Şehir hayatının insanı en çok yoran tarafı nedir diye sorsanız trafik ile kalabalık başı çeker derim. Ama eve gelip şöyle dinlenecekken kafayı dinleyememenin verdiği huzursuzluk da az değildir hani !

ADABI MUAŞERET

Şehir hayatının insanı en çok yoran tarafı nedir diye sorsanız trafik ile kalabalık başı çeker derim. Ama eve gelip şöyle dinlenecekken kafayı dinleyememenin verdiği huzursuzluk da az değildir hani !
Ben uyumayacaksam siz de rahat etmeyeceksiniz diyen motosikletli sürücü mahallelinin asabını bozunca yakalanmış. Kendisine önce motorunun sesi dinletilmiş. Sonra polise şikayet edilmiş. Haberi okuyunca bir düşündüm acaba bizim mahallede de böyle bir ekiple pusuya mı yatsak diye. Tabii ki bu işin şakası. Ama ruh sağlığımızı ciddi olarak bozan faktörlerden birinin de yeterince dinlenememek olduğu açık. Gürültü kirliliği özellikle büyük şehirlerin sorunu gibi görünse de aslında artık pek çok yer aynı. Bu işe bir önlem alınmalı filan diye başlayan o kadar çok cümle var ki bilmem hangisi dikkate alınıyor. Kuralların net ve denetimlerin yeterli olmadığı yerde ne desek havada kalıyor. Şikayet etmenin işe yaraması gerekiyor değil mi? İnanın çoğu zaman caydırıcı bir cezası olmadığı için işe de yaramıyor. Tecrübe ile sabit. Yıllar önce evimin hemen yanı başındaki okula teneffüs zili sebebiyle ettiğim ricalardan sonra şikayet edeceğimi söyleyince telefondaki yetkili ‘şikayet edin ne olur edin' diye dalga geçmişti. Ettim ve evet dediği gibi hiçbir şey olmadı. Sabaha kadar yemek servisi yapan motorlar rahatsızlık verirse uyarırken dikkatli konuşmak zorundasınız. Misal yaşlı var hasta var ya da bebek var derseniz belki ama bu saatte uyumayalım mı derseniz cevap biz de uyumuyoruz ne yapalım olabilir. Komşu arabayı park ederken son ses açtığı müzikle kutlama yaparcasına mahalleye giriş yapıyor, çocuklar apartmanın içinde geç saatte yüksek sesle konuşmaması gerektiğini bilmiyor. Çünkü onları yetiştiren nesil de geç saatte bilmem ki ne kadar acil olan bir telefon görüşmesini rahatlıkla ve yüksek sesle apartmanın içinde yapabiliyor. Örnekler çoğaltılabilir.
Adab-ı Muaşeret kuralları desem çok mu eskilere gitmiş olurum? 80'lerde hatta 90'larda hala geçerliydi. Şimdi tabiri caizse tedavülden kalkmış gibi görünüyor. Üst kata taşınan komşuma yardıma gelen gençlere bu saatte ne oluyor çocuklar böyle koşturmaca filan diyecek olduk ‘ne olması gerekiyor’ diye cevap aldık. Oysa ki o genç memleketine gidince büyükleriyle aynı şekilde konuşamaz. Demek ki kime ne denir ne denmezden tutun şehirde yaşamanın kuralları kaideleri büyük küçük ayrımı tavır ve davranışlarımıza yansıyan ne varsa yeni baştan ele alınmalı. Bir gencin böyle cevap vermesinin bendeki karşılığı içimden görmemiş işte deyip geçmek oluyor fakat çoğu zaman kavgayla sonuçlanan olaylara varabiliyor bu tarz diyaloglar.
Kurallar kaideler net değil ya da uygulanmıyorsa düzen nasıl sağlanacak o halde. Hiçbirimiz sudan çıkmış ak kaşık değiliz. Ancak öğretici kim olacak? Kim bize uygarca yaşamanın yolunu gösterecek. Ve biz o günleri görebilecek miyiz?