Çocukluğumdan bu yana en sevdiğim çerez olan yerfıstığının (laf aramızda o zamanlar pek bir seçeceğimiz yoktu hatta yerfıstığı bile çok lüks sayılırdı) Osmaniye'ye ait bir gıda olduğunu öğrendiğim de itiraf edeyim biraz mahcup oldum...
Anadolu’nun önemli ocaklarından biri olan “Kaleler Şehri” Osmaniye’nin, turpun kalbi yerfıstığının başkenti olduğunu biliyor muydunuz? Sizi bilmem fakat ben bilmiyordum öğrendim...
Çocukluğumdan bu yana en sevdiğim çerez olan yerfıstığının (laf aramızda o zamanlar pek bir seçeceğimiz yoktu hatta yerfıstığı bile çok lüks sayılırdı) Osmaniye’ye ait bir gıda olduğunu öğrendiğim de itiraf edeyim biraz mahcup oldum... Ve sayısız hastalığa şifa olan lezzetli Osmaniye Turp’u...
Sadece fıstık ve turp değil elbette “Cebelibereket” adının hakkını verircesine sayısız ürüne can veriyor bu kadim şehir...
Evet şimdiye kadar hayatımdaki yeri bir geçiş güzergahı olan Osmaniye’deydim... Gitmeden şehri biraz araştırdım ve araştırdıkça karşıma çıkan veriler beni çok şaşırttı doğrusu. Nüfusuyla, işleyişiyle, tarihiyle, bereketiyle otuz büyükşehrimizin hemen ardında “ben de varım buradayım” diyen şehirdi Osmaniye...
Şehre varınca sohbet ettiğim Osmaniyelilere espriyle karışık söylediğim ilk cümle şu oldu; şimdiye kadar bu şehri bir geçiş güzergahı olarak gördüğümüz için bizi affedin... Sağ olsunlar kocaman yürekleriyle karşıladı Osmaniyeliler...
Sunulan gezilecek, görülecek, tanınması gereken yerler ve ürünler-hikayeler-kişiler rehberi o kadar genişti ki bir iki güne sığdırmak imkansızdı bu sebepten gezip görebildiklerim dışında kalanları “en kısa zamanda yeniden Osmaniye” diyerek yeni bir ziyaret programına yükledim...
Evet turpun başkenti, fıstığın kalbi Kaleler Şehri Kadim Osmaniye’deydik...
Osmaniye Valisi Dr.Erdinç Yılmaz’ın yürek dolusu zikrettiği “Benim Güzel Osmaniye’m” cümlesi bu şehri gelip görmemize ve içindeki cevherleri keşfetmemize vesile olmuştu...
Osmaniye’yi gezdikçe gördüğüm tablo bu şehre “Cebelibereket” isminin boşuna verilmemiş olmasıydı... Ey cemaati Cebelibereket ekip biçtiğiniz ve bize aittir dediğiniz neler vardır soruma anında cevaplar sıralandı; fıstık, turp, fındık, çay, zeytin, zeytinyağı, Karatepe’nin el dokuması halıları, meyveler, sebzeler, şifalı tüm bitkiler, şifalı kaplıcalar, geniş yelpazede tarihi mekanlar ve daha nicesi dediler...
Tarihinizden bahseder misiniz dedim; neredeyse insanoğlunun ilk çağlarından başlayarak sayısız medeniyetin beşiğiyiz dediler... Daim olun İnşallah dedim; hep bir ağızdan Amiiinnnn Amiiinnnn dediler...
Bereketli topraklara ve stratejik bir konuma sahip olması Osmaniye’nin düşmanlarını da bereketli kılmış bu sebepten tam 26 tane kale yapılmış bu şehrin savunması için... Her kalenin konumu tehlikeli durumlarda hızlı iletişimi sağlayabilmek adına birbirini gözetecek şekilde yer bulmuş. Kalelerin olduğu alanları turizme kazandırmak amacıyla yerinde projeler hayata geçirilmeye başlamış şimdilerde...
Osmaniye denince akla ilk gelecek yerlerden biri de Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi... Konumu itibariyle ve içinde yer alan eserleriyle içinden hiç çıkmak istemeyeceğiniz bir yer Aslantaş Müzesi... Eserlerin büyük bir kısmı açık havada sergilenirken hassas olan eserlerde yine aynı alanda yer alan kapalı müzede sergileniyor... Ve Güneş’in kutsadığı Kral Asativatas’ın devasa taş heykeli... Dokunduğunuzda bile gücünü hissedebilirsiniz Asativatas’ın... Kral Asativatas’ın kaftanının etek kısmına yazılan halkına seslenişinin tercümesini okurken tüylerim diken diken oldu! Kral Asativatas’ın halkına seslenişindeki şu bölüm beni çok etkiledi;” Ve buralarda kaleler kurdum Adanalılar huzurla yaşasın diye. Ve güçlü ülkelere boğun eğdirdim batışında güneşin...”
Gücünü, yaptığı hizmetleri, topraklarının kendinden önceki güçsüz ve sorunlu halini öyle destansı anlatmış ki Kral Asativatas “kendi gitti adı kaldı” dedirtmiş adeta...
Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi’ni mutlaka ziyaret edilecek yerler lokasyonuna almanızı tavsiye ederim...
Cebelibereket’in bir diğer cevheri de şifalı termal suları. Haruniye Kaplıcaları’na gidip gördüm. Bildiğiniz termal sular gibi sıcak değil Haruniye Kaplıcaları. 23-24 derece ısıya sahip şifalı suyun faydaları saymakla bitmiyor... Kaplıcanın yer aldığı konum çok güzel. Doğal yaşam, sessizlik, huzur, temiz hava, şifalı su eşliğinde yılda en az üç beş gün sağlıklı olmak adına Osmaniye’de geçirilmeli derim...
Peki James Bond’un Osmaniye’ye geldiğini biliyor musunuz? Evet gelmiş hem de James Bond serisinde yer alan bir filmin sahnesini çekmek üzere... Hüzünlü Gelin misali gözyaşlarını içli içli akıtan Sabuncu Şelalesi James Bond‘un bir filminde atlama sahnesine ev sahipliği yapmış. Şelale altında oluşan doğal havuzda insanlar keyifle yüzüyor ve şelale suyunun yol güzergahta Osmaniyeliler piknik yapıyor...
Veee Osmaniye’ye dair son durağım “Fıstık Müzesi” oldu. Öyle sempatik öyle yerinde bir proje ki içine girdiğim anda çocukluğuma gittim... İnanıyorum ki müze tam anlamıyla bittikten sonra öğrencilerin keyifle şehrini tanıyacakları bir yer olacak... Yerfıstığının A’dan Z’ye yer aşamasının birebir yansıtıldığı müzenin fikir babası Vali Dr.Erdinç Yılmaz’ı buradan tebrik etmek istiyorum ve gezip, görüp, dinlediklerimden edindiğim bilgilere dayanarak biliyorum ki Vali Yılmaz kısa zamanda Osmaniye’ye dair “işte bu” dedirtecek sayısız projeyi hayata geçirmiş geçirecek...
Evet Cebelibereket’i vaktimiz el verdiğince adımladık, gördük, dinledik, anladık ve iyi ki gelmişiz dedik... Cevherler diyarı Cebelibereket’e yolumuzun yeniden düşmesi dileğiyle küçük bir sitemi de Osmaniyelilere iletmek istiyorum. Benim gibi çoğu insanın da bu kadim şehri geçiş güzergahı olarak görmesinde Osmaniyelilerin şehrini yeterince tanımamasının ve tanıtamamasının da payı var...