Kaliteli kurgusu, modern çekimleri ve senaryosu ile dört dörtlük bir dizi olan Medcezir, sanki bugün çekilmiş gibi taptaze.

Korona salgını ile beraber TV kanalları da tüm dizi ve programlarına ara verdi ve eski programlarını yayınlamaya başladı. Bunlardan bir tanesi de Star TV’de yayınlanan bir dönemin efsane dizisi Medcezir oldu. Star TV, bundan yaklaşık yedi sene önce reyting rekorları kıran ve hem reklamverenin hem de sosyal medyanın gündeminde olan, başrollerini Seren Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy’un paylaştığı Medcezir dizisini cuma günleri tekrar yayınlamaya başladı. Diziyi ben de çok sevdiğim için tekrar bölümleri dahi olsa fırsat buldukça açtım izledim.

Kötü bir reyting!

Kaliteli kurgusu, modern çekimleri ve senaryosu ile dört dörtlük bir dizi olan Medcezir, sanki bugün çekilmiş gibi taptaze. Ekranlara yakışan bir dizi. Yani bu diziyi bugün koysan sıfır dizi gibi gözükür. Diziyi izlediğim ilk iki hafta dizinin sosyal medya performansına baktım. Eski havasından eser yoktu. Eskiden TT listesinden düşmeyen bu dizi şimdi nerdeyse bir tane bile ileti almadı. Reytinglere baktım, eskiden iki veya üçüncü sırada olan Medcezir bu kez ilk ona bile giremedi. O kadar ilginç ki, eskiden canlı yayınlanan Beyaz Show’a fark atan dizi bu kez Beyaz Show’un tekrarının bile arkasında kaldı, pek çok tekrar programın bile arkasında kaldı.

Serenay’ın topluma ters gelen davranışları

Bu sonuca ben çok şaşırdım. Bunu öğrencilerimle ve dostlarımla da konuştuğumda bir baktım ki onlar hiç şaşırmamış. Sonra biraz olayı kurcaladım ve Serenay ile Çağatay’ın eskisi kadar sevilmediğinin farkına vardım. Çağatay son yaşadığı mahkemelerle epey bir düştü gözlerden. Serenay ise özellikle Cem Yılmaz aşkı ile öylesine büyük bir düşüş yaşadı ki buna ben de çok şaşırdım. Kimle konuşsam kime sorsam herkes aynı şeyi söylüyor “Serenay, Cem aşkından sonra gözümden düştü”. Buna bir de Defne Samyeli olayı eklenince halk olaydan tamamen koptu. Yok aldatılan kız, yok o ona yakışmıyor bilmem ne. Bu yetmiyormuş gibi Seranay ile Cem korona döneminde beraber aynı evde kaldılar. Bu da nerden bakarsanız bakın hoş bir şey değil. Bu toplumda hoş karşılanmaz. İstediğiniz kadar modern olun, hangi kız babası ya da anası çocuğunun bir başka erkekle evlenmeden aynı evde kalmasına psikolojik olarak razı olur. Birde bir gün, iki gün değil, yirmi küsür gün.

Kariyeri değil aşkı seçti

Bu örnek bir sanatçının özel hayatına çok dikkat etmesi gerektiğinin en güzel örneği. Tam zirveye çıkmışken, tam herkesin gönlündeki kız olmuşken bir aşk, bir aldatma hikayesi, bir de günlerce aynı evi paylaşma hikayesi çıkınca imaj sıfırlandı. Bunlar bir yana dursun, halk ve özellikle gençler Serenay’ı Cem Yılmaz’a yakıştırmadı. Bir de evlilik dedikoduları çıktı ki bunlar Serenay’ın kariyerine ciddi bir darbe oldu. Cem Yılmaz’ın şu an öyle ahım şahım bir başarısı yok, onu seven bir kemik kitle var, o kitleye birkaç ideolojik slogan atıyor, iki de şey söylese hemen gülüyorlar. Müşterisi hazır. Serenay ise Cem’den daha ciddi bir kariyere sahip. Bu kız eğer kafasını çalıştırsaydı Türkiye’nin dünyaya açılan yüzlerinden biri olabilirdi. Ama o aşkı seçti. Hem de toplum tarafından tasvip edilmeyen bir aşkı. Şimdi o da sizde, bu aşkı toplumun kabul mu etmesi lazım diyebilirsiniz. Bende size evet diyeceğim. Çünkü onlar topluma malolmuş insanlar. Toplumların rızasını da almak zorundalar. Çünkü onlar ekmeklerini toplumdan alıyorlar. Toplum, yani halk onların patronu. Buna uyacaklar. Medcezir’in reytinglerinin düşük olması bir kez daha Serenay Sarıkaya’nın kariyerinde çok ciddi bir düşüşte olduğunu gösterdi. Bu onun kariyeri için bir S.O.S. aslında. Yani sarı ışık yandı. Bu kızın çok mücadele ederek bu günlere geldiğini biliyorum, bu büyük mücadeleyi aşk için çöpe atarsa hem yazık olur hem de psikolojik olarak toparlanamaz.

Bu nedenle Serenay Sarıkaya’ya burdan bir büyük tavsiyesi.

Serenay,

Eğer emekli olmak istiyorsan Cem’le evlen.

Eğer kariyerini geliştirmek istiyorsan Cem’den ayrıl önüne bak, kariyerine odaklan.

Bunun ortası yok anacağım.

Türk Hava Yolları haziran seferlerini neye göre belirledi?

Bu hafta eşle dostla korona tedbirlerinde alınan normalleşme kararlarını yakından takip ettim ve etmeye devam ediyorum. Bu kararlar arasında çok yerinde ve güzel kararlar da var bana ve çevreme çok garip gelen kararlar da var. Mesela bu garip gelen kararlardan biri de THY (Türk Hava Yolları)’nın aldığı dış sefer kararı. Kovid-19 nedeniyle iç ve dış seferlerini durduran Türk Hava Yolları, haziran – temmuz ve ağustos aylarına yönelik bir uçuş plan taslağı hazırlamış.

Haziranda 19 ülkeye uçuş var

THY’nin hazırladığı bu uçuş plan taslağı ile yurt dışında yönelik uçak seferleri de başlayacak. Adım adım gittiğimiz normalleşme sürecinde bundan daha doğal bir hareket olamazdı. Merak ettim bir baktım bu taslakta acaba hangi ülkeler var. Özellikle haziran ayında ilk hangi ülkelere uçuşları başlatacağını merak ettim. Hazirana ayında 19 ülkeye ve 22 noktaya seferlerin başlayacağını açıklayan THY’nin bu ülkeleri seçerken korona vakalarına baktı mı diye merak ettim. Haberi epey bir araştırdım ve Anadolu Ajansı’nının haberinde bu destinasyonları buldum. Buna göre THY haziran ayında Kovid-19 salgını nedeniyle daha önce durduğu uçuşlarına bu 19 ülke ile yeniden başlayacak. Bakın hangi ülkeler var:

Kanada'da Toronto, Kazakistan'da Almatı, Afganistan'da Kabil, Japonya'da Tokyo, Çin'de Şanghay, Güney Kore'de Seul, Singapur, Danimarka'da Kopenhag, İsveç'te Stockholm, Norveç'te Oslo, Almanya’da Frankfurt, Berlin, Düsseldorf ve Münih, Avusturya'da Viyana, Hollanda'da Amsterdam, Belçika'da Brüksel, Beyaz Rusya'da Minsk, Gürcistan'da Tiflis, Lübnan'da Beyrut, Kuveyt ve İsrail'de Tel-Aviv. Bunları görünce çok dürüst olayım çok şaşırdım. Şaşırmamın nedeni ise bu uçuş seferlerinin olduğu ülkelerin çoğunda hala Kovid-19 salgının devam ediyor olmasıydı. Bir kaç arkadaşımla iştişarede bulunduk.

Ülkelerin seçiminde anlamsızlık var

Bu tabloda yer alan bazı ülkeleri anlamdırmaya çalıştık. Mesela bu ülkelerin çoğunun Asya ülkesi olduğunu daha doğrusu doğu ülkeleri olduğunu gördüm. Avrupa ülkeleri arasında Almanya - İsveç - Hollanda - Norveç - Belçika- Avusturya var sadece. Geri kalan ülkelerin çoğu doğu ülkeleri. Beyaz Rusya, Gürcistan, Beyrut, Kuveyt, Lübnan gibi ülkelere seferlerin başlamasına hiç bir anlam veremedim. Mesela Avrupa’da Yunanistan bu ülkeler arasında yok. Vaka sayısı çok olan ABD ve İngiltere yok ama Kovid-19’un ilk çıkış kaynağı olan Çin var. Güney Kore ve Japonya gibi hala Kovid-19 ile ufak çaplıda olsa sorunlar yaşayan ülkelerde sefer listesinde var. Burada belli ki vaka sayısı çok fazla ülkelere sefer eklemeyip onların komşuları seçilmiş. Mesela Rusya yok ama Beyaz Rusya ve Gürcistan var. Yani Rusya’ya gitmek isteyenlere adres gösterilmiş. “Gidin ordan aktarma yapın” der gibi. İngiltere yok ama Hollanda, Belçika, İsveç var. Oradan ister İngiltere’ye gidin ister Rusya’ya der gibi. Beyrut, Kuveyt ve Lübnan’ı hiç anlamadım. Herhalde orası da Arap ülkelerine gitmek isteyenler için. Bunun altında başka hiçbir strateji bulamadım. THY’nin bu taslağı neye göre hazırladığını da açıklaması lazımdı. Bu ülkelerle karşılıklı anlaşma mı yapıldı? Bu ülkelerde Kovid-19 vakası mı az? Peki bu ülkelerden bize uçuş olacak mı? Mesela bir Rus, isterse Gürcistan üzerinden Türkiye’ye giriş yapabilecek mi? Kovid-19 virüsüne sahip bir Amerikalı, Almanya üzerinden Türkiye’ye giriş yapabilecek mi? Bunlar nasıl giriş yapacak? Bu gelenlere korona testi uygulanacak mı? Bu dışarıdan gelenlere karantina uygulanacak mı? Bu konuda Avrupa nasıl bir strateji uygulayacak. Mesela bizden Almanya’ya giden biri oraya pat diye giriş yapabilecek mi? Bütün bu sorular yanıtsız. Bu ülkelerin seçiminde ben biraz para kokusu da aldım. Almanya varken Fransa yok mesela neden? Avusturya varken Yunanistan yok mesela neden?

Bu planda para kokusu mu var?

Para kokusu derken şunu demek istedim. Bu ülkelerin büyük bir bölümü para babası ülkeler ya da onların arka bahçesi. Mesela Çin- Kuveyt ve Almanya bizim için ülke olarak para kaynağı olan ülkeler. Bu ülkelerle iyi geçinmek zorundayız. Mesela Rusya yine para kaynağı bir ülke. Direkt uçuş olmasa da Gürcistan ve Beyaz Rusya üzerinden gidiş olabilir. İsrail’in zaten dünyadaki önemimi vurgulamaya gerek yok, dünya sermayesinin merkez yönetim yeri.

Acaba diyor, şeytan, THY bu uçuşa açtığı ülkeleri birazda ülkeye sıcak getirme ihtimali olan ülkeleri de mi seçti? Bilmiyorum. Bu ilk seçilen ülkelerin pek çoğuna bir anlam veremedim. Benim cahilliğimdir. Öte yandan THY temmuz ayında 74, ağustos ayında da 98 ülkeye sefer düzenleyecekmiş. Keşke biraz daha kontrollü gitsek. Ama malum turizm sezonu da geliyor ve para lazım.

Para lazım ama dikkat etmek de lazım.

Bu hızlı normalleşme korkutuyor....

Doksanların klasiğini cover’ladı

Güçlü sesi, geniş repertuvarı ve başarılı sahne performanslarıyla müzikseverlerin severek takip ettiği Barbaros, 90'ların unutulmaz şarkılarından "Derbeder"i yeniden yorumladı.

Dünyanın koronavirüs nedeniyle evine kapandığı ve insanların birbirine yaklaşmaktan çekindiği şu dönemde karantinadan önce çekilmesine rağmen günümüzün “Sosyal Mesafe” kuralına uygun olarak, birbirine dokunamayan iki aşığın görüntülerinin yer aldığı klibiyle dikkat çeken "Derbeder"in yönetmenliğini Murad Küçük üstlendi.

Venezuelalı model Patricia Acosta'nın yer aldığı klipte Barbaros ve Acosta birbirine ulaşamayan bir çiftin hikayesini, birbirlerine yaklaşmadan yaşadıkları hikayeyi anlatıyor.

Tan Taşçı demosunu yayınladı

Tan Taşçı, on beş yıllık profesyonel müzik kariyeri boyunca yazdığı şarkılarının yapım aşamasında hazırlanan farklı versiyonlarını, dijital müzik platformlarına sundu. Albümüne "Ay'ın Karanlık Yüzü" adını veren Tan Taşçı, "Hazır evde oturduğumuz şu günlerde, ben de arşiv hard disklerime daldım. 2016 yılı kayıtlarımın arasında 'Dur'un bu ilk demosuna rastladım, ufak dokunuşlarla Ay'ın Karanlık Yüzü için hayat verdik." diyerek "Dur(Demo)"yu paylaştı. Tan Taşçı’nın “Dur” şarkını dinlemenizi öneririm, güzel olmuş.

Hayatı Güzelleştiren Hikayeler bu kitapta toplandı

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Doğan tarafından kaleme alınan “Hayatı Güzelleştiren Hikayeler” isimli kitapseverlerle buluştu. 63 hikayenin yer aldığı kitap hakkında bilgi veren Süleyman Doğan, kitap ilei ilgili “İnsanların okurken gülmesi, gülerken sevinmesi ve sevinirken düşünmesi gerekir. Her hikayenin aslında ayrı bir hikayesi var. Bu hikayeler ile insan empati duygusunu geliştirebilir. Bendeniz bu hikayeler ile kendimize ve topluma bir ayna tutmak istiyorum” yorumunu yapıyor.

“Okuma sevgisini aşılamalıyız”

Kitaplar ile okuma zevkini ve sevgini aşılamamız gerektiğinin altını çizen yazar ve akademisyen Doç. Dr. Süleyman Doğan, “Baş döndürücü gelişim ve değişimi de dikkate alarak çocuklarımıza okuma sevgisini aşılamak en önemli görevlerimizden biridir. Ancak; böylesine bir dünyada insanları okumaya teşvik etmek okunması için bir şeyler kaleme almak hem yazan için hem de okuyucu için zor olsa gerek.” derken herkesi kitap okumaya davet ediyor.

Düşünmeye sevk eden bir kitap

Yazar Doç.Dr. Süleyman Doğan, “Önce düşünmeli sonra harekete geçmeliyiz. Bu kitapta amaç, bazen güldürmek, bazen hüzünlendirmek ama hepsinden öte insanları düşünceye sevk etmektir. Çünkü düşünce olmazsa yeniliklere karşı değişim de olmaz. Değişimin olmadığı yerde durgunluk, atalet ve tembellik vardır. Bu durum insanı karamsarlığa götürür. Hikayelerin hepsinin ibret alınacak ve ders çıkartılacak bir yönü var. Hikayeleri okurken her günümüzü yeniliklerle dolu bir gün olarak düşünürsek en azından mutlu olmak için bir yol bulmuş oluruz. Birbirinden güzel 63 hikayeyi bu kitapta okuyacak ve okumanın tadına varacaksınız” diyor.