Ceddin, deden, neslin, baban hep kahraman Türk milleti diye başlayan ve bize durumumuzu hatırlatan bu epik şiirde bir de "Türk Milleti, Türk Milleti, aşk ile sev milliyeti" mısraı vardır ki mensubu olmaktan övünç ve gurur duyduğumuz Türk Milletinin her bir ferdini ve bu fertlerin oluşturduğu tüm toplumu sevmenin yolunu göstermekte "ne yaparsan yap aşk ile yap" felsefesine esin kaynağı olmaktadır.
Mehter marşlarımızın en bilinenlerinden ve genel olarak halkımızın “Ceddin Deden” diye bildiği literatürdeki adıyla “Eski Ordu Marşı”ndan aldık bu haftaki yazımızın başlığını ödünç olarak.
Ceddin, deden, neslin, baban hep kahraman Türk milleti diye başlayan ve bize durumumuzu hatırlatan bu epik şiirde bir de “Türk Milleti, Türk Milleti, aşk ile sev milliyeti” mısraı vardır ki mensubu olmaktan övünç ve gurur duyduğumuz Türk Milletinin her bir ferdini ve bu fertlerin oluşturduğu tüm toplumu sevmenin yolunu göstermekte “ne yaparsan yap aşk ile yap” felsefesine esin kaynağı olmaktadır.
Geçtiğimiz hafta boyunca Japonya’da düzenlenen 2024 Paris Olimpiyat Elemeleri turnuvasında işlerini büyük bir aşkla yapan kadın voleybol milli takımımızla hop oturup hop kalktık. Her sabah kahvaltısını kızlarımızla yaptık, güne onların başarıları ile başladık, hepimiz birbirimize daha güler yüzlü ve daha sempatik geldik neredeyse o geçen hafta boyunca. Hele ki Cumartesi sabahı Japonya’yı yendiğimiz maçla birlikte garantilediğimiz olimpiyat biletinden sonra pazar günkü Belçika maçı galibiyeti bizi (statü gereği de olsa) Dünya Kupası sahibi bile yaptı.
Bu neviden milli başarılar özellikle genç nesilde bayrak sevgisini, Türklük bilinç ve şuurunu pekiştirmede önemli katkılar sağlıyor sosyolojik olarak, “toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” ne de olsa. Ülkemizle, milletimizle, milliyetimizle gurur duymak ve dünya ölçeğinde rekabette başarılı olmak tam olarak “aşk ile sev milliyeti” çizgisinin eseri.
Voleybol Milli Takımı etrafındaki kısır tartışmaları bir yana bırakacak olursak bu saygıdeğer hanımefendiler topluluğu tam da ihtiyaç duyduğumuz bir disiplinle ve çağdaş metotlarla çalışarak, kan, ter ve gözyaşı dökerek bu başarıları elde ederken Türk gençlerinin diğer dünya gençlerinden hiçbir eksik yan ve yönünün bulunmadığını hepimize göstermiş oldular.
Kurulan sistem ve altyapı çalışmalarının ne kadar doğru olduğunu “biz voleybol ülkesiyiz” noktasındaki haklı övünmemizin isabetli olduğunu görüyoruz hep birlikte. 2003’deki Neslihanlı kadrodan bu yana voleybolda dünyada bir Türkiye adı ve ağırlığı hep var oldu son yirmi senede. Katıldıkları tüm turnuvalarda alınlarının terini sonuna kadar akıtarak ellerinden gelenin en iyisini sağlama gayesiyle motive olan kadın voleybolcularımız basamak-basamak tırmandılar bu sarp ve dikenli yoldan.
Şimdi ileri daha zor, artık dünyanın zirvesindeler en azından Mayıs 2024’e kadar 1 numaralı sırada bizim adımız yazıyor World Volleybol Ranking’de. Elemelerde 6 maçta –nazar boncuğu- 3 set alabildi rakibelerimiz bizden bazen şanssızdık, bazen eğrisi doğrusuna denk geldi her turnuvada olduğu gibi ama kızlarımızın azim ve kararlılığı hiç eksilmedi. Her maç daha üstüne koydular. Dibini sıyırdılar neredeyse.
Futbol federasyonumuzun ve diğer başarısız federasyonların Voleybol Federasyonu’ndan öğrenecekleri çok şey olduğu ortada. Altyapı kaynak düzeni, liglerin yönetilmesi, idari kadronun yeterlik ve beceri durumu, spor bürokrasisi ile ilişkiler gibi çok madde var üzerinde çalışılması gereken. Umarız ve dileriz ki gereken dersler alınır ve toplam kalitemiz artarak voleybolcularımızın seviyesine ulaşırız.
Futbolu ise hiç sormayın ağzımızın tadı kaçmasın, bu haftalık şu başarının keyfini çıkaralım hiç olmazsa. Kalın sağlıcakla.