Birçok kişi için sinema ve tiyatro, kış aktiviteleri arasına giriyor. Nedense yazın tiyatro izlenmez, sinemaya gidilmez algısı var.
Birçok kişi için sinema ve tiyatro, kış aktiviteleri arasına giriyor. Nedense yazın tiyatro izlenmez, sinemaya gidilmez algısı var. Oysa ne de keyiflidir açık havada sinema, tiyatro izlemek. Yakın vakit önce bu keyfi tatmış biri olarak söylüyorum... “Yaz bitmeden yapılacaklar!” listenize mutlaka eklemelisiniz. Özellikle siz de benim gibi bir Demet Akbağ hayranıysanız… Maximum Uniq Açık Hava gösteri merkezinde, “Aydınlıkevler” oyununu mutlaka izlemelisiniz. İşin aslı astarı; benim koşa koşa gitme sebebim Demet Akbağ! Hiç bakmadım, araştırmadım… Kim yazmış? Ne yazmış? Diğer oyuncular kim? Gidip koltuğuma kuruldum. Veee perde açıldı… Demet Akbağ sahnedeydi. İkinci sahnede Salih Bademci de çıkınca… İş daha da keyifli bir hal aldı. İzlerken yavaş yavaş gelmeye başladı, Yılmaz Erdoğan’ın o ıtırlı tadı. Kahkaha attıktan sonra, utandıran… Ankara’ya bu denli gri anlamlar yükleyen, zaten ondan başka biri olamazdı. Şükürler olsun ki düzen bozulmamıştı. Yine Yılmaz Erdoğan yazmış, Demet Akbağ oynamıştı. Bir de üstüne BKM’nin Burak Dakak gibi yetenekleri de sağa sola yerleşince… Şu fani dünyada heba olmayan, iki keyifli saat geçirdim.
Kendine istemediğini…
Gülşen; Nisan ayında verdiği bir konserde, sahnedeki arkadaşına… “İmam Hatip'te okumuş daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor.” dedi. Ve bu talihsiz açıklamadan 4 ay sonra, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama” gerekçesi ile tutuklandı. Tutuklanmadan hemen önce, sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı…
“Uzun yıllardır birlikte çalıştığım çalışma arkadaşlarım ile iş ve çalışma ortamında yapmış olduğum bir espri toplumu kutuplaştırmayı hedefleyen kimseler tarafından öne çıkarılarak yayınlanmıştır. Sözlerimin ülkemizdeki kutuplaştırmayı hedefleyen kötü niyetli kimselere malzeme vermiş olmasından dolayı üzgünüm. İnandığım özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu görüyorum. Videodaki söylemimden rahatsızlık duyan ve incinen herkesten özür diliyorum. Daha başka bir dil bulmalıydım; bulacağım…” Gülşen’in bu söyleminden, eminim ki çok kişi rahatsız olmuş ve incinmiştir. Hiç kimse; hele ki okuduğu okuldan dolayı, genellemenin içine girmemeli. Böyle bir hakarete maruz kalmamalı. Belki de başka dil bulmak yerine, Gülşen’in artık başka türlü düşünmesinin zamanı gelmiştir. Ötekileştirmeden, genellemeden, hakaret etmeden, incitmeden, kırıp, dökmeden…
Ötekilerin ötekisi
Herkes bıktı, yıldı! Ötekileşrilmekten, dışlanmaktan… Taktığı baş örtüsüyle, giydiği şortuyla bi r gruba dahil edilmekten. Birilerinin burun kıvırdığı, tü kakası olmaktan bıktı. Giyimi kuşamı ile yediği, içtiği, gezdiği yerle değerlendirilmekten yıldı. Etiketlemek kolay… Her başını kapatan “bağnaz”, mini eteğini giyen “rahat” oldu. Küpe takan her erkek “gay”, sakallı uzatan her adam “örümcek kafalı” oldu. “Bizden değilsin!” mimik mimikleri mobingleri havada uçuşuyor… Artık kimse, kimseyi tanımaya tennezül etmiyor. Hiç tanışmadan yaftalanıyoruz. Önyargılı, yap ıştırılan etiketlere göre sınıflandırıyoruz. Oysa ki unutuyoruz bizler çeşit çeşit… Renk rengiz… Ve bu bizim en güzel yanımız.