Ormanlarımız cayır cayır yanarken, insanlar can havliyle kaçıp evini ve malını yangınlara teslim ederken, doğal yaşam içindeki hayvanların çığlık çığlığa şehirlere kaçışını izlerken, elinden gelenle yangınlara müdahale etmeye çalışan vatandaşların azmini gözyaşları içinde seyrederken bir kesimin sergilediği kör-sağır-dilsiz-alaycı tavır hepimizi "insanlık kavramını" sorgulamaya yöneltti...

Akıllara durgunluk verecek bir haftayı geride bıraktık. Ardı ardına gelen yangın haberleri hepimizin yüreğini köze çevirirken “iyiyi ve kötüyü” de net bir şekilde görmemizi sağladı...

Ormanlarımız cayır cayır yanarken, insanlar can havliyle kaçıp evini ve malını yangınlara teslim ederken, doğal yaşam içindeki hayvanların çığlık çığlığa şehirlere kaçışını izlerken, elinden gelenle yangınlara müdahale etmeye çalışan vatandaşların azmini gözyaşları içinde seyrederken bir kesimin sergilediği kör-sağır-dilsiz-alaycı tavır hepimizi “insanlık kavramını” sorgulamaya yöneltti... Bu kişilerle aynı coğrafyadan geliyor olamazdık! Aynı ülkenin nefesini ve aynı binaları paylaşıyor olamazdık! Hatta insana dair aynı gen yapısını da paylaşıyor olamazdık! Yaşanan yangınların verdiği üzüntümüzü “ateşe sevinenlerin coşkusu” daha da katmerlemişti. Çünkü bu toprakların havasını soluyan, ekmeğini yiyen, soy alan bunca çürük elma ile bundan sonra hiçbir şey olmamış gibi nasıl yaşayacaktık? Sizi bilmem fakat ben sevgimi de kırgınlığımı da aleni yaşamayı ve dile getirmeyi seviyorum...
Ve “yürekten benimle olanla olmayanı aynı kefeye koymayı hiç ama hiç sevmiyorum...”
Evet ülke yangın yerine dönmüşken görmezden gelenleri ve hatta bıyıkaltı tebessüm edenleri unutma Türkiyem! Hem de hiç unutma!
Ne acıdır ki; çerçi yine yükünü bağırmıştı! Bu konunun psikolojide farklı isimleri olsa da Anadolu diliyle ifade etmeyi seviyorum... Hak, hukuk, adalet, eşitlik, doğa diye her daim yırtınıp duranlar iş gerçeğe dönünce yine havanda su dövmeyi seçtiler... Tıpkı emperyalist güçlerin Ortadoğu’ya barış getireceğiz deyip Ortadoğu’yu tarumar etmesi gibi ya da PKK terör örgütünün Kürtlerin hakları için mücadele ediyorum deyip Kürtlerin anasından emdiği sütü burnundan getirmesi gibi...
Bununla birlikte kurumsal işleyişteki hataları da unutmamak ve gidermek adına önemli notlar almamız gerekiyor çünkü yaşayan her sorunu bir tecrübe olarak algılamak gerekiyor ve çözümlere dair teknikler geliştirmek gerekiyor... Varsa eksik gedik samimi itiraflar eşliğinde onarımlar yapılmalı...
Yangınların üstüne Konya’da yaşanan vahşi cinayetlerin haberi geldi! Türkiye Elması’nın içindeki kurtlar anında en yüksek tondan bağırmaya başladı yine; “Kürtler katledildi” diye! Halbuki olayın gerçek yüzünü gayet iyi biliyorlardı. İki aile arasındaki onbir yıllık husumetin sonucu olarak bu vahşet yaşanmıştı Konya’da. Bu vahşetin sayısız emsali her yıl yaşanırken Doğu ve Güneydoğu illerimizde bu yaygaracıları sahada ne görmüştük ne de seslerini duymuştuk! Fakat her provakatif söylemde halayın başını yine onlar çekiyor! Evet bunları da unutma Türkiye’m... Hem de hiç unutma!

Derken Tunceli’den kasten ateşe verilen alan üzerinden sesler yükseldi! Bilindiği üzere terör örgütü Türkiye’de iyice sıkıştı ve kalan az miktardaki terörist hiçbir şekilde hareket edemiyor. Bu illerimizden biri de Tunceli. Kararlı mücadele sonucu dağda mahsur kalan yirmi civarında terörist alandan çıkamıyor... Ateşe verilen alan üzerinden yangın yerine kalabalık insan kitlesini “yangını söndürmeye gideceğiz” diyerek sahaya sokmak isteyenlerin amacını hepimiz çok iyi biliyoruz elbette. Bu sebepten bunları da unutma Türkiye’m... Hem de sakın unutma!
Ve bunca soruna, sorunluya, arsıza, provokasyon sevdalısına rağmen canla başla ülkesi adına çalışan, koşturan, emek veren, can verenlerini de unutma Türkiye’m... Hem de hiç unutma olur mu? Çünkü bunca sorun başka bir ülkede olsa taş taşın üstünde kalmazdı. Eğer Türkiye bunca soruna ve sorunluya rağmen halâ dimdik ayaktaysa “vatan ve devlet neferleri” sayesindedir... Size bir sır vereyim mi;laf aramızda her şey bu kadar aleni ortadayken bence bundan böyle hiçbir şey unutulmayacak artık...