Anadolu'da "Allı evlendi, Güllü gelin oldu" derler bir şeyin üzerinden epeyi vakit geçince. Bizim bu final yazımız da, Dünya Kupası'nın Katar kısmı bittikten epeyi sonraya denk geldi, affola.
Anadolu’da “Allı evlendi, Güllü gelin oldu” derler bir şeyin üzerinden epeyi vakit geçince. Bizim bu final yazımız da, Dünya Kupası’nın Katar kısmı bittikten epeyi sonraya denk geldi, affola.
“Mundial Katar” diyordu genelde bizim dışımızdaki dünya bu kupaya. Mundial Katar’ın ilk maçlarından itibaren gördük ki bu Dünya Kupası modern zamanlarda idrak ettiğimiz en güzel, en heyecanlı, en sürprizli ve en “epik” oyunlara ev sahipliği yaptı.
Yakın geçmişte Güney Afrika ve Rusya’nın ev sahipliğinde oynanan son iki Dünya Kupası belki de en kötü, en heyecansız, en silik ve organizasyon olarak fiyaskolarla dolu olan işlerdi. Oysa Katar öyle mi ya? Baştan sona kadar hop oturup hop kalktık. Bol sürprizli, kendi içinde hikayesi olan, dramatik ve zaman zaman trajik ögelerle dolu destansı şeyler yaşandı ve tarihe yazıldı.
Antik Yunan tragedyalarını anımsatır şeyler vardı. Fas’ın başardıkları mesela bir yeni devrin müjdecisiydi (ya da şair takımının sevdiği şekilde “bize yeni şafakları muştuluyordu”). Belçika’yı, Portekiz’i İspanya’yı ipe dizer gibi peş peşe yenmek Magrip’in kara yağız delikanlılarına pek yakıştı. Her maçlarında muazzam bir tarihi arka plan da mevcuttu. Muktedirlere karşı verdikleri güzel mücadele tüm dünya ezilenlerinin arkalarında saf tutmalarına sebep oldu.
Belçika’da Fransa’da yaşayan muhtelif ülkelerden binlerce göçmen aile başta olmak üzere tüm dünyanın mağdurları, mazlumları, itilmişleri-kakılmışları Belçika-Fransa/Fas maçlarında sizce kimi tuttu? Kim için tek yürek oldu, dua etti. Hâkeza Fas’ın Portekiz’le, İspanya’yla, Fransa’yla olan tarihini bilenler, “El Mağrib”in bu maçlarda yaşadıklarını sadece futbolla izah edebilir mi?
Bir de “esas oğlan” Arjantin var, Arjantin’in “esas oğlan”ı Messi var hikayesi uzuun yıllar anlatılacak nesilden nesile bundan böyle. İlk maçlarında Suudlara yenilince herkes şöyle bir iç geçirdi gene mi olmayacak? faslından. Neyse ki çabuk toparlandılar. Messi’nin Maradona’nın gölgesi ile hayaleti ile olan savaşını hepimiz kanlı-canlı yaşadık müşahade ettik. Hep soruldu Maradona mı büyük Messi mi diye. Elbette Maradona bir başkaydı. Hızlı yaşadı, hızlı öldü, (cesedi de yakışıklı olmuştur muhakkak!) kısacık ömrüne sığdırdığı futbola ve futbol dışına ait binlerce hikaye var. Messi de nerede o karakter, nerede o politik duruş?
Biz Türklerde eskiden beri bir Brezilya sempatisi vardır dünyanın geri kalanında olduğu gibi. Bizim ilk takımımız kendi milli takımızdır ikinci takımımız genellikle Brezilya olur. Gene öyle oldu çoğumuz bu turnuvada da Brezilya’yı destekledik ama Brezilya penaltıları atamayıp elenince hepimiz Arjantin saflarında konsolide oluverdik o dakika itibarıyla. Messi’ye kızgındık Arda’ya Barcelona günlerinde yaptıklarından dolayı ama olsundu Messi gene de Messi’ydi, Arjantin Maradona’nın ülkesiydi ve Macron’lu Fransa’yı mı destekleyecektik yani, yoksa Boşnak kardeşlerimize Sırplarla iş tutup zulmeden Hırvatları mı? Forza Arjantin dedik bizde.
Final maçından ansiklopedi yazılır, tele-novela çekilir. O kadar farklı hikaye var ki gördüğümüz, görmediğimiz, bildiğimiz, bilmediğimiz. 2-0’a gelmesi, Fransızların 2-2 yapması, uzatmalar, 3-3, penaltılar falan hepimiz izledik gördük. Efsaneler katında şimdiden bu güzel final.
Ama neyse sayılı gün çabuk geçti ve döndük kendi maçlarımıza. Hele bir Adana Demir-Rize maçı izledik ki kupada enfes bir maçtı, kalite ve heyecan açısından aratmadı Dünya Kupası finalini. Helal olsun dedik. 2023’de her şey gönlünüzce olsun.