Peki çok sevilen ve kıymet atfedilen bir şahsiyetin ismi "her yere" verilir mi?
Türkiye’de kaç “Atatürk Caddesi” var?
Türkiye’de kaç “Atatürk” isimli tesis var?
Mustafa Kemal, Gazi vs. gibi varyantlarını da hesap edersek, Cumhuriyet’in kurucusunun adı kaç noktada yaşatılmaya çalışılıyor?
İşbu yazıya sebep olan çıkmazın nirengi noktası bir önceki cümlenin merakında değil, sebebinde ortaya çıkmış bulunmaktadır.
“Yaşatmaya çalışmak!”
İstanbul’da bir sitenin cami alanı olarak ayrılan alanında inşaat bir türlü başlamamış. Cami olmasını arzu etmeyen muhtar da alanın ortasına tabelayı çakmış: “Atatürk Parkı”
Biz her yere Atatürk’ün ismini, isim bulma zorluğundan mı veriyoruz? Atatürk’ü çok sevdiğimizden mi?
Peki çok sevilen ve kıymet atfedilen bir şahsiyetin ismi “her yere” verilir mi?
Misal; ben Abdülhamid Han’ı çok seviyorum ama oturduğum alelade sokağa isminin verilmesini istemem.
Cami tuvaletinin kapı arkasına sevgilisinin ismini yazan angutların tavrına denk bir seviyesizlik olarak görürüm.
Başa dönelim.
Her yere aynı ismi vermek o ismi yaşatmaya çalışmaksa ortada ciddi bir problem var demektir. Bir şeyi zorla kabul ettirmek, zorla yaşatmak gerçeğiyle burun buruna geliriz.
“Atatürk Meydanına gel. Mustafa Kemal Caddesine gir. Gazi Sergi Sarayını bul…”
Yeşilköy Havaalanına “Atatürk” ismi teklif edildiği an tartışılamaz, reddedilemez bir otomatik kabul işledi. Zaten bu bilindiği için teklif edildi.
Atatürk resmi asma mecburiyeti… Atatürk büstü bulundurma mecburiyeti… Her meydana Atatürk heykeli dikme mecburiyeti… Beraberinde bir Atatürk ticareti geliştirdi. Her okulda “Atatürk Köşesi” …
Atatürk’ü yaşatmaya yönelik her fikir o an mecburiyete dönüşmüş ve Atatürk’ün anlaşılmasına engel olmuş, Cumhuriyetin kurucusunu biraz daha fazla diktatör göstermeye yaramıştır.
Biz milli marşımıza ve bayrağımıza da aynısını yapıyoruz.
Okullarda her cuma kapanışta ve her pazartesi açılışta milli marş söyletmek…
“laaaar da yüzen… / obe! niiiiiiimmilleeeeetimin” berbat bestesiyle amatör küme maçlarında bile mecbur tutularak “milli” duyguları sıradanlaştırmak…
Ve bayrağı hunharca kullanmak…
Muhtarlığın önüne bayrak direği dikmenin ne anlamı var?
Oğuz Han’dan başlayıp binlerce yıllık tarihimizin ve medeniyetimizin sayısız kahramanını yaşatmak/ hatırlatmak için isimleri layık oldukları şekilde layık oldukları yerlere verilmeli.
Ama Atatürk tekeli hem buna mâni oluyor hem Atatürk’ü öldürüyor. Sıradanlaştırıyor.
Gelibolu Yarımadasını ilk gezdiğimde “Yuh” demiştim. Bütün Çanakkale Savaşını Atatürk tek başına yapmış sanki. Burada düşmanı gözetledi. Burada ufka baktı. Burada dinlendi. Burada şu emri verdi.
Koruma kanunu ile küçülttüğümüz, adını hem siyasi ranta hem ticarete alet ettiğimiz bir tarihi şahsiyet. Ve ona en çok sığınanlar, kurduğu Cumhuriyet’e bir eser bile armağan edemeyenler…
Yani Atatürk’ün partisi…
CHP’nin yaptığı köprü, baraj, tünel, tesis vs. var mı?
Yok. CHP, heykel yapar, diker.
Bir de her şeye karşı çıkar.
Türkiye Atatürk çıkmazı ile yüzleşmeli, Cumhuriyetin kurucusu üzerinden sergilenen çirkin oyunları bozmalı, ona kıymet vermeyi tarihe ve millete bırakmalıdır.
Eksik, suçlu, kusurlu hissiyatı uyandıran koruma kanunu da acilen kaldırılmalıdır.
Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu sevmiyorum. Mecbur da değilim. Ama Kılıçdaroğlu’nun hakkına/ hukukuna elbette saygı gösteririm.
Yani korkmayın!
Biz tarihimize bir bütün olarak sahip çıkan milletiz.
Zenginliğimizi bütünüyle yaşatmalıyız.