Oscar diye tanımlanan Amerikan Film Akademisi Ödülleri sahiplerini buldu.
Oscar diye tanımlanan Amerikan Film Akademisi Ödülleri sahiplerini buldu. La La Land filmine verilmesi beklenen ödül töreni Ay Işığı filminin olmuş. Hatta önce La La Land’e verilen ödül bir karışıklık olduğu izahıyla Ay Işığı’na verilmiş. Hesaplarda her zaman hata payı vardır ve bu sapmalar bazen yaşadığımız dünyayı bambaşka bir hale getirir. Nasıl mı? Amerika’da herkes Hillary Clinton’ın başkanlığı kazanmasına garanti gözüyle bakıyordu. Öyle ya anlı şanlı gazeteciler, anlı şanlı analistler yanılıyor olamazdı. Ama yanıldılar. Hillary Clinton başkan seçilemedi. Bunun üzerine bir de Trump’ın damarlara basan uygulamalarını eklediğinizde Amerika bildiğimiz Amerika olmanın dışına çıktı. Özgürlükçü değerlerini sorgular hale geldi. Oscar ödül töreni de işte bu manzaranın gölgesinde geçti.
Oscar ödülleri deyip geçmeyin. Orada tüm Amerikan toplumunun fotoğrafını yansıtacak kadar çıkarım yapılabilir. Mesela, en iyi belgesel alanında ünlü Amerikan futbolcusu O. J. Simspon’ı anlatan bir çalışma öne çıktı. Başarılarını değil ama karıştığı cinayeti anlatıyor belgesel. En iyi oyunculara bakıyoruz, erkek ve kadın olarak. Evet, beklediğimiz gibi beyazlardan oluşuyor kazananlar. Yardımcı oyuncular ise siyahlardan oluşuyor. Oscar’ın şaşırtmayı sevmediğini tekrar hatırlatmak isterim. Herkes yerini bilecek demiş olsalar gerek.
Devam edelim. Ödül alanlardan birisinin adı I’m Not Your Negro... Biraz serbest bir çeviri ile Ben Senin Bildiğin Zencilerden Değilim diyebiliriz. Kıyıda köşede verilen ödüllerden birine ulaşmış bu belgesel. Aynı zamanda Amerika’da yaşanan ayrımcılığın net bir fotoğrafını çekiyor. Malcolm X ve Martin Luther King başta olmak üzere siyah Amerikalıların karşılaştıkları durumlar üzerinden zenci meselesini konuşmaya çalışıyor. Aslında bu bitmemiş bir belgesel. En iyi yardımcı oyuncu ödülünü alan zenci oyuncu sonradan Müslüman olmuş birisi. Oscar kazanan ilk Müslüman olarak tanımlanıyor. Yabancı film Oscar’ı da İranlı bir yönetmene verildi. Her şey sembolik ve çok iyi planlanmış. Trump’a karşı sahaya sürülmesi planlanan aktörlerin gönülleri alınmış ama fazla şımarmasınlar diye ince bir denge gözetilmiş.
Film endüstrisi kendi gündemini oluşturmaya çalışırken Muhammed Ali’nin oğlunun Amerika’ya girişinde zorluk yaşadığını okuyoruz gazetelerde. Müslüman olması problem teşkil etmiş ABD’ye girerken. ABD vatandaşı olmasına rağmen hem de...
Bambaşka bir senaryoda, bambaşka oyuncularla oynanan bambaşka bir filmde olduğumuzu gösteriyor Trump bize. Yönetmen koltuğundan fırlattığı küstah bakışlar, bugüne dek Amerika’nın usta bir oyunculukla gizlemeyi başardığı şeyleri gözler önüne seriyor. Zenciler, Müslümanlar ve Hispanik nüfus kendilerini kocaman bir duvarın ardında buluyorlar.
Hollywood’un ustalıkla sergilediği tüm ayrımcılıkları hiç utanmadan ve çekinmeden ortaya koyuyor Trump. Bazı zenciler en şirin kostümlerini giyerek Hollywood camiasına “ben sizin bildiğiniz zencilerden değilim” dese de sonuç değişmiyor.
Evet, hiçbir şey bildiğimiz gibi değil. Buna zenciler de dahil, ışıltısı dökülen Hollywood’da... Gerçek sonrası dönemin tek sahici karakteri, şimdilerde filmi kendisi yönetmeye kalkan Trump ve o da kendinden farklı olan kimseyi filme dahil etmemeye kararlı.