Süper Lig'e bu sene ilk terfi eden kulübümüz Eyüpspor oldu. Tebrik ediyoruz. İstanbul'un en eski ve en köklü camialarından birisi olan Eyüpspor; son bir iki senede bazen şanssızlıktan, bazen tecrübe eksikliğinden bazen de nefesi yetmediğinden bir türlü son hamleyi yapıp üst lige çıkamıyordu. Neyse ki bu sene öyle olmadı ve sezonun başından sonuna kadar resmen domine ederek (at yarışı camiasından ödünç bir deyimle) "beyaz bayrak, ayna" yaptı ve yarışı kopartıp sezonu şampiyon tamamladılar. Helal olsun.
Hemen peşinden Göztepe de bu hafta itibarıyla Süper Lig’e çıkınca seneye daha şenlikli ve süpper bir lig bizi bekliyor diyebiliriz şimdiden.
Eyüp Stadı’nda tribünlere ve yol tarafında tribün olmayan bölümdeki duvarlara birbirinden ilginç pankartlar asılıdır uzun zamandır. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımızın “Bu belde kutlu beldedir; Eyüpsultansız İstanbul kalpsiz bir beden gibidir.” sözü karşılar stada adımınızı attığınızda, hemen beride de bizim bu haftaki yazımızın başlığını görürsünüz; “Bir Semtin Rüyası” diye.
Eyüp İdman Yurdu olarak 1917 yılında kurulan spor kulübü Milli Mücadele şartlarında uzun ömürlü olmaz ilk başlarda ve kapanır. Sonra 1919’da İstanbul’un işgali yıllarında başka bir fonksiyonla yeniden tesis edilir ama bu sefer mücadele futbol sahalarında değil düşmana karşı verilen savaşta cepheye lojistik destek vermek üzere silah temini ve tevzii üzerinedir. Son olarak da 1925’te gerçek hüviyetine bürünür ve bu günlere gelinir bu yüz yılık uzun hikâyede.
Arda Turan’ın teknik direktörlüğe gelmesiyle başlayan serüven mutlu sonla bitti ama neler neler yaşandı bu arada. Elbette şimdi gemi limana sağ-salim yanaştı herkes onunla ilgileniyor, buna seviniyor ve mutlu ama bu süreçte yaşanan fırtınalar, atlatılan bâdireler şimdi tatlı birer anı olarak hatırlanıyor. Arda Hoca’nın yatırımlarının başına gelen felaketle maddi olarak zor duruma düşmesi, müşteki olarak verdiği ifadelerin basına sızdırılması, bunu fırsat bilen rakip seyircilerin Arda Hoca ve takımın konsantresini bozmak için yaptıkları dalga geçer tezahüratlar falan oldukça üzücü anlar da yaşanmadı değil ama neyse ki takım oldukça tecrübeli ve görmüş-geçirmiş oyunculardan kurulu olduğu için kırılma olmadı geçen senelerde olduğu gibi.
Takım doğru bir tercihle Caner Erkin’in etrafında kuruldu desek yalan olmaz. Caner Erkin doğal liderlik yeteneği ile saha içinde bazen kaptandan öte ikinci teknik direktör fonksiyonu icra etti gerektiğinde. Recep Niyaz, Ömer Bayram gibi olgun oyuncuları Ahmet Kutucu gibi başarıya aç oyucularla destekleyince ve maddi olarak da maaşlar-primler konusunda sıkıntı çıkmayınca netice böyle hayırlı olabiliyor genellikle.
Şimdi esas mesele çıkılan Süper Lig’de kalıcı olmak üzerinde düğümleniyor. İstanbulspor, Pendikspor örneklerinde gördük ki bu iş çıkmaktan daha zor. Çıkmanın bir formülü var ve o formülü uyguladığınızda öyle-böyle çıkıyorsunuz ama ya kalıcı olmak. İşte bütün mesele bu.
Önce UEFA/FIFA standartlarında bir stadınız ve buna uygun donanımınız olacak ki bu şu anda Eyüpspor’da pek yok. Stadın soyunma odaları, saha zemini falan geçen seneki tadilatta daha uygun ve modern hale getirildi ama bu Süper Lig’de müsabaka oynama lisansı almaya yeterli olacak mı bilmiyoruz. Tribünlerin durumu, basın tribününün kapasitesi ve teknik altyapısı, gece maçları için stadın aydınlatmasında sağlanan ansilümen değerleri gibi konularda tarihi Eyüp Stadı sınıfı geçer mi emin değiliz. Bir de kadro meselesi var ona daha sonra değiniriz.
Bir semtin rüyası gerçek oldu, umarız ve dileriz ki alınacak tedbirlerle bu rüya kalıcı olur.