Milattan önce (MÖ) 3000'lerde Sümerlerde ve 2000'lerde Mısır duvar resimlerinden beri bilinen bir dövüş biçimi boks.
Soruyu böyle “dan” diye sormamızın bir sebebi var elbette. Sırbistan’da geçen hafta başlayan ve bu hafta sonuna kadar devam edecek olan 2021 Dünya Boks Şampiyonası yayınlarında kaşı yarılanlar, dudağı patlayanlar, havlu atılacak derece grogi duruma düşenler, belden aşağı vuranlar, ringe serilenler gırla gidiyor.
Milattan önce (MÖ) 3000’lerde Sümerlerde ve 2000’lerde Mısır duvar resimlerinden beri bilinen bir dövüş biçimi boks. Günümüz dünyasında insanlar bu dövüşlerin bazı sportif kurallarla düzenlenerek spor sayılıp sayılamayacağına dair çeşitli düzeylerde tartışmalar sürdürüyor. Kimisi bunun belli bir çeviklik ve zekâ gerektiren savunma sporu olduğunu iddia ederken; daha entelektüel düzeyde ise, boks karşılaşmalarının horoz dövüşlerinden bir farkı olmadığını ve iki insanın birbirini –bir şekilde – yenene kadar da özellikle kafaya ve iç organlara (karaciğer, mide, dalak gibi) vurmanın nasıl bir spor olduğunun sorgulanması gerektiğini ifade ediyorlar.
Bu sene Sırbistan’daki turnuva zaten oldukça sorunlu başladı. Evlâd-ı Fatihândan Kosovalı gençler Sırpların spora siyaset karıştırması neticesinde sınırdan geri çevrildiler. Kosova bayrağı Sırplarda alerjik reaksiyona sebep oluyor anlaşılan. Ne yazık ki AIBA (amatör boks birliği) yönetimi de buna sessiz kaldı. Birliğin başkanı Umar Nazaroviç Kremlev’in Rus olması ve Rusların eski sömürgeleri olan Sırplara koltuk çıkmaları Kosovalı gençlerin mağduriyetine sebep oldu.
IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) çok yakın zamanda yaşanan skandallardan sonra AIBA faaliyetlerini askıya almış ve amatör boksta sular yeni yeni durulurken bu yaşananlar da boks acaba spor olarak sayılmasa daha mı iyi olacak diyenlerin tezlerini kuvvetlendirdi bir bakıma.
Bizim Boks Milli Takımı bu sene Belgrad’a 13 boksör ile gitti. Yazımızın yazıldığı dakika itibarıyla turnuvanın yarısı geride kalırken ancak 3 boksörümüz (Nurettin, Burak ve Kerem) son 16 turuna adını yazdırabilmişti. İnşallah umalım ve dileyelim ki gazetemiz baskıya girene kadar ve hatta siz bu yazıyı okuyana kadar bu sayı daha da artmış olsun. Bu sene milli kafilede dikkati çeken en önemli husus ise bizim için bir teselli mükâfatı oldu: 13 kişilik listenin dokuzu 2000 ve sonrası doğumlular yani oldukça genç ve ümit vadeden bir kuşak geliyor Türk Boksu için. (gerisi 94’lü 95’li.)
Gelelim başlıktaki soruya: boks bizim anladığımız anlamda ve olimpizm ruhunun temelinde bahsedilen citius-altius-fortius (daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü) prensiplerinden hiç birisine tam olarak uymuyor. İki insanın biri birine vurmasından ve bildiğin dövüş etmesinden haz eden insanların olabileceği ön kabulüyle birlikte bunun spor ve sportizm içerisinde tarif edilmesi yeniden gözden geçirilmesi gereken netameli bir konu olarak duruyor spor âleminin karşısında.
Gelmiş geçmiş en büyük boksör Muhammed Ali’nin ömrünün son zamanlarında düştüğü durum boks hayatı boyunca yediği yumrukların bir bedeli değil de nedir? Kafaya ve gövdeye alınan yumrukların metabolizmada bir hasara sebep olmaması mümkün müdür? İki kişi birbirinin suratını dağıtacak, yüzünü-gözünü patlatacak, insanlar buna dair müşterek bahis oynayacak, organizasyon şirketleri ve naklen yayın yapan TV’ler reklama boğulacak, boksörlerden başka herkes dert üstü murat üstü olacak, boksörler ise aldıkları üç beş kuruşa talim edecekler bu da profesyonel spor olacak öyle mi?
Profesyoneli böyle, ya amatörü? O daha fena ya. Orada bedavaya yiyorsunuz o kadar dayağı.
Hepimize sağlıklı günler ve güzel bir Kasım ayı geçirmeniz temennisiyle.