etkinliğinde bir kez daha HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven dile getirdi.
Güven, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi eski Başkanı Mesud Barzani’ye çağrıda bulunarak, “Kürt ulusal birliğine öncülük etmesini” istedi.
PKK çevreleri epey süredir bunu dillendiriyor.
Özellikle Afrin’i kaybetmelerinden bu yana, sıklıkla bu yönde çağrılarda bulunuyorlar.
PKK, Suriye’de olduğu gibi yönetimini ele geçirdiği yerlerde tüm muhalifleri sindirip, ezip, yok edip tam bir diktatörlük kurarken, azınlıkta olduğu yerlerde böyle “demokratik ittifak”, “ulusal güç birliği” gibi söylemlerle zemin kazanmaya çalışıyor.
Diğer Kürt gruplar bunu yaşayarak gördükleri ve bildikleri için bu “güç birliği” söylemlerine pek kanmıyor, yanaşmıyor.
Buna karşın PKK’nın Washington’daki akıl hocaları bu planları hayata geçirmek için her türlü yolu zorluyor.
Gerek Suriye’deki diğer Kürt gruplar, gerekse de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin PKK ile arasını bulmak konusunda sayısız girişim yaptılar, hâlâ da bu girişimlerini sürdürüyorlar.
Türkiye’de “demokratik ittifak” adı altında yürütülen çabalar kadar olmasa bile orda da belli ölçüde yol aldıklarını söylemek mümkün.
Tüm bu arayışların ve çabaların Washington’un hesapları doğrultusunda ilerliyor olması, CHP’nin “Kürt açılımı”nın ciddi bir açılım olmadığını, HDP’nin “demokratik ittifak” söyleminin demokrasi ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını yine PKK’nın “ulusal güç birliği” girişimlerinin de Kürtlerle, Kürtlerin barış ve huzur içinde yaşamalarına en ufak bir katkı sunmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.