Bazı şeyleri referandum sonrasına bırakmıştım.
Bu köşenin daimi okurları bilirler…
Bazı şeyleri referandum sonrasına bırakmıştım.
Çünkü Türkiye’nin içinden geçmiş olduğu o amansız mücadelenin ortasında bunları konu etmenin âlemi yoktu.
Sadece bir yazı yazmıştım konuyla ilgili olarak ve orada nokta koymuştum ama referandum geçtiğine göre artık bazı konuları konuşmalıyız diye düşünüyorum. (Yazıyı okumak isteyenler şu linkten okuyabilirler: https://www.gazetebirlik.com/yazarlar/dava-adamligi-suskun-olmayi-mi-gerektirir/)
Evet… Referandumdan %51.4’le bir zafer çıktı.
Her anlamıyla bir devrim, bir Anadolu ihtilali bu.
100 yıllık hatta 140 yıllık vesayet rejimi yerini millet rejimine bıraktı.
Demokrasi şehidi olarak saydığımız Turgut Özal, Adnan Menderes gibi demokrat liderlerin en büyük hayalini gerçekleştirdi Türkiye.
Bundan sonra Türkiye’nin önü daha açık.
Ama bazı konuları es geçersek ve üzerinde durmazsak bu Yeni Türkiye inşasını gerçekleştiremeyiz.
Çünkü her ne kadar çok önemli bir etabı geçmiş olsak bile mücadelemiz daha yeni başlıyor.
Rehavete çok kapılmadan, zafer gururumuzu üzerimizde hissederek yolumuza devam etmek mecburiyetindeyiz.
Ama…
Çok açık söylemeliyim ki AK Parti bu teşkilat yapısıyla devam edemez.
Devam etmemelidir.
Referandumdan çıkan %51.4’lük sonuç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel olarak almış olduğu oy oranıdır.
Bugün AK Parti diye bir parti olmasaydı ve yine aynı referandum olsaydı bu oy oranı yine alınırdı.
Bunun bilincinde olmamız şart.
Oysa böyle olmamalıydı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel oylarının üzerine AK Parti teşkilatları doğru düzgün bir şekilde çalışarak, o Refah Partisi’nden bu yana Türkiye’ye kazandırmış oldukları ev ziyaretlerini daha yoğun bir şekilde gerçekleştirerek bu oy oranının üstüne koymalıydı.
Ama olmadı.
Tabii bu noktada gerçekten gönülden çalışarak bu sürece katkısı olan kişileri ve gerçekten çok emek verdiğine inandığım Başbakan Binali Yıldırım’ı tenzih ediyorum.
Onlar gerekeni yaptılar, gereken mücadeleyi sergilediler.
Ama AK Parti teşkilatları seçim kampanyası süreci boyunca uyudu, çalışmadı, sokakta yeteri kadar görünür olmadı.
Ve çok geç sahaya indi.
Hemen hemen seçime 1,5 ay kala sahaya inmesi kabul edilemez bir durum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan günde üç şehir gezip akşamları televizyondan canhıraş bir şekilde 18 maddelik Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni topluma anlatırken teşkilatlar Erdoğan’ın bu yükünü yeterli oranda sırtlayamadı.
Eğri oturalım doğru konuşalım…
Referandum kazanıldı kazanılmasına ama üç metropol şehir olan İstanbul, İzmir ve Ankara kaybetti. Denizli, Uşak ve Manisa gibi AK Parti’nin hep kazandığı şehirler de cabası.
İzmir her ne kadar CHP’nin kalesi sayılsa da AK Parti’nin EVET oyları bu şehirde daha fazla olmalıydı.
Ankara içinse Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in elinden geleni yaptığına inanıyorum.
O da bu sürecin en çok çalışanları arasında diyebiliriz.
Ama bu durumun İstanbul için aynı şekilde olduğunu söyleyemeyeceğim.
Özellikle kaybedilen bazı ilçeler var ki hepimizin içini acıttı. Üsküdar, Eyüp bunlardan bazıları… Bu ilçelerde “hayır” oyunun çıkması tam bir skandaldır!
Hele Fatih! AK Parti davasının en yoğun olduğu ilçelerden biri olan Fatih’te EVET oranı %51… Bu da tam bir skandal!
Buradan anlıyoruz ki AK Parti’nin İstanbul teşkilatı yeterli bir şekilde çalışmamış, gereken çabayı göstermemiş.
AK Parti Gençlik Kolları için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
EVET gazetesi çıkarmak ve Genç Kürsü programı yapmak dışında başka bir şey yapmadılar.
Çetin Altan’ın söylediği gibi “Türk’ün Türk’e propagandasını” “AK Partili’nin AK Partili’ye propagandası” haline getirdiler.
Salonlardan dışarı çıkmadılar, sahaya inmediler, ev ziyaretlerine yeterince vakit ayırmadılar, görünür olmadılar, “hayır” oyunun yüksek çıktığı yerlerde yeterince yoğunluk sağlayamadılar.
Ve açık söylemeliyim ki bu teşkilat yapısıyla 2019 seçimlerine gidilemez.
Gidilirse belki yine kazanılır ama millet AK Parti’ye sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hatırına oy verir.
Dost acı söyler misali bunları söylememiz gerekiyor.
Açıkçası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’ye üyeliğinden sonra AK Parti’deki bu teşkilat yapısının değişmesi lazım.
Kongre takviminin açıklanmasından sonra da bunun olacağına inanıyorum.
Olmak zorunda.
Özellikle bazı il ve ilçe teşkilatlarında referandum süreci boyunca iş yavaşlatan, çalışmayan, sahaya inmeyen ve hatta daha maddelerin ne olduğunu bilmeyen isimlerin olduğu söyleniyor.
Bu il ve ilçe teşkilatlarının AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu’na yakınlığı nedir?
Bildiğiniz gibi referandum süreci boyunca sahaya inmediği gibi EVET’le ilgili tek açıklama yapmayan Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül’ün referandumda tercihini hangi oydan yana kullandığını söylemeye bile gerek yok.
Her şey ortada!
Ama özellikle milleti rahatsız eden bazı kibirli ve toplumdan uzak AK Parti teşkilatlarının değişmesi lazım.
Hem de baştan sona!
Bunları söylüyoruz diye mahalle zabıtalığına soyunan bazı AKP’li fırıldaklar hemen zıplamasın onları da pazar gününe yazacağız.