Bunu gerçek bir düşünüşümüzün bulunmayışına örnek olarak söylüyorum. Biz gerçekten düşünmüyoruz, çoğunlukla uyum sağlıyoruz.
2004'te Marmaris'te Öğretmenler Günü programında Sabancı Lisesi korosu Onuncu Yıl Marşı'nı söylüyordu. Bu sırada çoğunluk ayağa kalktı ama emekli olduktan sonra Marmaris’e yerleşmiş olan 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren marşı oturduğu yerden dinledi. Daha sonra salondakilere şunu söyledi:
“Ayağa kalkmadım çünkü Onuncu Yıl Marşı, İstiklal Marşı değildir, ayağa kalkılmaz".
Bunun üzerine biraz önce ayağa kalkanlardan bir kısmı dönüp Evren Paşa'yı alkışladı. Bunların bir kısmı az önce herkes kalktığı için ayağa kalkmış kişilerdi.
Bunu gerçek bir düşünüşümüzün bulunmayışına örnek olarak söylüyorum. Biz gerçekten düşünmüyoruz, çoğunlukla uyum sağlıyoruz. Bunun için de hop oturup hop kalkıyoruz, bir sağa bir sola selam veriyoruz. Bunun arka planında gerçek bir hissiyatımızın bulunmayışı var. Duygusal sığlık diyebileceğimiz bir hadise var. Sevginin ne demek olduğunu bilmiyoruz, özgürlüğün ne demek olduğunu bilmiyoruz. Üç yıl savaşmış bir askerin köyüne döndüğü zamanki özgürlük hissiyatıyla bizim özgürlük zannettiğimiz şey arasında dağlar kadar fark var. Televizyonda aşk cinayetinden bahsediliyor. Böyle bir şey, böyle bir kavramsallaştırma olamaz. Aşkın ne olduğunu bilmiyoruz. Daha derinde saygının ne olduğunu bilmiyoruz. Gerçek aşk aşktan çok saygıya dair bir şey. Bu anlaşılamadığı için düşünüşümüz yanlış yönde ilerliyor.
Bugün hazcı daha doğrusu Aristipposçu bir anlayış yaygınlaşıyor. Aşk diye başka bir şeye deniliyor. Making love... Aslında bu çok tehlikeli bir şey.
Bu hususta Batı düşünüşüne baktığımız zaman önce Kant'ı görürüz. Onun "Ahlak Yasasına Saygı" kavramını görürüz. Saygıyı diğer duygulardan farklı bir duygu olarak ele alıyor. Merkezi bir kavram olarak ele alıyor. İnsan haysiyetini koruyan bir sistem kuruyor.
İslam felsefesine baktığımızda ise saygı İslam ahlakının çelik çekirdeği diyebileceğimiz bir kavram. Medine’de vefat eden bir Yahudi mezarlığa götürülürken Hazreti Peygamber saygı maksadıyla ayağa kalkıyor, orada bulunanlar, “ama o bir Yahudi cenazesi” deyince şu cevabı veriyor: “Olsun, insan değil mi?” Yermük Savaşı’nda Hz. Huzeyfe’nin yaralılara su taşıması, Ebû Talha’nın misafir ağırlaması benzeri birçok hadiseyi hatırlamak gerekir.
İslam ahlakında Batı'daki saygı düşünüşünün ötesinde "aşırı saygı" diyebileceğimiz bir kavramdan bahsedebiliriz. Sıradan insana yönelen "aşırı saygı" saygının öğretici ve vurgulu bir formu. Peygamberlik gelmeden önce bir gençle, Abdullah İbnu Ebi`l-Hamsa'yla ticaret yapmak için sözleşiyor. Onu çok uzun saatler buluşacakları yerde bekliyor. Genç çok sonradan geldiğinde seni çok uzun zamandır burada bekliyorum diyor. "Aşırı Saygı"yı biz başka nerede görüyoruz? Bir menkıbede görüyoruz. Osman Gazi'nin Şeyh Edebalı'nın evinde misafir olduğu odada Kur'an-ı Kerim'e hürmeten sabaha kadar ayakta beklemesinde görüyoruz.