Bu köşede Apple ile yazdığım her yazıdan sonra çok değişik tepkiler alıyorum.
Bu köşede Apple ile yazdığım her yazıdan sonra çok değişik tepkiler alıyorum. İşin ilginci YouTube kanalımızda yayınladığımız videolardaki söylemimden daha farklı şeyler dile getirmiyorum ama her iki platformun “müşterisi” birbirinden çok farklı olduğu için gelen tepkiler de övgüler de çok daha farklı oluyor. Açıkça söylemek gerekirse gazete okurunun YouTube izleyicisine göre daha sarkastik olması beni şaşırtıyor. Tabii bir de evde, işte, okulda Apple ürünleri kullansa bile gazete okurunun söylemek istediklerimi çok daha iyi anladığını fark ederek keyifleniyorum.
Bu uzun girişten de kolayca anlaşıldığı gibi yine Apple’dan, daha doğrusu iPhone’dan bahsedeceğim. Bugüne kadar çoğunlukla fiilen reklam yapmak yerine ağızdan ağıza reklamı tercih eden Apple’ın şu günlerde Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya platformları üzerinde ürün reklamı yaptığını sanırım siz de fark etmişsinizdir. Yani bugüne kadar her yeni iPhone modelinin tanıtımını bizzat iPhone kullanıcıları yaparken, artık şirket olarak Apple daha çok satabilmek için reklam yapıyor.
Çünkü eskiden her yeni model satışa çıktığında Apple mağazalarının önünde metrelerce kuyruk olurken iPhone 8 için kuyruğa giren kimse olmadı. Daha doğrusu birkaç gerçek müşteri olup olmadığı tartışılan kişi kuyruğa girdi. Analistler iPhone 8 satışlarının Amerika’da gayet yavaş gittiğini, en fanatik iPhone kullanıcılarının bile iPhone 8’i beğenmemiş olabileceğini söylüyorlar.
O nedenle de Apple yeni pazarlama yöntemleri deniyor gibi görünüyor. Biraz önce bahsettiğim sosyal medya platformlarındaki “geleneksel” internet reklamcılığından başka dünyanın farklı coğrafyalarında telefonları etrafında bir heyecan dalgası yaratma çabası ise bana Steve Jobs efsanesinin artık tamamen tükendiğini hatırlatıyor.
Öyle ya ürünlerin tanıtım toplantısına çağırdığı misafirlere bile katı kurallar koyup, hangi misafir grubunun lansmanın hangi bölümünde alkışlayacağını dikte eden Apple, şu an bazı YouTube yayıncılarına iPhone vererek, suni bir heyecan dalgası yaratma çabasında.
Uzaktan bakıldığında gayet komik ve çaresiz bir çaba olarak görünen bu yöntem, detaylarına inildiğinde Apple’ın “burnundan kıl aldırmaz” tavrından geriye hiçbir şeyin kalmadığını gösteriyor.
Öyle ya, daha piyasaya çıkmayan bir iPhone’u nereden ve nasıl ele geçirdiğini söylememesi istenen bir YouTube yayıncısı, videonun bir yerinde veya sonrasındaki sosyal medya paylaşımında “bu telefonu bize gönderen Apple’a teşekkür ederiz” diyebiliyor.
Tabii buradaki asıl etken Apple’ın artık medya üzerinde eskiden olduğu kadar güçlü olmaması. Sonuç olarak eskiden Apple ürünleri için çekilen videolar, YouTube yayıncılarına da daha fazla reklam geliri sağlıyordu. Bu nedenle de yayıncılar Apple’ın sözünden çıkmıyordu. Ama artık iPhone eskisi kadar havalı bir ürün değil, mağazalarsa kimse iPhone almak için sıraya girmiyor. Bu nedenle iPhone videoları da izlenme rekorları kırmıyor. İzlenme rekoru kırmayan video, yayıncısına da reklam geliri anlamında rekor kazanç sağlayamıyor.
Bu nedenle de Apple her ne kadar “telefonu benden almadınız” dese de yayıncılar eskisi kadar dikkatli davranmıyorlar ve balon bir yerde patlıyor. Algı yönetimi amacıyla kurulan planlar da suya düşüyor. Yeni cihaz iyi değilse, herhangi bir yenilik barındırmıyorsa, üstüne üstlük bir de pahalıysa tüketiciler alternatiflere yöneliyor.
Koca Apple’ın birkaç YouTube yayıncısı üzerinden yaratmaya çalıştığı heyecan fırtınası da daha başlamadan sönüyor. Fırtınaya kendini kaptırmaya hazır kitleler, “amatörlüğü” görüp, işin içindeki “pazarlama” fikrini anlayınca da iş işten geçmiş oluyor. Kesin satış fırsatı yaratmak için atılan taş, “en iyisi indirimi beklemek” formuna bürünüyor ve tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolup gidiyor. Zaten yeni dünyanın ve yeni medyanın bu gibi küçük yalanları sineye çekebilmesi için büyük prodüksiyonlar gerekiyor. Eğer Samsung’un üzerinde aylarca çalıştığı Oscar selfie’si gibi bir iş yaparsan vezir oluyorsun; üç beş amatör YouTube yayıncısıyla iş yapmaya çalıştığında ise satış kaybından, rezil olmaya kadar giden bir “vizyon” seni bekliyor.
Türkiye’de farklı olur mu?
Şu an için elde bulunan verilere göre Apple’ın pazarlama “vizyonu” bazı yol kazalarına rağmen Türkiye gibi ülkelerde başarıyla çalışıyor.
1.400 TL maaş alan asgari ücretli “19.000 lira verdim, aldım” diye ortaya çıkmıyor ama 36 ay tek bir iPhone’un kredi faizlerini ödemek için çalışıyor. Tabii bu arada bir telefona 19.000 TL verdiği varsayılan kişileri de ibretle izliyor; bir gün kendisinin de bir telefona 19.000 TL para verebilecek ekonomik güce erişeceğinin hayallerini kuruyor. Bilmiyor ki ortada para verilerek alınmış bir telefon yok. Apple, reklamını yapan yayıncıları her anlamda doyuruyor. Tek amaç asgari ücretlinin yeni bir iPhone satın alabilecek kadar gaza gelmesini sağlamak. Oyun basit aslında. Sen de bir iPhone alırsan kendini bir telefona 19.000 lira vermiş kadar zengin hissedebilirsin. 36 ay taksit mi? Boş ver umursama; Apple seni çağırıyor…